BÖLÜM 12: "MAĞARA"

1K 144 60
                                    

Sokaklarda yaprak kıpırdamıyordu. Tepearası'nın hayalet bir kasabadan farkı yoktu. Bu en çok kurtların işine yaramıştı. Gündüz vakti birini kaçırmanın bu kadar kolay olabileceğini sanmıyorlardı.

Rima Yasemin'in onu kurtaracağını biliyordu. Bundan yana endişesi olmadığı için bu kadar rahattı. O daha çok Gök'e zaman kazandırmaya çalışıyordu. Uzun muhtemelen Gök'e ulaşmak için onu kaçırıyordu. Arkadaşları iyi bir plan yaparsa hem o hem de Gök kurtulurdu. Biz ne yaratıklar atlattık, iki kurtçuğu mu atlatamayacağız diye düşündü.

Uzun olan kurt, Rima onun sürü lideri olduğunu tahmin ediyordu, kızın telefonunu alıp kendi cebine atmıştı. Onun birini aramasını engellemiş olacaktı. Kısa olansa Rima'nın kolundan tutarak onun kaçmasını engelliyordu. Kız artık kolunun morardığını düşünüyordu. Bıkkın bir şekilde ofladı.

"Bırak artık kolumu!" dedi. Sesi yüksek değildi; ama sert bir ifadesi vardı.

"Bırakayım da kaç değil mi?" dedi kısa olan. Rima gözlerini devirdi ve kolunu çekiştirdi.

"Zaten iki kişiniz ve benden üstün olduğunuz aşikâr. Sence kaçmaya çalışsam yakalamanız kaç saniye sürer?"

Kısa olanla Rima kısa bir bakışma yaşadılar. Bakışmalarını uzunun tok sesi kesti.

"Kız haklı. Bırak artık."

Rima kısaya bilmiş bir bakış atarken, Kısa, Uzun'un sözünü dinledi ve Rima'nın kolunu bıraktı. Sonra yürümeye devam ettiler. Rima hiç kaçma şansı yakalayamadı; çünkü iki kurdun ortasında yürüyordu. Önünde Uzun olan vardı. Bir kez yanlışlıkla onun ayakkabısının arkasına basmıştı. Dönüp bir şey der diye kızın aklı çıktı; ama kurt bir şey demedi.

Sonunda ormana girdiler. Rima ormanın daha önce görmediği taraflarını görüyordu. Kayalıkların oraya gittiler. Daha sonra kayaların üzerinden diğer tarafa geçtiler. Kız burada tökezleyip düşme tehlikesi atlatmadı; ancak kayalardan toprak zemine inerken bir tereddüt yaşadı. Atlaması gerekiyordu. O duraklarken kısa olan arkasından geçip toprak zemine atladı.

"İn hadi. Akşama kadar seni bekleyemem!" dedi uzun olan kurt. Rima'nın kaşları bilmiş bir edayla havalandı.

"Kaçırmasaydın o zaman."

Uzun'un suratında mimik kıpırdamadı. Birkaç adım atıp Rima'ya yaklaşırken kız geri gitme ihtiyacı hissetti. O bunu yapamadan uzun onu kucaklayıp yere indirdi.

"Artık yürüyeceğini umuyorum." dedi Uzun. Bu sefer Rima'dan ses çıkmadı. Yürümeye devam ettiler. Ortalamanın üstünde bir yüksekliğe sahip olan tepenin önünde durdular. Tepenin içinde bir mağara vardı. Rima ormanda bir mağaranın varolduğundan bile bihaberdi. Mağaraya ilk giren Kısa oldu. Girerken dizlerini kırmıştı. Rima da Uzun'un korkutucu mavi gözlerine maruz kalmamak adına mağaraya girdi. Aslında onun dizlerini kırmasına gerek yoktu; ama saçlarına mağaradan pislik bulaşır diye korkmuştu. En son da Uzun içeri girdi.

Mağaranın içi girişinin aksine oldukça genişti. Nem kokusu havayı sarmıştı. Yerde toprağın içine gömülü, dağınık vaziyette taşlar vardı. Mağaranın duvarlarına yakın yerlerde daha büyük taşlar vardı. Sanki birisi buraya olurda insan gelirse oturacakları yerleri olsun diyerek onları yerleştirmişti.

Kısa ve Uzun yan yana taşların üzerine oturdular. Rima'ysa ayakta dikilmiş iğrenir vaziyette mağaraya bakıyordu. Yasemin'in ona çabuk ulaşmasını dilemekten başka çaresi yoktu.

"Orada dikilmeyi kesecek misin?" dedi Uzun. Aslında orada dikilmeyi kes demek istiyordu ve bu bir emirdi. Rima onun emir verircesine konuşmasına fena sinir olmaya başlamıştı.

TEPELERİN KIZI 2Where stories live. Discover now