-48-

8.3K 446 41
                                    

Adımımı atıp atmamakta kararsız bir şekilde öylece dikiliyordum. Sedat karşımda beni çağırıyordu. Oğuz ise sağ tarafta beni izliyordu. İkisine de baktım. Onlar da birbirilerine baktılar. Ardından arkamı dönüp boş banka oturdum. Birisini seçip diğerini bırakmamıştım ya da öyle görünmemiştim. Sadece gidip oturmuştum. Ve ikisi de bana doğru geliyordu. Geri yaslanıp hangisi daha önce gelecek diye bakmaya başladım. Sedat daha büyük adımlar attığı için daha önce varmıştı yanıma. Ve banka oturmuştu. Saniyeler sonra Oğuz tam karşımda dikildi.

"Neden telefonlarımı açmıyorsun?"

"Akşamları ya da gece yarıları arıyorsun da ondan. Uyumuş oluyorum... Aslında ya uyumuş oluyorum ya da Alkım ile konuşuyor oluyorum. Ve biliyorsun senden pek haz etmiyor."

"Höh, az daha açık sözlü ol da düşüp bayılayım."

"Gerçekler Oğuz."

"Ama Sedat'a kızmıyor öyle mi?"

"Biz Sedat sayesinde tanıştık ve Sedat bana yavşamıyor. O yüzden... Alkım zorla da olsa azıcık da olsa sevmeye başladı onu."

"Sevilmeyecek insan değilim ki." Sedat kendisini övmeye başlayınca Oğuz bana baktı. Dudaklarımı kemirmekle meşguldüm. Dünden beri Alkım ile hiç konuşmamıştık. Sevgilimin sesini bile özlemiştim...

"Kanka, hadi bir şeyler yiyelim açım." Sedat'a dönüp aç olduğumu söylediğim her seferki gibi olan tavırını -gözlerini devirip kafasını sallaması- takınıp beni onayladı.

"Senin şu vegan kafeye gidelim olmazsa." Onu ellerimi çırpıp kocaman gülümseyerek onayladıktan sonra Oğuz'a döndüm.

"Geliyor musun?" Kafasını iki yana sallayıp reddetti. Tam neden diye soracakken birini beklediğini geveleyip arkasını döndü ve uzaklaştı. Sedat'ın koluna girdim yan yana yürümeye başladık. Alkım olmadığı sürece araba kullanmıyordum pek gerek görmüyordum... Sedat ile dükkanları bir bir geçerken gözüme fotoğrafçı çarptı. Kendimle birlikte Sedat'ı da sürükleyerek Fotoğrafçıya daldım.

"Merhaba, fotoğraf çıkarttıracaktım yaklaşık 50 tane."

"Tabi efendim, biz alalım fotoğraflari yarım saat içerisinde hazırlarız." Sedat mal mal bakarken adama fotoğrafları teslim ettim. Bir iki şey konuştu ve çıktık. Her zaman gittiğim ve gitmekten deli gibi keyif aldığım bu kafe fazla elit ve mükemmeldi. Sedat buranın garson kızlarını severdi. Ben ise vegan çöreklerini... Beraber kafeye girip en köşelerden bir masaya oturduk. Kadın gelip siparişleri aldı ve gitti. Servisi de hızlıydı...

"Kanka, Alkım ne zaman dönüyor?"

"İki gün daha var kanka ya. Harbiden özleniyormuş."

"Olsun lan beraber bir şeyler yaparız. Hadi ye yemeğini de film izlemeye gidelim. Sonra da mağazaların yeni koleksiyonlarını gezelim. Ceket almam lazım."

"Nasıl bir ceket?"

"Sen nasıl beğenirsen. Benim stil danışmanım senelerdir sensin. Biliyorsun, ben gidip, üzerime bedeni olan ilk şeyi alıyorum." Çöreklerim masaya yaklaşırken dikkatimi Sedat'tan çekmiştim.

"Aybars, Oğuz ne olacak kızım? Fena kırıldı kızcağız. Bir anda onu silkerek Alkım'a koştun. Tamam senin adına mutluyum zaten aklında hep Alkım vardı senin ama... Oğuz'u da biliyorsun ya, yakın arkadaşımız."

"Sedat, o konu çok saçma bir şekilde dağıldı. Asla Oğuz'a umut vermedim. Sadece bir oyun dedim. Ve, Oğuz... Bunu biraz fazla ciddiye aldı. Ya oyun dediğim de şey, bir kaç kere bana güzelim diyip yanımda dolandı biliyorsun. Seninle, onunla olduğumuzdan daha çok sevgili görünüyoruz."

Gökyüzündeki İki KadınWo Geschichten leben. Entdecke jetzt