1. Bölüm (Kitap versiyonu)

En başından başla
                                    

Bilirdim.

Benim babam dünyanın en pamuk, en tontiş adamıydı ve Hırçın Kız'da kızını zorla evlendiren Baptista'nın aksine, umutsuz malını gözü kapalı ortaya süren bir tüccar değildi. Tabii, kimseye hayır diyememesi benim başıma dert açmamıştı daha önce. Hayatımda ilk defa nemrut bir babam olmasını diledim. "Şimdi salona çöreklenmiş oturuyorlarken hayır demek daha mı kolay olacak?"

"Kızın okulu daha bitmedi, der geçiştiririz, sen merak etme." Annem cezvedeki kahveyi aceleyle fincanlara paylaştırdı. "Hadi, şu kahveleri götür de bir an evvel içip evlerine gitsinler."

Annemin tavrı biraz olsun içimi rahatlatmıştı. Belli ki çaktırmadan benden kurtulmayı amaçlamıyorlardı. Babam da kibarlığından beni vermeye kalkmazsa korkulacak bir şey yok gibi gözüküyordu.

Fincanları tepsiye dizip mutfaktan çıktım, salona yöneldim. Sakinleşmek için eşikte derin bir nefes aldım. Salona adımımı atmamla birlikte bütün kafalar bana döndü. Nefret ederdim ilgi odağı olmaktan. Kahveleri dökmek pahasına gözlerimi tepsiden ayırmadım.

Misafirlerimizden ilki tombulca, esmer bir kadındı. Müstakbel kayınvalidem. Düşüncesi bile tüylerimi diken diken etmeye yetti. Kahvesini uzattığımda, "Tü tü tü maşallah. Pek de güzelmiş," dedi.

Duymazdan gelip yanında oturan kocasına da kahvesini verdim. Karısının aksine sıska, soluk tenli bir adamdı. "Teşekkürler, gelin hanım," deyince ters ters gözünün içine bakmaktan kendimi alamadım.

"İnşallah boğazınızda kalsın, kayınbabacığım," dememek için dudaklarımı birbirine bastırıp adamın yanında oturan, bire bir kopyası genç adama döndüm. Büyük oğulları olmalıydı. Onun da kahvesini verdikten sonra nihayet damat beyin önündeydim.

Hiçbirine benzemiyordu.

Oturduğu yerden bile hayli uzun boylu olduğu anlaşılan, açık kahverengi saçlı, ela gözlü, yakışıklı bir çocuktu. Ama oturuşunda bile beni gıcık eden bir şeyler vardı. Muhtemelen oturuşundan çok, emrivaki yapıp ailecek kapımızda bitmeleriyle ilgiliydi bu. Ukala, kendini beğenmiş bir tipe benziyordu. Kahvesini uzatınca, "Teşekkür ederim, Nil," dedi.

Cevaben içimden onun için de güzel temennilerde bulunacaktım ki adını bile bilmediğimi o an fark ettim. Gerçi çok da lazım değildi. Temennilerimi isimsiz de adrese teslim edebiliyordum.

İçimden sayarak ama görünürde herhangi bir tepki vermeden, sıradaki durağıma geçip ablama kahve uzattım. Karnı bugünlerde hafiften belirginleşmeye başlayan ablam, ikinci yeğenime hamileydi ve tam bir kahve tiryakisiydi. Açık kahverengi gözleri heyecandan ışıl ışıldı ve gelenlerden çok, uzattığım kahveyle ilgili görünüyordu; normalde tek bir fincan içse de bugün evliliğim şerefine bir istisna yapıp, acil durum hakkını kullanıyordu. Bu yüzden de ekstra heyecanlı olmalıydı.

Ailedeki tek çift kahverengi göz, ailenin en büyük çocuğu ablam Naz'a aitti. Dalgalı kahverengi saçları, hafif yanık teniyle akraba gibi bile görünmezdik. Henüz eve teşrif etmemiş abim Kürşat ne zaman ablamı kızdırmak istese evlatlık olduğuna dair imalarda bulunurdu. Bu da ablamı çıldırtmaya yeterdi.

Ailemizdeki en küçük çocuk, kardeşim Berk, asosyal bir ergen olduğundan misafiri gördüğü gibi odasına kaçmıştı. Onu fazla suçlayamazdım çünkü konunun muhatabı ben olmasam, ben de onun yaptığının aynısını yapardım.

Evet. Annemin deyimiyle bu zamanda hangi akla hizmet olduysa artık tam dört kardeştik.

Annemler bizi biraz zamana yaymışlardı. En büyüğümüzle en küçüğümüzün arasında tam on altı yaş fark vardı ve bence Berk'le ben çok da planlanmış çocuklar değildik. Gerçi annemle babam, abime bakıp daha iyisini başarabilecekleri düşüncesine kapılmış da olabilirlerdi ki bence daha iyisini başarmışlardı da.

Esnaf İşi Aşk (I-II-III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin