BÖLÜM: 2 ♧ GÖSTERİŞ

2K 63 14
                                    



Düzenlendi/2018.

 Noah Cyrus & Xxxtentacion - Again.


Beni çeken şey, dışarıdan bakılarak ölçülebilen dış güzellik değil, daha derindeki, daha katıksız bir şeydi. Gözlerinin içindeki gizlemeye çalıştığı ama ufacıkta olsa perdelerini aralamış kendini gösteren parıltıydı belki de. Bilmiyorum onda tarifi imkânsız bir şey vardı. Beni kendine çeken, düşüncelerimden, alacağım intikamdan uzaklaştıran, beni kendi benliğimden soyutlayan yeni bir ben yaratan hissedilebilir bir şeydi bu.


Karşımda oturmuş mavi gözlerinin ardından beni süzen adama düşüncelerimi yansıtmamak için soğuk bir yüz ifadesine bürünmüştüm. Onu gördüğüm ilk andan beri üzerimde garip bir etki yaratmış ve her geçen saniyede de bu etki bütün bedenimi ele geçirmişti. Her ne kadar konuşmaya başladığında sinirlerimin tavan yapmasına neden olsa da bir yola girmiştik, buradan geri dönemezdim.

"Bütün gün böyle susacak mısın?"

Yarım saat boyunca beni beklediği için hala sinirliydi. Sinirini sesine yansıtmaktan da geri kalmıyordu sağ olsun. Gözlerimi kafenin içinde gezdirirken en dipteki masada oturanlardan birinin fotoğrafımızı çektiğini görünce kaşlarımı çatıp önüme döndüm.

"Ne oldu?"

"Fotoğrafımızı çekiyorlar."

"Senin gibi sorunlu bir insanı her zaman göremeyecekleri için olabilir mi acaba?"

Gözlerimi kocaman açarak ona bakarken omuz silkip önündeki çikolatalı tatlısından bir dilim aldı. Sinir bozuculuğuna, patavatsızlık ve umursamazlıkta eklenmişti ne harika! Elimdeki çatalla tatlıma işkenceler ettiğim sırada telefonu çaldı. Kimin aradığına baktıktan sonra cevaplamaya gerek duymadan meşgule verdi. Birkaç saniye sonra telefon tekrar çalarken yüzünü buruşturup bana uzattı. Kaşlarım çatık ona bakarken yüzüne yapmacık bir gülümseme yerleştirdi.

"Beni bu kızdan kurtar. Fazla yapışkan."

"Kendi işini kendin hallet."

"Kurtulabilseydim kurtulurdum değil mi? Hem sen benim kız arkadaşımsın, başka kızların beni araması seni rahatsız etmeli. Bunu da benim mi hatırlatmam gerekiyor."

"Senin kız arkadaşın değilim. Bu bir anlaşma. İki tarafında yararına olan bir anlaşma ve biz gerçek sevgililer değiliz."

"Her neyse detaylarla boğmasan olmaz mı? Kurtar beni bu kızdan artık."

Sinirle elinden telefonu alıp kızın ismine baktım. Azra. Karşımda oturan kalpsiz yüzünden yaşadığın tek gecelik bir ilişkiye bağlandığın için ve az sonra kalbini kıracağım için üzgünüm. İçimdeki vicdan mahkememi sonuçlandırdıktan sonra uzun uzun çalan telefonu açtım.

"Bir an hiç açmayacaksın sandım. Doruk neler oluyor, neden beni aramıyorsun?"

"Sevgilimi neden aradığını bilmek istemiyorum. Bir daha ararsan hiç hoş bir konuşma yapmam haberin olsun!"

Telefonu kapatacağım sırada kız bir şeyler söyleyince durdum.

"Sende kimsin? Ne sevgilisi!? Bana hemen Doruk'u ver, onunla muhattap olacağım rastgele kızın biriyle konuşacak değilim!"

Ah, ben az önce bu kız için üzülüp, içimden özür mü dilemiştim? Geri alıyorum! Bu ne kadar saygısız bir cümleydi böyle, hem de ilk defa konuştuğu birine karşı!

"Bana bak! Doğru düzgün açıkladım anlamadın. Senin gibi tek gecelik biri insanı sevgilimle aramıza sokacak değilim. O pis çeneni kapat ve bu numarayı bir daha sakın arama!"

Telefonu kapatıp Doruk'a geri uzattıktan sonra şaşkın yüzüne bakmadan önümdeki tatlıya işkence etmeyi sürdürdüm. Kısa bir sürede üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra gözlerini bana dikti.

"Bu ufak bedenin içinde yırtıcı bir dişi olduğunu bildiğim iyi oldu."

"Sende sussan iyi olur. Senden çıkarırım sinirimi!"

Elini yanağıma koymasıyla irkilip geri çekileceğim sırada masanın üstündeki elimin üzerine elini koydu.

"Biz sevgiliyiz unutma, çocukluk arkadaşım değilsin. Fotoğrafların medyaya yansıyacağını da aklından çıkarma. Bundan sonra kameralar önünde mükemmel bir çiftiz. Ve şimdi de iyi bir başlangıç yapmalıyız."

Bugün bir kez daha verdiğim bu karara lanet okudum. Bu işin bu kadar zorlayıcı olacağını bilseydim başka bir yol bulurdum. Ama görünen o ki artık her şey için çok geçti, bir kez adımımızı atmıştık artık geri dönmek gibi bir seçeneğim yoktu. Elinin içindeki elimi çekip ayağa kalkarken arkamdan bir şeyler mırıldandığını duydum ama o kadar sessiz söylemişti ki ne olduğuna dair bir fikrim yoktu. Üstüme siyah montumu giydim. Önüme döndüğümde Doruk hala oturuyordu. Tabii somurtan bir surat da eklenmişti bu görüntüye. Masanın üstündeki telefonumu da cebime koyduktan sonra elimi ona uzattım. Bir an afallasa da yüzündeki o somurtan ifade yerini geniş bir gülümsemeye bırakınca bende gevşedim. Ayağa kalkarken elimi tuttu. Kasaya ücreti ödedikten sonra oyalanmadan kafeden el ele çıktık. Kapıda ufak bir gazeteci topluluğunu görünce içimden ne kadar sevinsem de dışımdan tipik bir ünlü havasıyla yüzümü ekşittim. Bu gerekliydi öyle değil mi?

"Burcu Hanım, hakkınızda çıkan son haberler doğru mu?"

"Burcu Hanım bu konu hakkında herhangi bir açıklama yapacak mısınız?"

"Doruk Bey ile ne zamandan beri birliktesiniz?"

"Hakkınızda çıkan haberleri yalanlamak için bir boy gösterisi mi yapıyorsunuz?"

"Doruk Bey siz bir şey söylemeyi düşünmüyor musunuz?"

Yeterince fotoğraf çekildiğine emin olduktan sonra merdivenlere yöneldim. Doruk'ta sözsüz uyarımı almış olacak ki merdivenlerden inmeye başladı. Ben sessizlik ve gerginlik içinde yürürken Doruk gazetecilere iyi günler dedi. Hala soru sormaya devam eden gazetecilerden adımlarımızı hızlandırarak uzaklaştık. Doruk'un biraz ilerimizdeki siyah lüks arabasına kendimizi attıktan sonra derin bir nefes aldık ikimizde. Hala etrafımızda birkaç gazetecinin olduğunu görünce yüz ifademizi bozmadan kemerlerimizi taktık. Doruk motoru çalıştırdıktan sonra beklemeden gaza basıp ana yola girdi. Anında yüz hatlarım gevşerken gülümsedim. Doruk'un da keyfi yerine gelmiş olacak ki bir şarkı açıp, eşlik etmeye başladı.

"Galiba bu işi başaracağız."

ÜNLÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin