BÖLÜM 4: "KAYIP"

1K 146 42
                                    

Yasemin tezgahı toparlarken bir yandan da Rima'nın anlattıklarını dinlemeye çalışıyordu. Son birkaç gündür Rima kafasını hayatında bir değişiklik yapmakla bozmuştu. Hayatında değişiklik istemesine kızmıyordu; ama kızın yapmak istediği değişiklik plastik cerrahi olayına kadar gelince sinirlenmeye başlamıştı.

"Estetik için daha çok küçüksün Rima." deyip alnını kaşıdı. Gök elindeki boş tabaklarla yanlarına geldiğinde Rima bir kez de Gök için anlattı.

"Sencede birazcık dudaklarıma botoks yaptırsam güzel olmaz mı? Fazla ince gibiler."

Gök boş tabakların kaba kirlerini alırken kafasını iki yana salladı. "Bence ördeğe benzersin; ama sen bilirsin."

Yasemin kahkaha attıktan sonra Gök'ü işaret edip "O haklı." dedi. Rima dudaklarını bükerken Kerem içeri girdi.

"İki büyük çay." dedi Yasemin'e. Rima'nın suratını fark edince elini kızın omzuna koydu. "Hala aynı mesele mi? Neden gidip normal kızlar gibi saçını kestirmiyorsun ki?"

Yasemin çayları fincanlara dökerken Kerem'e hak verdi. "Bence de git ve saçını kestir." dedi arkadaşına. Rima yavaşça sandalyeden kalktı ve çantasını koluna taktı. Bu halinden beklenmeyecek bir neşeyle konuştu.

"Pekala! Ben kuaföre gidiyorum, sonra görüşürüz."

"Bu kızı anlayamıyorum." dedi Gök ve tabakları bulaşık makinasına dizmeye başladı.

Yasemin şaşkınlıkla Rima'nın pastaneden çıkıp gitmesini izledi. Rima son zamanlarda çok acayip davranıyordu. Bir an durgundu, bir an çok neşeliydi. Yasemin onun için endişeleniyordu. En son böyle davrandığında hayatına Ozan girmişti. Yine bir Ozan vakası yaşamak istemiyordu. Rima'nın yaşamasını hiç istemiyordu. Bir yerlerde okumuştu. Böyle alakasız davranmak bilinçaltında özlenen birinin varlığıyla alakalıymış. Bu durumda da Yasemin'in endişesi artıyordu. Ozan'ın tekrar suyun üzerinde belirmesi felaket demekti.

Çayları Kerem'e uzatıp Rima'nın kalktığı sandalyeye oturdu. İçinde bir sıkıntı vardı. Ne zaman içinde bir sıkıntı olsa kötü bir şey olurdu. O yüzden ister istemez korkuyordu. Uzun zamandır her şey yolundaydı. Sanki bu zamanların acısını birileri çıkartacakmış gibi hissediyordu. Bu evrenin tuhaf yasalarıyla alakalı bir şeydi. Aranılan bir şeyin bulunamaması gibi.

Tırnaklarıyla oynarken kısa süreliğine Gök'le göz göze geldi. Sonra Gök gözlerini kaçırdı. Sıradan bir göz kaçırma değildi bu. Biraz çekingen, biraz korkak bir göz kaçırmaydı. Onun tanıdığı Gök böyle bir şey yapmazdı. Onun bir sorunun olduğunu düşündü. Tam soracaktı ki Gök son tabağı da koyup aceleyle yeni gelen müşterilerin yanına gitti. Bu noktada Yasemin'in içindeki kuşku daha da büyüdü. Bir yanı boşvermesini söylüyordu; ama yine de kendine engel olamıyordu.

Gök masanın siparişini vermek için geri geldiğinde Yasemin ayağa kalktı.

"Bir çay bir de orta kahve."

Yasemin kahveyi yapmak için bir cezve çıkarıp ocağın üzerine koydu. Kahve, şeker ve suyu cezveye koyduktan sonra ocağı yaktı. Kahve pişerken göz ucuyla Gök'ü izliyordu. Gök de sanki hiçbir şey yokmuş gibi etrafa göz gezdiriyordu. Yasemin boğazını temizleyip onun dikkatini çekti.

"Sen de bir şeyler var." dedi sakince. Gök'ün kalp atışları hızlandı.

"Ne gibi?" diye sordu sanki farkında değilmiş gibi.

"Onu sen söyleyeceksin işte. Neyin var? Bir şey mi oldu?"

Gök gözlerini yavaşça kapatıp kalp atışlarını kontrole almayı denedi. Başarılı oldu da. Gözlerini tekrar açtığında Yasemin'in sorgulayıcı bakışlarıyla karşılaştı. Ona gerçeği anlatması gerektiğini biliyordu. Yasemin onu sorgulamadan evine almıştı. O ise yaşadığı şeyi ona anlatmamıştı. Artık saklamayacaktı.

TEPELERİN KIZI 2Where stories live. Discover now