3: means unique

14.6K 1.7K 558
                                        

"B.B duvarı operasyona hazır efendim!" diye bağırdı kulağındaki kulaklığa Taehyung. Arkasına aldığı altı kişilik ekip ile büyük bir malikanenin gizli girişinde pusuya yatmıştı. Herkes deri pantolonlarının bel kısımlarına yerleştirdiği ikişer CZ 75 ile omuzlarında, giydikleri çelik yelekleri saklayan kalın bomber ceketleri taşıyordu. Taehyung başkandan onay yanıtı aldığı gibi hemen solunda bulunan Jungkook'a kafasını çevirdi ve göğsündeki cepte kameranın bulunduğundan tekrar emin oldu. Zihnindeki labiretlerde planı baştan sona tekrar geçirirken sesini altı kişinin de duymasını sağladı.

"Jungkook," dedi ve bodrum katındaki geçişi göstererek saatine baktı. "başlıyoruz."

"Gidiyorum, kaptan." derken ceketinin duruşunu düzeltti ve kendisine güven verici bakışlar atan beş kişiye baktı. Taehyung hala kendisine yakın davranmasa da diğer çocuklarla epey iyi anlaşmıştı ve kendisininde zor durumda olduğunu anlamışlardı.

Lakin, B.B duvarının Jungkook hakkında bilmediği daha tonlarca şey vardı.

Gizli geçitin girişine ilerlerken yukarı kaldırdığı saçlarını düzeltti ve ilk operasyonun kazasız belasız geçmesini diledi. Kırmızı halı ayaklarını gereksiz bir gösteriş ile karşılarken malikanenin devasa salonunun bir kumarhaneye dönüşmüş olduğunu gördü. İçinden tam tahmin ettiğimiz gibi, dedi.

Ortalıkta gezinen mini etekli ve kırmızı rujlu garson kızlardan birine rastlayıp eline -boş durmaması için- bir şampanya kadehi aldı ve oturabileceği masaları gözden geçirdi. Göğsündeki kamera izlediği her şeyi kaydedip Taehyung'un avuçlarındaki projeksiyona aktarırken kulaklarında bir vızıldama duydu.

"Kızların bacaklarını kesmeyi bırak, Jungkook." diye tıslayan Taehyung'un sesi öfkeli ve aceleci geliyordu. Jungkook dudaklarını ukala bir ifadeyle kıvırırken hafifçe boğazını temizledi ve konuştu.

"Köşedeki masaya oturduktan on dakika sonra içeri girmeye başlayın," derken bir yandan yanından geçip duran kızlara ve iş adamı gibi görünen soygunculara gülümsüyordu. "onları yenmeme on beş dakika kalacak ve malikaneyi kuşatmış olacağız. Yirmi beş dakikada iş bitecek."

"Harika," dedi Taehyung, silahının kabzasını atardamarına yaslarken derin nefesler alıyordu. Bogum'un ölümünden sonraki ilk görev için fazla gerilmişti ama başarıyla tamamlanacağından emindi. "plan, taslaklara uyuyor mu?"

"Evet," dediğinde Jungkook, kaşlarını çatarak etrafına bakındı ve şampanya bardağından birkaç yudum alıp gözüne kestirdiği masaya doğru ilerledi. "malikâne tam çizdiğimiz gibi."

"Oturduğunda iki kere öksür." diye belirtti Taehyung ve ardından iletişimi kesti.

Jungkook yeşil masanın boş sandalyesine kendinden emin bir şekilde otururken iki kez öksürdü ve kağıtların dağıtılmasını beklerken beklediği soruyu aldı.

"Sen de kimsin?" dedi beyaz saçlarını jölelemiş, sarkık yüzünü ise saklayamamış yaşlı adam.

"Lee Daewhi."

Jungkook'un cümlesi masada yankılanırken bilerek ünlü hırsızlardan birinin adını ödünç almıştı, masadakilerin suratlarında oluşacak merak ifadesini iple çekiyordu.

"Sizi davet etmemiştik," dedi solundan daha genç biri ve kendisini baştan aşağı süzüşünü gayet haklı bir halde hissetti. "onurlandırdığınız için memnunuz."

Jungkook sadece kafasıyla selam vererek Taehyung'un mimiklerini görmek için kameranın ardında olmak istedi. Onun yeteneklerine olan bakış açısını her dakika daha derinden izlemek istiyordu.

harder, better & stronger :: vkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin