Aile yemeği-Part2

Start from the beginning
                                    

“Yalnız mı yaşıyorsun?” Nihayet konuştu.Evet Leyla Hanım konuştu. Şaşkınlığımı atarak “ Evet “ dedim.

“Ailen Amerika da o zaman. Burada bir tanıdığın, akraban yok mu?” Kadın benimle hala konuşuyor!!

“Çocukluk arkadaşlarım ve halam var. Onun haricinde diğer akrabalarım yurt dışında. Zaten çok akrabamın olduğunu söyleyemem” dediğimde ona yetmiş olmalı ki sustu.

Ece’yle biraz sohbet ettikten sonra lavaboya gitmek için izin istedim. Lavaboya girip boynuma su tuttuktan sonra makyajımı tazeledim. Ama yalnız değildim. Burcu kapıdan içeri girip yanıma geldi. Öyle baktı baktı durdu. En sonunda ben konuşup "Bir şey mi oldu ?" dedim.

“Sonunda aileye girmeyi başardın tebrikler” diyerek çıktı. O an şoka girdiğim için çok kızdım kendime. Kolundan tutup sen ne demek istiyorsun diye soramadım bile. Biraz daha lavaboda kaldıktan sonra yüzüme bir gülümseme yerleştirerek masaya döndüm. Burcu’ya baktığımda yüzü gülüyor Leyla Hanımla konuşuyordu.

“İyi misin “ soru Mert’ten gelince hayır kötüyüm diyemezdim. “Sorun yok iyiyim” diyerek elini tuttum.

Burcu “Çok klasik bir soru olacak belki ama boş zamanlarında neler yaparsın” dedi. Sanki az önce lavaboda bana tıslayan o değilmiş gibi arkadaşça davranıyordu.Sorusu da saçmaydı.

“İlkokulda yapılan anket soruları gibi oldu evet” dediğimde yüzündeki gülümsemesi bir anlığına kayboldu. Ben de devam ettim “Küçükken basketbol eğitimi almıştım. Arada bir yine oynarım. Onun dışında lisedeyken yüzücüydüm.Hala daha yüzerim.Kitap konusunu tahmin edebilirsiniz herkes gibi ben de okurum.Okçuluk eğitimim de var.Ama uzun zamandır devam etmiyorum.Aynı zaman da fotoğrafçıyım.Hobi olarak” dedim.

Küçümseyerek “Bu kadar mı?” dedi. Hah şuna bak.Dediklerimden bir tanesini yapabileceğini sanmıyorum.Bir de beğenmiyor.

“Yetmedi mi?” dedim bende. Sınırlarımı zorluyordu. Gülerek “Çok hoş” deyip Leyla Hanım’a döndü. O da ona baktıktan sonra bana kısa bir bakış attı.Bundan anladığım tek şey Leyla Hanım’ında benden hoşlanmadığıydı. Sanki nişanda boynuna atladı da şimdi ters davranınca böyle anladın.Saçmalama.

Ece de rahatsız olduğumu anlayınca bana dönüp kısık bir sesle “ Burcu’yu kafana takma. Annemi de. Annem oğullarını paylaşabilen biri değil. Burcu’dan da hoşlanmamıştı ama iş resmiyete dökülünce araları düzeldi.Ki sen de şu an görüyorsun.” dedi. Ona gülerek başımı salladım.

Oğlunu paylaşmak istememesi normal. Ama bunu yapış şekli  kırıcıydı. Ayrıca Burcu’yu nişanlandıktan sonra sevmesini de saçma buldum. Yani iş resmiyete bindiği için sevmeye başlamış.Hiç sevmesin daha iyi.

“Türkiye ‘ye niçin dönmek istedin?” bu soru yemeğin başından beri suskun olan Şirin’den gelmişti.

“Türkiye’yi  çok seviyorum ve açıkçası Amerika ‘dan sıkılmıştım. Mezun olduktan sonra Türkiye de çalışmak istedim.” Bence bu kadarı yeterdi.

“Amerika dan sıkılmak.Şaşırtıcı doğrusu. Başka bir sebebin yok yani” dediğinde ileri de botoks yaptırmamaya karar verdim.Çünkü bu akşam ki gerginliğimden önümdeki 20 yıl idare eder  botoks yaptırmama gerek kalmazdı.

Güldüm. “İnsan uzun yıllar aynı yerde yaşayınca sıkılıyor.Benim evim Türkiye'deydi o yüzden Amerika'yı çok benimseyemedim açıkçası.Bu da bir sebep olabilir. Ama bunların dışında yok”  Burcu da Eren Bey’e dönüp “Hayatım çok sessizsin,sen sevinmedin mi Mert’e” dedi. Aslında sana şu an gerçekleri söylemek vardı ya neyse.

Renkli RüyalarWhere stories live. Discover now