-32-

8.2K 465 27
                                    

"Evime hoş geldin ufaklık." Alkım'ın peşinden mavilerin hâkim olduğu büyük salona girdim. Alkım gülerek ellerini iki yana açtı. "Nasıl beğendin mi?"

"Çok can alıcı renkler bunlar. Nasıl uykun geliyor?" Turkuaz, mavi ve beyaz renklerle dolu olan bir salondu. Vay be. Fazla gökyüzü gibi.

"Gökyüzünün devamı burası güzelim." Bembeyaz duvarlar ve beyaz koltuklar. Uf kesin bir şey dökerim.

"Sen geç otur. Ben de üzerimi değiştireyim." Koşarak koridoru geçerken arkasından onu sapık bir sırıtışla izledim. Koşarken çok güzel oluyor.

Oturmak için koltuk yerine masayı seçtim ve etrafa bakma fırsatı buldum. Bir büyük beyaz, iki küçük mavi koltuktan oluşan koltuk takımının karşısına bir plazma duvara monte edilmişti ve alttaki beyaz TV masasının rafları kitap doluydu. Ortada beyaz, mavi bir masa vardı. Üzerinde kadın sağlığı, kadın ve spor dergileri vardı. Salonun sağ tarafında yani benim oturduğum tarafta geniş bir pencere önüne konumlandırılmış şuan turkuaz sandalyelerinde oturduğum beyaz yemek masası vardı masanın üzerinde beyaz güller vardı. Sanırım canlılar. Karşıda, televizyonun yanında ise vitrin görünümlü dolap üzerine birçok resim çerçeveyle duruyordu. Duvarlarda da resimler vardı. Odanın iki yanında beyaz abajurlar vardı.

Tam da Alkım'dan beklenecek bir salon. Temiz, sade ve düzenli... Ben hala düşünürken Alkım salona üzerini değiştirmiş bir şekilde elinde bir tarak ve dudakları arasında siyah toka ile gelmişti. Girişte, kapının hemen sağına yapıştırılmış kapı kadar uzun ve geniş boy aynasının önüne geçişini izledim. Sarı saçlarını elindeki tarakla taramasını da. İnce telli saçlarının hafifçe elektriklenmesini önlemek için saçlarını elleriyle düzeltmişti. Ardından parçalara ayırdı ve saçını örmeye başladı. O daha yeni başlamışken koşarak arkasına geçtim.

"Ben yapmak istiyorum." Kendime hâkim olamamıştım onun herhangi bir zerresine dokunacağım gerçeği beni paramparça edip tekrar topluyordu. Parmaklarım sarı ipek saçlarına değdiğinde. Sanki dünyanın en güzel kumaşına dokunuyormuşum gibi hissettim. Kırıksız sarı saçları canlıydı ve çok can alıcıydı. Sanki bu salak dünyaya ait bile değildi.

İnce ve düzgünce örmeye devam ederken Alkım'ın aynadan beni izlediğini fark ettim. Alt dudağımı dişlemiş, sadece işime odaklanmıştım. Ki gözlerimiz birbirine değdi. Aynadan da olsa... Dudakları hafif aralıklıydı ve bana bakıyordu. Ah sevgilim. Çok güzelsin. Her zaman olduğun gibi... Elimi öne uzatıp tokayı istedim el işaretlerimle. Tokayı avucuma bırakırken parmak uçları da avucuma değmişti. Sanırım eriyorum...

Gülümseyip zorla kendimi çektim ondan. Saçlarına bakıyordum hala. Az önce onlara dokunduğuma inanmak istemiyordum sanki. Rüya gibi. Zaten şu aralar hepsi rüya. Uyanmak istemediğim rüya. Adı ise Alkım...

O gülerek teşekkür edince sadece gülümsemekle yetindim. Koltuğa bıraktığı kitap poşetlerini masaya koydu. Sonra yine salondan kayboldu. Onu düşünürken elinde daha çok kitap ve kalemlerle geldi.

"En iyisi sana bir program hazırlamak."

Kafa salladım. Ne yaparsan yap kabulüm kadın. Sadece seni görebilmek için buradayım ben.

"Biliyorum. Umurunda değil ama benim için önemli. Her zaman planlı bir insan olmuşumdur."

Ona gülümsedim. Sanki beynimi okuyordu. O bir anda dikkatimi karşıdaki çerçeveler çekmişti. Alkım elindeki not defterine bir şeyler karalıyordu.

"Okuldan kaçta çıkıyorsun?"

"Normal günlerde 15.00'den sonra boşum. Eğitim günleri de aynı saatte bitmeli ama sen kaçta salarsan o zaman boş olacağım."

Gülümsedi. Ayağa kalkıp çerçevelerin içindeki resimleri incelemeye başladım. Alkım kafasını kâğıttan kaldırdı. Anne ve babasının resimlerine bakıyordum.

"Hayat ne garip değil mi? Ama istesek de istemesek de böyle ufaklık. Birilerini kaybedersin. Ağlarsın. Her şeyin sonunun geldiğine inanırsın. Ama sonra. Birisi hayatına girer. Ve fark edersin ki, ölüm bir son değil. Devamı illa ki olur..." Derin bir nefes alıp ekledi; "Bir gün ben de öleceğim ve sen yaşamaya devam edeceksin." Gözlerimi kaçırmadan köşedeki fotoğrafa bakıyordum.

"Bu neden burada?" Taner ve Alkım'ın mezuniyet kıyafetleri ile sıkıca sarılarak ve Taner'in Alkım'ın boynunu öptüğü bir fotoğraftı.

Alkım ayağa kalkıp TV ünitesinden bir kitap aldı. Roman'ın sayfaları arasında bir kaç fotoğraf vardı. Birini eline aldı ve gülerek bana baktı. Çerçevede ki Taner ile olan fotoğrafını çıkarttı. Ardından ikimizin fotoğrafını koydu. Taner ile olan fotoğrafı tek hamlede düzgünce ortadan yırttı. Taner'in olduğu parçayı yırtmaya devam etti. Kendi parçasını da romanın arasına koydu.

"Eh çok güzel çıkmışım." Ardından utanarak kafasını eğdi. Yerine geri oturduğunda yanına gittim. Ve karşına oturdum.

"Sözel derslerin nasıl?" Diye sordu. İtiraz etmeden. Sakince konuyu değiştirmesine izin verdim.

"Alkım ben sadece sınavdan önce çalışır ve en yüksek notları alırım."

"Belli ufaklık. Bir şey bildiğin yok ama sınıf birincisisin."

"Eh. Sınıf aptal."

Köşede duran benim kitap sandığım incelikteki dizüstü bilgisayarını açıp bir program düzenlemeye başladı.

"Çalışma odama geçelim mi burası çok rahatsız." Kafa salladım. Eline defterleri, kitapları toplayıp çıktı. Ben de arkasında bıraktıklarını topladım. Ve onu takip ettim. Koridordan sağa dönünce ikinci kapı. Kapıyı açtı ve içeriye girdi onu takip ettim. H*ss*ktir yine mi turkuaz!

"Bu odayı kim tasarladı Alkım?" O elindekileri masaya bırakırken ben de onu izliyordum. Gülerek bana baktı.

"Annem iç mimardı benim." Birden içimi bir sıkıntı kaplamıştı. Elimdekileri almak için bana doğru uzandı.

"Sorun yok ufaklık. Turkuazı annem çok severdi. Ben bordo insanıyım." Sandalyenin birini çekip otururken bana da karşısını gösterdi. Karşısına geçtim. Bilgisayarda bir süre daha takılıp köşedeki yazıcıdan çıktı aldı ve bana verdi.

"Bu programa uymanı istiyorum." Elimdeki programa baktım. Tüm günler doluydu. Cumartesi, Pazar'a baktım. Sabah'ın köründen öğlene dek çalışmamız vardı! Alkım ile.

"Bu programa göre sürekli seninleyim. Benim evime taşınmaya ne dersin? Anneannem seni çok seviyor zaten."

"Umm güzel olur. Ama özel hayatımı senin gözlerin önünde yaşamak istemem."

"Ne özel hayatı?" Diye sorup gözlerine baktım. Ellerini birleştirip bacak bacak üzerine attı.

"Ufaklık, 24 yaşında bir kadın olarak. Bir özel hayatım var. Sen kabul etsen de etmesen de."

"Ah bence artık ben de bilebilirim o özel hayatı. Bence yani... Neden bilemeyeyim ki? Yani, şey ben seninle, sonuçta sen artık... Ahh, s*ktir et."

Kafamı eğince muhteşem kıkırdamasını duydum. Bacakları gözlerim önündeydi. Ve tişörtünün açıkta bıraktığı teninin pürüzsüzlüğü beni benden alıyordu. Allah affetsin çok yanlış düşünüyordum. Bedenim hafifçe gerildi. Eliyle yanını işaret etti.

"Yanıma oturmak ister misin? Çok sevdiğim bir koçun üniversite sınavına başlangıç seminerini indirdim dün gece. Beraber izleriz diye." Kafa sallayıp yerimden kalktım. Yanına oturdum. Sağ tarafındaydım. Sağ kolunu omuzuma attı. Laptopu ortaya koydu ve videoyu başlattı.

Kokusu ciğerlerimi yakıyordu. Parmakları saçlarımdaydı. Galiba ölmüştüm ve Alkım benim cennetimdi.

#KalbiDengem

Gökyüzündeki İki KadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin