BÖLÜM 20: "UYUYANLAR"

963 140 13
                                    

Kasabadaki neredeyse bir avuç insan kalmıştı. Cihan durmuyordu. Herkes uyuyordu. Bu işin sonu nereye gidiyor kimse bilmiyordu. Bu kadar insan uyuduktan sonra ne olacaktı onu da bilen yoktu. Tek bildikleri buna bir son vermeleri gerektiğiydi; ama bunun için kimse çaba harcamıyordu. Sanki hepsi kaçınılmaz sonlarını kabul etmiş gibiydiler. Her gün pastanede toplanıyorlardı. Tek yaptıklarıysa oturmaktı.

Afra bir köşede tırnaklarını törpülüyordu. Bu düşünmesine yardımcı oluyormuş. Rima'ysa mutfaktaki rafların arasından bulduğu bir bulmacayı çözüyordu. Gök dolaşmaya çıkmıştı. Deniz ve Çınar dışarıdaki üvez ağacının altında oturmuş eski günleri yad ediyorlardı. Tek dertlerinin sürüleri olduğu günleri...

Selim ve Barlas'sa henüz gelmişlerdi. Yüzlerinde korkmuş gibi bir ifade vardı. Yasemin o ikisi için endişelenmişti. Ayağa kalkıp Selim'in yanına gitti. Onun elini tuttu. "Neler oluyor?" diye sordu.

"Duymadınız mı?" diye sordu Barlas.

"Neyi?" dedi Afra. Hiçbir şeyden haberleri yoktu. Selim ensesini kaşıdıktan sonra olanları anlattı.

"Bugün değişiklik olsun diye karakolun önünden geldik. Ahmet Komutan bugün karakola gitmemiş. Aramışlar açan olmamış. Biri evine gitmiş, kapıyı da açan olmamış."

"Uyumuş olmalılar." dedi Rima bulmacayı katlayıp kenara koyarken. Son derece rahattı.

"Ben olsam o kadar rahat olmazdım." dedi Barlas. Selim, Afra ve Yasemin de ona katılıyordu.

"Geçen sefer olanları bir şekilde dışarıya sızdırmadık. Ahmet gibi birinin işe gelmemesi üstler tarafından duyulursa pek hayırlı olmaz." dedi Selim.

"Şu ana kadar uyuyanlar medyadan saklandı; ama bu sefer öyle olmayabilir." diye onayladı Barlas onu.

"Ne yapacağız peki?" diye sordu Rima. Bunu diğerleri de bilmiyordu.

"Oradakilerle bunu üstlerine bildirmemelerini rica ettik. Onlar da durumun garipliğinin farkındalar." dedi Selim. Bu bir yere kadar onlara yardımcı olabilirdi. Peki onlar da uyuduktan sonra ne olacaktı?

"Bence bunu Kerem'e anlatmalıyız. Bu önemli bir şey." dedi Afra. Kerem'e daha dün kafa dağıtması için izin vermişti; ama Yasemin de Afra'ya katılıyordu. Diğerlerinden biraz uzaklaşıp Kerem'i aradı. Telefonu açan olmadı. Muhtemelen rahatsız edilmemek adına sessize almıştı. Yasemin Kerem'in bu davranışını anlayabiliyordu. Kerem'le olan aramasını sonlandırıp Ali'yi aradı. O da açmayınca içinde bir korku filizlenmeye başladı.

"Açmıyor mu?" diye sordu Rima. Yasemin evet anlamında kafasını sallarken kendine sakin olması gerektiğini söyleyerek Vildan'ı aradı. O da açmıyordu. Barlas'ın mavi gözleri alevlenmeye başlamış gibiydi.

"Yoksa o da..."

Çocuk cümlesini bitiremedi. Şaşkındılar. Niye şaşkın olduklarını bile bilmiyorlardı. Sonsuza dek uyumanın kaçınılmaz sonları olduğunu unutmuş gibiydiler.

"Hepsi." dedi Yasemin. Sesi kısıktı. "Kerem, annesi, babası... Hepsi..."

"Yolun sonuna geliyoruz galiba." dedi Selim umutsuzca. Afra korkuyordu.

"Şimdi ne yapacağız? Kerem abimiz gibiydi. Hatta abimizdi. Varlığı bile yetiyordu." dedi kız. İçindeki korku sesine de yansıyordu.

"Ayberk'i kaybettik. Ailemi kaybettim. Kerem'i kaybettik. Onun ailesini de kaybettik. Sizi bilmem; ama ben daha fazla kişi kaybetmek istemiyorum." dedi Rima.

TEPELERİN KIZI 2Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt