13: together

10.4K 1K 528
                                        

''Kaptan,'' diye seslendi, Jungkook. Operasyonun ortasında, beş santimetre üstlerinden mermiler geçerken ona gerçek ismiyle seslenemezdi. Aralarındaki ilişkinin kırıklarını, kanayan parçalarını iyileştirmeye çalıştığı şu dönemde tek bir hatası bile Taehyung'un fikirlerinin yönünü değiştirebilirdi. ''kuzeydoğu yönünde beş kuvvet var.''

''Bomba mı silah mı?''

Taehyung, kalın maskesinin altından bile olan kalın kaşlarını sertçe çattı ve Jungkook'un işaret ettiği bölgeye baktı. Kolay lokmaydı, tek başına bile taraması saniyelerini alırdı ama paşa gönlü eğlence istedi ve hafifçe yutkunarak mırıldandı.

''Hiçbiri,'' dedi, ses tonunu lider eşiğinde tutarken. ''bulunduğumuz binanın çatısına çık, şu keskin nişan yeteneklerini izlemek istiyorum.''

''Peki kaptanım,'' diyerek selam veren Jungkook da yarım ağız gülümsemiş, Taehyung'u takip ederek gökdelenin zorlukla çalışan asansörüne bindiklerinde kurnaz bir tavırla cümlesini tamamlamıştı. ''memnuniyetle.''

Kara bulutların kapladığı gökyüzünde tek bir açık renk dahi bulunmazken aslında saatler henüz akşam vakitlerini dahi göstermiyordu. Seul'un alışılagelmiş boğucu ve sıkıntılı havası, iki B.B askerini gök gürültüsüyle karşılarken Taehyung hazıra geçmiş, kendini mavi bir bidonun arkasına atmıştı. Jungkook ise omzuna yasladığı ağır ve görkemli silahıyla mercekten düşman bölgesini izliyordu.

''Acele etme,'' diye mırıldanan Taehyung, soğukkanlı bir edayla ekibindeki çocuğu izliyor ve gerçekten çok iyi eğitildiğini düşünüyordu. Planlar konusunda yardım alabilirdi ama elinde silah varken, kesinlikle emir almayacak gibi duruyordu. ''Yoongi'den haber bekliyoruz.''

''Biliyorum,'' dedi Jungkook, anında. ''kurulmuş şifreyi kırdığı an düzenek dağılacak ve her birini, tek tek öldüreceğim.''

''Aynen öyle,'' diye karşılık veren Taehyung'un yüzüne tatmin olmuş bir gülümseme oturmuştu. Kendisine yanık olan adamın bu bilmiş ve serseri halleri inanılmaz hoşuna gidiyordu. Egosu daha çok artıyordu ve... ona her geçen gün daha çok bağlanıyordu. ''yavaştan alacağız, Jungkook.''

Taehyung'un zehirli kelimeleri Jungkook'un beyin kıvrımları yerine kalbinin kırıntılarına karışırken silahı koyduğu yeri değiştirmeden kafasını hafifçe ona, zaafı olan adama çevirdi. Biliyordu, konusunu bile açması yasaktı ama zavallı duyguları yeterince acı çekiyordu ve Taehyung'a her şeyi açıkladığı günden haftalar sonra hâlâ bir gelişme olmamıştı, bu yüzden şimdi tam sırası diye düşündü.

''Aramızdakiler gibi mi?'' dedi ve maskesinin açıkta bıraktığı tek yer olan gözleriyle, karşısındaki güzelliğe odaklandı.

Taehyung cevap vermemeyi seçerek omuz silktiğinde Jungkook onun gözlerindeki çapkın ifadeyi seçebilmiş, günün geri kalanı için heyecanlanıyordu. Bu yağmurlu ve sefil gündüzlerin bir de ateşli ve sıcak geçen geceleri olurdu. O sırada ikisinin özelleştirilmiş kol saatleri yanıp sönmeye başladı ve binanın çatısından izledikleri görüntü takdire şayandı. Min Yoongi, eşsiz yetenekleri kullanarak düşman birliğini yakıp geçtiğinde geriye yalnızca Jungkook'un öldürmesi gereken bir düzine adam kalmıştı.

İki kilometre uzaklığa karşın gözlerini kısarak merceğe yerleştiren Jungkook derin bir nefes aldı ve deri eldivenlerin sarıp koruduğu ellerini, metal kabzaya yerleştirdi. Öldürmesi gereken adamlar birer kurbana dönüşerek apaçık ortalığa dağılırken olmaması gereken bir şey oldu ve Jungkook, beline değen soğuk, su geçirmez eldivenleri hissetti. Ezbere bildiği parmaklar, belindeki gamzeyi okşarken akciğerlerini saniyelik de olsa nefessiz bıraktı.

harder, better & stronger :: vkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin