-17-

8.4K 520 77
                                    

Sigaram, neredeyse bir saat içindeki 4. sigaram. Alkım'a henüz ulaşamadım. Yürüyoruz.

Gözlerim her zaman ki gibi dalgın ve bedenim olağanca yorgun. Etrafa bile bakmıyorum. Sadece yürüyorum. Bir karaltı yanımdan geçerken çarpıyor kafamı bile kaldırmıyorum. Bir nefes daha çektiğimde sigaram yavaş yavaş bitiyor. "Aybars." Sesi tanımasam kaldırmam kafamı. Ama o sesin sahibi sevdiğim kadın. Kafamı kaldırıyorum. Alkım karşımda. Salık sarı saçları, ela gözleri, siyah dar kot pantolonu, beyaz tişörtü üzerine kumaş ceketi, spor ayakkabıları... Sanki genç ofis kadınları dergisine falan kapak olacakmış gibi duruyor. Elinde bir çanta ve araba anahtarı, diğer elinde de sigarası var. Kafamı kaldırıyorum. Sigaram neredeyse bitti zaten. Yere atıp ayakkabımın ucuyla eziyorum. O an içimde öyle bir istek doğuyor ki. Tek kelime etmeden Alkım'a sarılıyorum.

"Efendim..."

Diye zorla çıkıyor harfler boğazımdan kafam boynuna gömülüyor. Gözlerim açılmamak için direniyordu. Lakin ağlayacak kadar duygusallaşmıştım.

"Hey, neyin var küçüğüm?" Eli bir anne şefkatiyle sırtımı sarmıştı. Kendimi ona ait görmek istedim saniyeler boyunca. Sonra gerçek kafama bir demir yığını fırlattı. Heteroseksüel bir kadındı. Ben ise ona platonik âşıktım.

"Ah. Aybars. Gel oturalım şöyle." İstemeyerek de olsa çektim kafamı güzel kokulumun omuzundan sahildeki taşların önündeki banka oturduk. Buz gibiydi. Kafam sağ sola dahi hareket etmiyordu. Aklım Omuzunda kalmıştı. Dalgalı denize döndüm.

"Ah şuna bakın, güzel dalgalar. Bu dalgalar hayatın yoğunluk grafiği. Biri geliyor. Taşımı aşındırıyor. Diğeri aşınmış yüzde narince kayıyor. Ardından daha kuvvetlisi geliyor ve yine aşındırıyor. Maalesef bir tanesi bile taşımı onarmaya yardım etmiyor. Ya aşındırıyor. Ya da kayıp gidiyorlar."

"Ah sen çok dolmuşsun küçüğüm. Tamam. Bu gece senin için. Anlat bana. Ben Alkım Tanay'ım. Anlattıkların benim ve senin aranda kalacak bir de dalgaların."

"Efendim. Ben sizinle nasıl konuşmalıyım bilmiyorum." Kafamı ona çeviriyorum. Ardından izin istermiş gibi bakıyorum gözlerine izin veriyor. Bir kere daha omuzuna yatıyorum. Gözlerim doluyor.

"İçinden geleni söyle Aybars. Ben sadece bir kadınım. Çekinme benden. Konuş. Seni yargılamayacağımdan emin olabilirsin. Sıkma güzel canını."

"Kimi zaman." Derin bir nefes alıyorum. "Eğer annem beni bırakıp gitmeseydi neler olurdu diye düşünüyorum. Belki bir kenar mahallede büyüyecektim. Belki de bir kerhanede. Annem kerhanede çalışıyormuş benim. Babamdan hamile kalınca kovmuşlar onu. Aldırmaya kıyamamış babamın yanına gitmiş. Babam zengin bir adammış. Annemi istememiş. Annem beni doğurmuş. Babam beni yine istememiş. Beni yetimhaneye bıraktıktan iki gün sonra canına kıymış annem. Canım annem." Kafamı kaldırdım. Alkım'ın gözleri dolmuş. Parlıyordu.

"Alkım. Ağlamana gerek yok. Alıştım. Sadece diyorum ki. Keşke doğmasaydım."

"Doğmasaydın eğer seninle tanışamazdım."

"Alkım ben değer miyim?"

"Değersin."

"Neye olduğunu söylemedim ama." Cebimden sigaramı çıkarttım. "Değersin." Sigarayı elimden aldı. Elinde parçaladı ve fırlattı.

"İçme." O benden bir şey ister de bu platonik hayır mı der? Sadece kafa salladım güzel kadına. Gözlerine baktığımda gözlerini kaçırdı.

"Gözlerin gözlerime değemedi Alkım."

"Değmesinler. Ne gerek? Denize değsin benim gözlerim. Ve senin gözlerinle oralarda buluşurlar."

"Ben korkağın tekiyim Alkım."

"Ben belki korkak biriyim ama yine de sevebilirim."

"Ne kadar üzülmem gerekse de, ama sen bana bakıyorsun da beni görmüyorsun ki." Sesim fısıltıyla mırıltı arasında bir yerlerde gidip gelmişti. Ve şarkının dizesini tamamlamıştı. Alkım'ın eli sol elimi kavrayıp dizine koydu. Ardından biraz daha yaklaştı bana.

"Bana bir söz ver küçüğüm."

"Ne sözü?"

"Mutlu ol."

"Söz veremem Bayan Tanay."

"Verebilirsin. Sen genç bir kadınsın önünde yeni aşklar. Yeni günler. Belki de hiç gemi yanaşmamış limanlar, hiç uçak inmemiş havaalanları var?"

"Ben korkarım Bayan Tanay korkarım."

"Neden hep silik bir karakter olacaksın Aybars. Bu senin hikâyen başkarakter sensin. Sen yazıyorsun hayatını kendine gel."

"Bir hikâye olsam. 100 kopyası basılmış ucuza satılan ince kapaklı bir dram romanı olurum."

"Ben bir hikâye olsam. Sert kapak bir macera romanı olurum."

"Bir roman olsanız da odamın en güzel köşesini süsleseniz Bayan Tanay..."

"Hayatım roman benim Aybars. Beni izlemeyi bilirsen film bile olur."

Seni kendi filmimin başrolü yapacağım güzel kadın.

"Bu gün biraz duygusalsın Aybars. Hayırdır. Kötü bir şey olmadı değil mi?"

"Hayır olmadı. Deniz, rüzgâr ve sigara beni böyle düşündürüyor her seferinde."

"Sigara için küçüksün."

"Yetimhanede büyüdüm ben. Orada asla küçük olmuyorsunuz. Hiçbir şey için."

"Şunu sürekli söyleme."

"Acıyor musunuz?"

"Kahroluyorum. Kendimi kötü hissediyorum. Elimde bir sihirli değnek olsa da tüm o çocuklar birer mutlu yuva sahibi olsa Aybars. Ama yapamıyorum. Ben kahraman değilim."

"Benim kahramanımsınız."

"Hiç bir şey yapmadım ama kahramanın olmak için."

"Öyle. Ama ben sizi kahramanım olarak görüyorum. Hep güç aldım sizden. Tanışmadan önce. Şimdi tanıştık, daha çok sevdim sizi ve daha güçlendim sayenizde."

"Ah Aybars. Keşke daha çoğunu yapabilsem..."

O sırada Deniz iyice köpürmeye başlamıştı. Rüzgâr da esiyordu. Elim sıcacık elindeydi.

"Arabam yakında bir şeyler yemeye gidelim mi?"

"Tokum teşekkür ederim."

"O zaman başka bir yere gidelim." Uzaklara bakmaya başladım. Eli omuzuma değdi. Ayağa kalktı. Sigaramı eline almıştı. Zaten yanımda sigaram ve telefonum vardı sadece. O sırada telefonum çalmaya başladı. Arayana baktım. "Açmak istemiyorum." Diyerek mırıldandım. Alkım birden telefonu elimden aldı.

"Alo, evet?" Telefonu elimden alıp açmıştı. Sedat arıyordu.

"Evet yanımda. Bu gece benimle... Hayır, sanırım istemiyor... Bilmiyorum bana gelmeden önce nereye gittiğini... Gerek yok... İyi akşamlar Sedat." Telefonu kapattı. Elini omuzuma attı.

"Hallettim."

"Teşekkür ederim. Bir şey mi dedi?"

"Sanırım ona gidecekmişsin. Benimle olacağını söyledim. Herhalde bir arkadaşınla buluşacakmışsın onu da söyledi. Ardından seni almaya gelmesi gerekir mi diye sordu. Hayır dedim. Olay bu."

"Anladım. Sağ olun Alkım Hanım..." O sırada elini kavradım. O da benim elimi tuttu. Parmaklarım avuç içine tam olmuştu. Kafamı kaldırdım gözlerimiz buluştu.

"Bu duyguların çok yanlış küçüğüm."

"Hangi duygularım Bayan Tanay?" Salağa yatmak. Yapabileceğim tek şeydi. Alkım kadar zeki bir kadınla oyun oynamak zaten yapabileceğim bir şey değildi. Yine de denemiştim. Ve çıkmaza girmiştim. Bir daha ki adımımı bilmiyordum en iyisi oturup şeytanla zar oynamaktı...

Sonuçta hikâyemiz daha yeni başlamıştı...

#KalbiDengem

Gökyüzündeki İki KadınWhere stories live. Discover now