-40-

9K 495 120
                                    

Link;
https://youtu.be/MbvHsph7hG4

3 Hafta Sonra

Sabah'ın köründe Sedat'ın boru gibi sesiyle sarsılarak uyanmıştım. Elini omuzuma koymuş sertçe sallıyordu. Aynı zamanda yüzüme ışık tutuyordu.

"Ne oldu be?" Çığlık atar gibi ciyaklayarak kafamın diğer yarısını da örtüden çıkarttım.

"Kalk kızım kalk sınavın bu gün." Büyük bir telaşla kafamı yastıktan kaldırdım. Ve yatakta döndüm. Sedat hızla üzerimdeki örtüyü çekmişti. Yüzüstü dönerek kafamı önce yastığa sonra Sedat'a çevirdim.

"Video mu çekiyorsun?"

"Kızım bu gün senin en önemli günün hadi hadi!!!" Bağıra bağıra beni delirtmeye başlamıştı. Derin bir nefes alıp doğruldum. Heyecanla bana bakıyordu. Telefonundan gelen ışık gözlerimi kamaştırıyordu.

"Neden odamdasın sen ya?"

"Geç kalacaksın geç oyalanma!!!" Odadan çıkıp banyoya doğru ilerledim. Derin bir nefes aldım. Zorla onu atlatıp banyoya girdim. Bitik halime bakarken bu günün önemi gözlerimi büyüttü birden...

Bu gün sınavım var! Ve bu gün ilk resmi uçuşumu gerçekleştireceğim. Oha.

Elim ayağıma karışmaya başlamıştı aniden. Saçımı toplayıp yüzümü yıkadım. Her gün sürdüğüm temizleme jelini elime alıp klozete oturdum. Kapının dışından Sedat'ın sesini duydum.

"Kanka. Güzel giyin. Dişlerini fırçala. Güzel bir makyaj yap. Saçlarını sal."

"Sedat hep yapıyorum onları. Şimdi de yapacağım tamam."

"Kanka bence daha bi özen bu gün. Yengeyle kokpitte olacaksınız hani."

"Ayy. Ben unuttum onu!"

İlk resmi uçuşumda Alkım Tanay da benimle olacak!

Ciyaklayarak hızla soyunmaya başlandım. İlk önce duş alacaktım. Sonra saçımı dalgalandıracaktım. Sonra giyinecektim. Ve sanırım her an bir köşede kalp krizi geçirebilirdim...

Hazırlanmam tahmin ettiğimden daha uzun sürmüştü ve deli gibi heyecanlıydım.

Sedat ile arabaya bindiğimizde saatin su gibi akıp gittiğini fark etmiştim. Telaşla evden çıkıp -ki anneannemi gitmeden öpmüş. Şans dilemesini istemiştim.- Arabamın koltuğuna yaslandım. Zaman zaman zaman...

Şu an benim en büyük düşmanım... Sedat yanımda konuşup duruyordu. Onu yarı dinliyor yarı dinlemiyordum.

Aklımda sadece o vardı ve zaman geçtikçe heyecanım yoğunlaşıyordu.

Otoparka arabamı park edip koşa koşa havaalanı sınırlarına girdim ve girişteki güvenlikten geçtikten sonra, Sedat'ın ısrarları ile giydiğim üniformamla ayaklarımı kocaman aça aça koşmuştum.

Gerçekten dakikalar boyunca neden ona baktım?

Ve o an... Uçağın yanına gülümseyerek bir kaç kişiyle konuşan kadını gördüm. Arsız güneş ışığı onun o güzel buklelerini okşayarak ışığını kırıyor ve gözlerime yansıtıyordu. Olduğum yerde kazık çakılmış gibi kaldım. Alkım bütün güzelliğiyle karşımdaydı. Tamamen vücudunu saran üniforması, kumaş pantolonu... Sağ koluna taktığı beyaz saati. Boyuna doladığı havaalanına ait fular. Saçları üzerine koyduğu ve her an 'Ben düşüp paramparça olabilirim.' İmajı veren ve nedense gözüme nazik gözüken o güzel güneş gözlüğü. Ve siyah kalem çekilerek hırçınlaştırılmış ela gözbebekleri.

Gökyüzündeki İki KadınWhere stories live. Discover now