10: i'm dyin'

10.9K 1K 968
                                    

Öhm, smut gibi bir şey yazdım, pek iyi değilim. Anlayışla karşılayın😂🙈

Ve.. Seme Jungkook'u bir rafa kaldırın:) Çünkü okuyacağınız paragraflar tam tersini içeriyor^_^

İyi okumalar~

Süresi dolmaya devam eden telefon, bir öfke yığını ile kapandığında Jungkook hala gözleri bağlı bir şekikde yatakta uzanıyordu. Taehyung, onun bu görüntüsüne bakarken iç çekti ve yumruğunun içinde sıkıp parçalamak istediği telefonu, odanın penceresine fırlatarak paramparça etti. Fırtına öncesi sessizlik hissiyatı veren sakinliği ile dizlerini yatağa koyduğunda ise Jungkook yalnızca kulaklarının duyduğu kadarını biliyor, ellerini çaresizce yatakta gezdiriyordu.

O sırada, Taehyung'un dikkati onun kıpırdaşan parmaklarına yoğunlaştı.

"Jungkook," dedi, dakikalar önceki ses tonundan daha kalın bir halde. "ellerin çok boş durmuyor mu?"

"Ellerim mi?" dedi Jungkook, çoktan ter içinde kalmıştı ve sık nefesleri tekrara düşmüştü.

"Sana tutunmam gerekiyor, Tae." diye cümlesine devam ettiğinde kaptanı onu umursamıyordu. Kravatını salladığı yerden alıp karşısındaki titreyen güçlü kolları; adamın başının üstünde bağlayıp düğümlemeden önce kaslı bedenin yüz üstü yatmasını sağlamış ve yaralarını bir bir incelemişti.

Jungkook, epey acı çekmişe benziyordu ama bu gece yaşayacakları, onun için bir ilk olacaktı.

"Bana tutunabilirsin, merak etme." dedi ve altındaki adama duyurmadan ekledi. "ben hıncımı aldıktan sonra."

Ani bir hareketle Jungkook'un bel altını kapatan bez parçasını çıkardığında bileklerindeki damarlar kaşınıyor, ona dünyadaki tüm düşmanlarından daha fazla zarar vermek istiyordu. Hayatında değer verdiği tek kişi olan Bogum'u, bir cesede dönüştüren yaratık ile aynı yatakta olmak bile benliğinden tiksinmesine sebep oluyordu.

Kim Taehyung, intikamını bir gecede, sıcak çarşafların arasında acımasız bir şekilde alacaktı.

Dudaklarını dokundurduğu pürüzsüz ensede hafifçe bir şarkı mırıldanarak ilerlerken yolu kürek kemiklerine çıktı ve tam olarak dili işlevlerini gerçekleştirmeye başladı. Bir yandan kasıklarını Jungkook'un kalçasına sürterek ileri geri hareket ederken diğer yandan onun çıkıntılı kemiklerini emiyordu. Isırıp durduğu için kendine edilen küfürleri duymayan Taehyung'un tek istediği, altındaki adamın bu geceyi asla unutamamasıydı.

"Orada havalar nasıl?" diye sordu, dişlerini Jungkook'un beline bastırırken. "Altımda dövülmüş bir köpekten farksız halde inliyorsun, Jungkook."

"Köpeğim olacağını söylediğimi çok net hatırlıyorum."

Dişlerini daha derine batırdı ve bir vampirin dahi ulaşamayacağı kadar derine sızıp kan tadını dilinde hissettiğinde dudakları, ıslak tenin üzerinde kıvrıldı.

"Tae-ae," diye kekeledi, Jungkook. Canı alevlere atılmışçasına yanıyordu ama karşı koyabileceği her uzvu bağlı olduğundan sadece ağzını kullanabiliyordu. "bitir şunu."

"Olmaz, bebeğim." dedi Taehyung, kafasını gömdüğü yerden kaldırdığında dudaklarını yalayıp akan kanı içine çekti. "Daha yeni başlıyoruz."

Jungkook'un sırtına bıraktığı sayısız morluklara memnuniyet ile bakarken ellerini adamın saçlarına yapıştırdı ve birkaç tutam eline gelinceye dek çekiştirerek kopardı. Dayanma sınırları zorlanan Jungkook bağırdığında Taehyung daha çok sinirlenmişti.

harder, better & stronger :: vkookWhere stories live. Discover now