Bir Boncuk Hikayesi - 11. Bölüm

13.4K 987 31
                                    

Eylül yüzümdeki kanları görmüştü, ama ona rağmen bırak yarama bakmayı, konuşmama fırsat bile vermeden kapıyı yüzüme kapatmıştı.

"Şimdi zamanı değil Ömer, git burdan" ha. Vay amk. Neyin zamanıydı ki zaten? Babamın Selim'i de alıp Almanya'ya gidişinin mi, ablamın henüz doğmamış çocuğunu kaybedip bir daha çocuk sahibi olamayacak olmasının mı, elimin yüzümün yara bere içinde olmasının mı, hiç hesapta yokken sana köpek gibi aşık olmamın mı, neyin zamanıydı ki zaten amk?

Bi süre öylece kapıda bekledim belki yine açar diye ama Eylül açmadı kapıyı. Aşağıya indim, bi süre camın altında bekledim belki camdan bakar diye, bakmadı. "Boş koy be Ömer" dedim kendi kendime ve durağa yürüdüm.

Yürürken hala arabada bekleyen yancı piçlere "sikinizden haberiniz yok amk, siz daha oturun burda mal mal" dedim içimden ve bana bakan bakışları arasında durağa geldim. Gözlerim Rüstem Abi'yi aradı ama yoktu Rüstem Abi piyasada. Çardakta oturan meraklı taksiciler direk yanıma geldi.
- Ömer bu ne hal? dediler.
Cevap vermedim.

Elemanlardan biri ecza dolabından gazlı bez çıkartıp oksijenli su ile kaşımı temizlemeye başladı. Küçük bi yaraydı ama baya kanamıştı.

- Ağrıyor mu? diye sordu eleman yarayı temizlerken.
Kaşım ağrımuyor ama bileğim çok ağrıyordu. Doktor "küçük bi çatlak, alçıya gerek yok ama çok zorlama bi süre" demişti. Bense o çatlak bilekle kavgaya girmiş limitleri zorlamıştım. Haketmiştim amk, ama Eylül'ün söylediklerini haketmemiştim be. İçim yanıyordu.

Çardağa çıktım tekrar belki Eylül'ü görürüm umuduyla ama ne cama çıkan vardı ne de aşağı inen. öylece bekledim. Bi süre sonra çaresizce yürüdüm arabaya. Bileğim gerçekten çok acıyordu. Sendeliyordum.

Saat daha 4'e vardı ama durakta boş boş beklemektense ablamın yanına gitmek daha mantıklı gelmişti. Arabaya bindim. Ablam "elimin yüzümün bu halini görünce ne cevap vericem acaba" diye düşünerek yavaş yavaş sürüyordum arabayı. Daha mahalleden çıkmamıştım ki az ilerde Fırfır Aysel'i gördüm. Beni görünce otostop çeker gibi el hareketi yaptı. Önce durmamayı düşünsem de ayıp olur diyerekten durdum. Camı indirdim. Dünkü dayağı birilerinden duymuş olsa gerek ki çok şaşırmadan bana doğru yaklaşarak,
- Uff harbiden fena benzetmişler. dedi.

- Ne diye durdurdun beni, dalga geçmek için mi? dedim.
Aysel'in ses tonunda dalga yoktu, içi bile acımıştı belki bunları söylerken ama ben hala Eylül'e öfkeli olduğum için yükselmiştim birden.

- Yolunun üstüyse eve kadar at beni dicektim. dedi.
Evi yaklaşık 100 metre ilerdeydi amk.

Ya sabır çekerek,
- İyi gel. dedim.
Sallana sallana bindi sağ ön koltuğa. Sürdüm arabayı.

- İyi misin sen? diye sordu.

- İyiyim sağol. dedim.

Aysel'in evinin önüne gelmiştik.
- Bi şeye ihtiyacın var mı? dedi.

- Yok sağol, inmen yeterli. dedim.

- Seni merak edende kahabat zaten. dedi.

- Etme beni merak o zaman Aysel, hadi acelem var. dedim.

- Hayırdır nereye? dedi.

- Hastaneye, ablamı çıkartıcam. dedim.

Dilimin kemiğini sikselerdi de demez olaydım o lafı.
- Hadi sür o zaman. dedi Aysel konuşurken açmış olduğu kapıyı geri kapatarak.
Bu konuyu da biliyordu ki demek, onu da sormadı. Mahalle mahalle değil cadı kazanıydı amk. Haberler ne çabuk yayılıyordu.

- Hayırdır, sen nereye? dedim.

- Ben de gelicem, hem ablanı görmüş olurum hem de belki yardım ederim sana. dedi.
Kötü niyetli olmadığı halinden tavrından belliydi. O yüzden ben de hayvanlık edip inmesi için ısrar etmedim. Hastanenin yolunu tuttum. Yola bakıyordum ama boş bakıyordum. Aklım çok pis
Eylül'de kalmıştı. Daha bu sabah "ablamı hastaneden çıkartmaya gidicez" diyip beni havalara uçuran Eylül az önce hiç bi suçum günahım yokken yüzüme bile bakmamıştı. "Demek ki ben abartmışım bazı şeyleri" diye geçirdim içimden. Şu an yanımda Eylül olması gerekirken Aysel vardı. "Vay amk" dedim defalarda içimden.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin