Bir Boncuk Hikayesi - 42. Bölüm

1.6K 194 176
                                    

Arkadaşlar merhaba,

Gecikme için özür dilerim ama sırf size verdiğim sözü tutabilmek için bu bölümü metroda, telefonda tamamladım. Hatta ineceğim durağı kaçırdım. Siz bu satırları okurken ben Kadıköy'den Bostancı'ya doğru yürüyor olacağım. (Beni sahil yolunda yürürken göreniniz olursa alıversin arabasına bi zahmet 🙈)

Sizi daha fazla bekletmeden bölüme geçiyor ve iyi okumalar diliyorum.

*

Çok şaşırmıştım. Ne alakaydı amk. Bu salak komşu kızında ne geziyordu bu fotoğraflar. Sağlam bir açıklama bekliyordum.

Kız geçen sefer adını söylemişti ama unutmuştum.
- Ömer'di değil mi? dedi kız.

- Evet de siz nerden biliyorsunuz? dedim.

- Güler ben de, memnun oldum. dedi soruma cevap vermeyerek.
Ben pek de memnun olmadığım için cevap vermedim.

- Oturmaz mısınız? dedi.

- Yok, Necati Amca'ya almaya geldim, içerde mi? dedim hala saf saf.

- Burda değil. dedi.
"Alnımda mal falan mı yazıyor" acaba diye geçirdim bi an içimden. Önüne gelen beni kandırmaya çalışıyordu.

Sinirlenerek arkamı döndüm ve üst kata çıkmak için kapıya yönelmiştim ki,
- Eğer anlatacaklarımı dinlemezseniz... diyerek tehditkar bir cümleye girişti Güler.
Bir anlığına dursam da, içimden "beni neyle tehdit edebilir ki amk" diyerek yürümeye devam ettim.

- Babamı üzebilirsiniz.... diyerek demin yarım kalan cümlesini bitirdi.

Bu son sözden sonra istesem de gidemezdim artık. Olduğum yere çakılıp kaldım. Arkamı döndüm. "Ne diyon sen la değişik" diyen gözlerle Güler'e baktım.
- Oturmaz mısınız? dedi tekrar aynı sakinlikle.

Bu sefer uzatmadım ve oturdum koltuğa. Yıllar sonra hayatımdaki en büyük dersi verecek olan adamın hayat hikayesini anlatmak üzereydi Güler.
- Seni dinliyorum. dedim.

Yanıma oturdu ve zor da olsa anlatmaya başladı.
- Babam askerdi Ömer Bey, rütbeli bir askerdi hem de. Uzun seneler boyunca memleketin her bir köşesinde görev yaptı, vücudunun çoğu yerinde kurşun izi var. Ben ailenin tek ve geç gelen kıymetli kızıyım, yani bir zamanlar öyleydim. Babam ben doğduktan hemen sonra, 76'da bıraktı o çok sevdiği görevini. dedi.
Ufak bir kerat cetveliyle mal kız dediğim Güler'in benden 10 yaş büyük olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım. Hiç ama hiç göstermiyordu. "Minyon tipli olduğu için herhalde" diye bir cevap buldum kendi içimde.

- Pardon bölüyorum ama Necati Amca kaç yaşında ki? dedim.

- Babö 1930 doğumlu. dedi kız.
Necati Amca doğum tarihine göre 75 bana göre en az 90 yaşındaydı. Şaşırdığımı gören Güler yerinden kalkarak vitrinden 2 tane fotoğraf getirdi. Fotoğrafların birinin arkasında 1986, diğerinin arkasında ise 1989 yazıyordu. Arada sadece 3 yıl vardı ama fotoğraftaki Necati Amcalar arasında nerdeyse 20 yaş fark vardı. "Vay amk" demem gecikmedi içimden.

- Ama bu nasıl olur? dedim şaşkınlıkla.

Güler yutkunarak anlatmaya devam etti.
- Annem Azize, Ziraat Bankası'nda çalışıyordu. 87'de kaybettik annemi. Ben 11 yaşındaydım o öldüğünde. Aradan yıllar geçti. Ben annemi hiç unutmadım ama babam hastalığı yüzünden annemi bi unuttu bi hatırladı. Başlarda çok üzülsem de sonra "herkesin acısına göre dert veriyor Allah" dedim içimden. Babam anneme tapardı. O, yüzlerce kişiyi tek emriyle hizaya sokan komutan Necati, annem hasta olduğunda sabahlara kadar gözünü kırpmadan başında beklerdi. Çok sevdi babam annemi ve sonra kaybetti onu. Başlarda çok ağladı ama sonra unuttu işte. Annemin acısını değil annemi unuttu, bazen öldüğünü unuttu, beni unuttu, geçmişini unuttu. Babam o yıllar kendini içkiye verdiği için teyzemler aldı beni yanına. Fransa'ya götürdüler. Orda okudum, büyüdüm. Yılda 1 defa ziyarete geldim babamı. Aklım hep ondaydı ama 2 tane bakıcısı vardı yanında. dedi.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin