BÖLÜM 19: "AŞK"

977 149 81
                                    

Kerem'in dalgın hali Yasemin'in gözünden kaçmıyordu. Yasemin Selim'e kaş göz işareti yaparak durumu anlattı. Selim anladığını belirtmek için kafasını salladıktan sonra ikisi birlikte Kerem'in tek başına oturduğu masaya oturdular. Kerem onların geldiğini fark etmemişti bile. Yasemin dikkat çekmek için öksürdü. Kerem irkilerek Yasemin'e baktı.

"Fark edemedim sizi."

Yasemin ve Selim birbirlerine bakıp kaşlarını kaldırdılar.

"Senin bizi fark edemediğini fark ettiğimizden bizi fark etmeni sağlamak için öksürdüm." dedi Yasemin ve derin bir nefes aldı. Kerem ona bu nasıl bir cümle der gibi bakıyordu. Selim Kerem'in omzuna hafifçe vurdu.

"Bazen onu ben de anlamıyorum, ki benim işim anlamak."

"Öyle mi?" diye sordu Yasemin. Daha önce anlaşılmadığını düşünmemişti.

"Her zaman değil." diye çevirmeye çalıştı. Gerçekten de öyleydi. Her zaman değildi. Yasemin iç çekip Kerem'e döndü. Buraya kendisinin karışık cümlelerini konuşmak için gelmemişlerdi. Konuları Kerem ve onun batan gemileriydi. Nedenini tahmin etmek zor değildi; ama Yasemin ona destek olmak istiyordu.

"Beni bırakalım şimdi. Kerem neyin var?"

Kerem acıyla gülümsedi. Yüz ifadesi her şeyi anlatıyor gibiydi.

"Dün akşam biraz dolaştım. Melisa'ı bulmak istedim. Gerçekten bulmak istedim. Onun mezarına gittim. Belki o da oradadır diye."

"Orada mıydı?" diye sordu Selim. Kerem kafasını salladı.

"Gittiğimde orada yoktu. Sonradan geldi."

Yasemin bir an heyecanlandı; ama bu çok kısa sürdü. Kerem'i dinlemeye devam etti.

"Ona bağırdım falan işte... Hatırlamadığı için onu suçladım."

"Zor zamanlar geçirdiniz. İkinizde." dedi Selim.

"Cihan'ın yanında olmasını geçtim artık. Biraz olsun hatırlasa benim için yeterli olacak. Bir keresinde benim mezardaki kızı sevdiğimi kendisinin o olmadığını söylemişti."

"Elbet bir gün o kız olacak. Sadece zaman vermelisin." dedi Yasemin. Bir yandan da zaman vermemesi gerektiğini geçirdi içinden. O artık kendi saflarında değildi.

"Olmayacak. Bu şekilde de olmuyor Yasemin. Bu kadar. Hikayemiz burada bitiyor." dedi Kerem. Her an gözlerindeki yaşlar yanaklarından aşağı süzülebilirdi. O ağlarsa muhtemelen Yasemin de ağlardı.

"Aşk tek taraflı olduğunda ızdıraba dönüşüyor." dedi Selim ve iç çekti. Yasemin o sırada parmaklarıyla oynuyordu.

"Bunu çok iyi biliyorum."

Selim uzanıp Yasemin'in elini tuttu. Yasemin ona sıcak bir şekilde gülümseyince çocuk da karşılık verdi. Onların durumu çok farklıydı. İmkansız bir şey değildi. Kerem'inkiyse imkansıza doğru yol alıyordu.

"Belki de o hep ölü kalmalıydı." dedi Kerem. Selim ve Yasemin'in yüzlerindeki tebessüm soldu. Yasemin sertçe yutkundu. Böyle bir cümleyi ondan duyacağı aklının ucuna dahi gelmezdi. Yasemin de bu düşünceyi aklına hiç getirmemişti.

"Hazan'ı..." derken Yasemin'in yüzü buruştu. O ismi her telaffuz edişinde midesi bulanıyordu. "...hiç bulamazdık."

Kerem bir "hıh" sesi eşliğinde omuz silkti. "Çok bir şey kaybetmezdik. Baksana burnumuz pislikten yine kurtulmadı. Belki o zaman Hazan bizleri de öldürürdü ve biz de sonsuza dek huzur içinde uyurduk."

TEPELERİN KIZI 2Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt