~

Eski zamanlardan kaldığı belli olan camlarla döşeli yüksek rezidansın girişi inşaat atığı ve büyük demir teller ile doluydu. Taehyung'un siyah, asker botları önüne düşen her taşı tekmeleyerek yoldan çekiyor ve apaçık ortada olan binanın depo bölümüne doğru yürüyordu. Neden burada olduklarını hala bilmeyen Jungkook ise onun izinden gidiyor ve garip bir durum yakaladığında kaptanına seslenmek amacıyla tetikte duruyordu. 

''Yeni operasyon için ipucu mu topluyorsun, kaptan?'' dedi Jungkook, bir an için adımları yaklaştığında.

''Hayır,'' diyerek çevreyi üç yüz altmış derece incelemeye devam eden adam, sırtını sağlam gibi görünen bir kolona yasladı ve saatlerdir yürüdükleri için dengesizleşen nefeslerini toparlamaya çalıştı.  ''burada düşmanlarımızın olduğundan eminim. Sığınaklarını kontrol etmeye geldim.''

''Emin misin?'' derken sesini yükselten Jungkook, kendisine öfkeyle bakan bakışlarla desibelini düşürdü. ''Yanımda silahım yok, kaptan. Bana söylemeliydin.''

Taehyung ona dalga geçiyormuş gibi bakarken belinden iki adet silah çıkardı ve birini Jungkook'un avcuna yerleştirdi.

''Rahatla,'' dedi ve gözlerini kapatıp sokağın sessizliğini iyice hissederek dinlemeye koyuldu. ''çatışma çıkacağını zannetmiyorum.''

O sırada bir bomba patladı.

Ateş topu, Taehyung ile Jungkook durduğu yerin sadece bir kilometre uzağında havaya yayıldığında iki adam birbirine baktı. İrisleri endişe içerirken kalpleri ise titrek atışlarla adrenalini arttırıyordu. Taehyung'un çığlık gibi yükselen sesi binanın girişine dövme oldu.

''Kafanı indir!''

Taramaya benzeyen mermi sesleri kulaklarında yankılanırken Taehyung'un bir eli Jungkook'un soğuk parmaklarını kapladı ve diğerini ortaya çıkan yeşil giysili adamları öldürmek için kullandı. Jungkook koşmaya başladıklarında bir yandan onun sıcaklığının omurlarını açan etkisine hayran kalırken diğer yandan gördüğü her yabancıyı silahının hedefi ve kurbanı haline getiriyordu. 

''Şu köşede gizli bir çıkış var!'' diye bağıran Jungkook, kan ter içinde kalmış Taehyung'a ve alnına firar eden saçlarına bakıyordu. Bir kavganın ortasına düşmüş olmalarını anlamazken bir an önce arabaya binip bu kaos ortamından kurtulmak istiyordu. Çünkü anlık gelişen plansız programlardan nefret ederdi.

''Sıkı tut elimi!'' diye karşılık veren Taehyung ona döndüğünde sokak arasına girmek için adım attığında gözlerini sabitlediği Jungkook'un gülüşü yüzünde donup kaldı.

Bel boşluğuna giren sert bir sancı adamın geriye doğru kaymasına sebep olurken birden yağmur yağmaya başladı. Jungkook'un acılı inleyişi boğazından kanlar eşliğinde kaçarken bedenini Taehyung'a teslim etti. 

''Siktir,'' diyerek küfreden Taehyung, çevik hareketlerle vurulmuş adamı kör nokta olan bir duvar kenarına çekti ve yarasına doğru bakmaya çalıştı. Sırtı, bordo bir resmi misafir eden Jungkook sızlamayı hafifletmek için dişlerini sıkarken yaşlı gözleriyle Taehyung'a bakıyordu. 

Yerde düşmüş bir şekilde duran silahı da eline alan Taehyung, Jungkook'u duvara yaslayarak emniyete aldı ve şakaklarına giren tarifi imkansız ağrıya rağmen girişte bulunan tüm katilleri öldürmeye başladı. Bir değil, iki değil,  yirmiden fazla adamı elindeki iki koruma silahıyla vurup etkisiz hale getirirken cebinde taşıdığı mermilere minnet duydu ve parmak izlerinin tabak gibi belli olduğu ölüm oyuncaklarını beline geri yerleştirip Jungkook'u bıraktığı yere doğru koştu.

Burnundan kan akmaya başlayan adam, tozlu zemine çökmek zorunda kalmış ve yaşlı gözlerini kontrol altına almaya çalışıyordu. Taehyung'un geldiğini anlayınca sıkışan nefeslerine rağmen konuştu.

''Hepsini...'' dedi ve kirpiklerini, onun kirpiklerine değdirerek alınlarını yaklaştırdı. ''öldürdün mü?''

''Evet,'' diye cevap veren Taehyung, kolunu adamın bacağının altından geçirdi ve kuş dahi uçmayan caddeye çıkarak motora doğru ilerlemeye başladı. ''hepsini.''

Jungkook gözlerini aralarken kendisini kucağına almış adamın yüzüne daha dikkatli baktı ve ''Pişman olmayacak mısın?'' diye sorduğunda bacağındaki parmakların gerildiğini hissetti. 

''Senin canını sadece ben yakabilirim, Jungkook.'' 

Kaptanına hayali bakışlarını hediye eden çömez, bilincini kaybederken onun yakıp yıktığı cehennemin başrolü olmak istedi. 

Hiç beğenmedim, o yüzden kusura bakmayın bu bölüm için:(

Bölüm hakkındaki fikirlerinizi söylerseniz sevinirim!

Görüşürüz😔

Yeni yayınladığım classroom :: vkook ficine bakmayı unutmayın;) ♡

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yeni yayınladığım classroom :: vkook ficine bakmayı unutmayın;) ♡

harder, better & stronger :: vkookWhere stories live. Discover now