"Kuralları söyleyerek başlıyorum." dedi Taehyung, ellerine geçirdiği deri eldiveni kontrol edip bileklerinin hava almasını sağlarken. Yakıcı bakışları vardı, masumiyeti andıran kahvelerinde. Kaybedişin ağırlığı ile omuzlarına çöken dağ gibi sorumluluklar gözlerini intihara sürüklerken ölümün keskin kokusu hala eskimiş ceketine sinmiş biçimde kalıcılığını koruyordu.
"Dinliyorum," dediğinde Jungkook, kendinden emin görünüyor ve takımın kaptanına diktiği gözlerini bir milim bile başka bir tarafa oynatmıyordu. Diğer çocuklarla tanışmadan direkt olarak beşinci katına indiklerinden dolayı gerginliği derisini kaplayan bir alerji gibi kendini oldukça yoğun hissettirmeye başlamıştı. Taehyung, onu takip etmesini söyleyip asansöre binmiş ve şu ana dek ağzını bıçak dahi açmamıştı. "kaptan."
"Yaşın?" diye sordu Taehyung, zihnindeki not defterini açmış tükenmez kalemiyle asla silinmeyecek belirli notlar alıyordu.
"Yirmi iki," diye mırıldandı tahta sandalyede kıpraşırken kendini sorguda gibi hisseden adam. "senin?"
"Burada soruları ben sorarım."
Taehyung'un sivri dili Jungkook'un alışma sürecini uzatırken siyahlar içindeki beden oturduğu yere daha çok kuruldu ve karşısında disiplin kurmaya çalışan adama baktı.
"Fikirlerine saygı duyarım fakat beni küçümseyemezsin, Taehyung."
"Bunu yapmana izin vermem."
Taehyung kırıcı bir alay ile kaşlarını yukarı kaldırdığında odanın ısındığını fark edip kollarını göğsünde birleştirdi. Boynunu kütletip takımın yeni üyesine bakarken birden B.B duvarını da içinde yaşayan her canlıyı da ölmekten beter bir hale getirmek istedi. Öfke tomurcukları, beynini bir perde gibi sararken zihnindeki not defterini bir kenara fırlatıp genç adamın oturduğu sandalyeye bir tekme attı ve Jungkook sere serpe yere düştü.
Aldığı darbe ile kendine gelen Jungkook dizlerinden destek alarak ayağa kalktı ve gürleşen sesinin çıkışına engel olamadı.
"Ne yapıyorsun lan sen?"
Taehyung kahkaha atmaya başlarken ayaklanan adamı omuzlarından itip duvara çarpmasını sağladı ve güçlü darbesi odanın titreşmesine neden oldu.
"Ne yaptığımı duymak ister misin, Jungkook?" diye sordu ve içinde biriken tüm siniri ondan çıkarmaya hazırlandı. "Seni eğitiyorum. B.B duvarının çaylakları, lidere karşı nasıl davranacağını öğrenmeli."
"Yoksa itaat edebildiğin tamamen yalan mıydı?"
Jungkook kirlenen üstüne başına bakıp gözlerini Taehyung'a çıkardı ve bilerek tükürürken kelimelerini özenle seçti.
"Yalnızca operasyonlarda plana uyanırım, Taehyung. Yoksa senin köpeğin olmaya hiç niyetim yok."
Taehyung ellerini adamın yakalarına çıkarıp kendisine çekerken burunları birbirine değdi ve sıktığı dişleri arasından küfür etmemek için doğru sözcükler bulmaya çalıştı.
"Seni köpeğim edeceğim, Jungkook." dedi, izlediği kahvelerin içine irislerinden yeminler bırakırken.
Oysa aklında böyle cani düşünceler yoktu ama karşısında tahrik edici bir asker dururken baskın olan taraf olma konusunda kendisinden emin olmalıydı. Terli teninin onunkine sürtündüğünü anladığında negatif bir elektrik enerjisi havada çıtırtılar çıkardı ama Taehyung geri çekilmedi. Hala kendisine diklenen yeni yetmeye bakıyordu.
"Bekle ve gör. Farkında bile olmadan benim için eğiliyor olacaksın."
"Hayal dünyan geniş olmalı, kaptan." diye fısıldadı Jungkook, amerikan sigarasını andıran nefesi Taehyung'un genzini yakmıştı. Gözlerini deviren takım lideri, kokuyu sevmişçesine tekrar bir nefes aldı ve vücutlarının yapışık olduğu askere baktı.
"Şu an aklımdan neler geçirdiğimi bilemezsin."
Taehyung parmaklarını Jungkook'un saçlarına yerleştirdiğinde özgüveni yerinde olan askerin gözleri birkaç kez telaşla kırpıldı.
"Bana daha fazla dokunma," diye tısladı Jungkook ve kafasını geri çekmeye çalışırken ensesi soğuk duvara yapıştı. "Taehyung."
"Neden?"
Taehyung'un sorusu bir yudum anlam biraz da merak içeriyordu. Mükemmelliğin kanıtı gibi duran Jeon Jungkook'un elbet bir zaafı olmalıydı. Onu bulup kendisine mahkum etmekten hiç kaçınmayacaktı. Onun acılarını, sorunlarını ve zayıf noktalarını deşmekten geri durmayacaktı.
Sevdiği adamın yerine gelen bu ukala bozuntusunu kendisine köle yapacaktı. Hiçbir kural, hiçbir yargı Taehyung'un siyah ile altını çizdiği kararları değiştiremezdi.
Jungkook sessizce Taehyung'un ten temasını kesmesini beklerken sorusunu görmezden geldi ve saçlarındaki yabancı eli ittirip üzerine yerleşen bedeni de hızla geriye savurdu.
"Odam nerede?" dedi sıkılmış bir ifadeyle ve sağ ayağı ile zeminde ritim tutmaya başladı.
"Yirmi dördüncü kat, siyah kapı."
"Niye o kadar yukarıda?" diye mırıldandı, dudaklarının arasından. Yine de tetikte olan Taehyung anında inceyi kapmıştı.
"Çünkü benim odamın tam karşısı."
"Harika," dedi Jungkook, yapmacık bir şekilde gülümserken. "seni hiç özlemeyeceğim."
"Her saniye ensende olacağım, Kookie."
Taehyung'un taktığı lakap, viski bardağına atılan buzlar gibi çınlayan bir ses çıkartırken arka cebinden çıkarttığı çakı ile oynamaya başlayan Taehyung avuçlarında çevirirken çaylağın cevap vermesini bekledi.
"Memnun olurum, kaptan." dedi Jungkook ama yüz ifadesinden iğrenti ve bıkkınlık akıyordu. Kapı kapanacağı sırada keskin çakı dönerek havada taklalar attı ve Jungkook'un suratının santimler uzağındaki kapının menteşesine saplandı.
Taehyung boğazını temizleyip ellerinden eldivenlerini çıkartırken kendisini izleyen Jungkook'a son kez seslendi.
"Sabah 06.45'te bodrum katında grup toplantısı var. Tam vaktinde orada ol."
Jungkook cevap vermek yerine gözlerini devirdi ve kapıyı arkasından çarparak kapattı. Taehyung'un boyun damarları şişmeye başlarken ne zaman eline aldığını bilemediği ikinci çakı, kapının tam ortasına saplandı.
Bir dakika önce Jungkook'un bulunduğu yer, artık paramparçaydı.
°
geçiş bölümüüü diyip gidiyorum~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
harder, better & stronger :: vkook
Fanfiction"Savaşacaksan daha güçlü savaş, kaçacaksan daha hızlı kaç, yalnızca direneceksen daha iyi diren." "Peki," dedi Jungkook, Taehyung'un emirlerini dinlemeyi bitirdiğinde. "eğer öpeceksem?" "O zaman daha sert öp."