~26.Bölüm~

3.4K 228 19
                                    

Koridor gitgide daha da karanlık olmaya başlayınca ellerimle duvara tutunarak destek almaya başladım. Uzun bir süre yürüyünce yine ikiye ayrılan yolla karşılaştım. Persephone'nin dediğini dinleyip sağa saptım. Önüme her an biri çıkacakmış gibi hissediyordum. Korkudan aldığım nefesin bile ciğerlerime ulaşmadığını hissediyordum. Ayağım birden burkulunca acıyla çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. İleride ışık saçan bir şey vardı. Biraz yaklaşınca Hades'in ateş saçan ejderhaya benzeyen canavarının ağzını açarak uyuduğunu gördüm. Ağzını açtığı saniyeler ateşle birlikte karanlık koridorları aydınlatıyordu. Hiç ses çıkmasın diye ayakkabılarımı çıkartıp elime aldım. Yerlerdeki çukurlar ayaklarımı acıtıyordu ama aldırmadım. Yol yine ikiye ayrılınca sağa saptım ve büyük siyah kapıyı gördüm. Dışında Artemis'in beni beklediğini bilmek içime mutluluk doldurmuştu. Kapıya dayanıp bir süre soluklandım. Ellerimle açma yerine dokundum. Kapı açılırken gıcırdar mıydı acaba? Plan yapmaya başladım. Kapıyı biraz açacaktım ve hemen kendimi dışarı atacaktım. Artemis nasıl olsa beni hemen dışarı çıkartırdı. Derin bir nefes alıp arkamı kolaçan ettim. Kimse yoktu. Nöbetçilerin uyanması uzun sürmezdi ama. Kapının kolunu çekip gıcırdama bekledim. Hiç ses çıkmıyordu. Geçebileceğim kadar aralayıp dışarı baktım. Hemen önünde insan geçecek kadar yer vardı ve aşağısı uçurumdu. Çığlıklar duyuluyordu. Neredeyse kapıya kadar vuruyordu alevler. Korkuyla başımı içeri soktum. Artemis'i görememiştim ama bakış açımın ulaşamadığı bir yerde olmalıydı. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Kapı arkamdan kapandı. Arkamı dönüp insanın içini ürperten şatoya baktım. Günlerdir bu yerdeydim ve güneş ışığını çok özlemiştim. İleriden bir fısıltı gelince oraya döndüm. Artemis gülerek bana bakıyordu. Hemen yanına koştum.
"Artemis... Bir daha seni göremeyeceğimi düşünüyordum. Nasıl öğrendin burada olduğumu?"
Artemis vücudumu kontrol ediyordu.
"Hera'dan duydum. Biriyle konuşuyordu. Gelip seni kurtarma girişiminde bulunacağımı bildiği için bana söylemedi."
Başım dönünce koluna tutundum. Artemis eliyle alnıma dokundu.
"Kötü görünüyorsun. Hemen gidelim buradan." dedi ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda Olimpostaydık. Neden buradayız diye soracakken Apollon'un beni buraya getirdiği öğrenilmesin diye yalan söyledim.
"Burası neresi? Melez kampına neden gitmedik?"
"Biraz dinlen burada. Hem Hera seni çok merak etti. Biraz yanında kal da iyi olduğuna inansın."
Başımı iki yana salladım.
"Girmem yasak değil mi? Zeus öğrenirse çok kızar."
O kadar zor konuşuyordum ki bazı kelimeler ağzımın içinde kayboluyordu. Artemis gergin bir sesle konuşmaya başladı.
"Saklayacağız seni birkaç gün."
Başımı sallarken etraf karardı ve bilincimin kapandığını hissettim. Gözlerim kapalıydı ama dışarıdan gelen sesleri duyabiliyordum.
"Bunu nasıl yaparsın! Hades şimdi daha da öfkelenecek! Rosa'yı nasıl koruyacağız?"
Hera birine bağırıyordu.
"Ne yani? Bıraksaydım da Zeus'un güçlerini Hades'e mi verseydin?"
Artemis'in sesini tanımıştım.
"Vereceğimi kim söyledi? Anlaşmaya çalışacaktım. Böyle daha kötü oldu."
Artemis nefesini dışarı verdi.
"Rosa'nın orada bir gün daha kalmasına dayanamazdım. Hades bana ne istiyorsa yapabilir. Tabi Zeus izin verirse."
Bunun üzerine sesler kesildi. Gözlerimi açarak odaya bakmaya başladım. Hayatımda gördüğüm en güzel odaydı. Karşımda altın rengi bir gardrop vardı. Perdeler... Gözlerimi kıstım. Perdeler gümüş ve zümrüt desenleriyle kaplıydı. Yattığım yatağa baktım. O kadar yumuşaktı ki. Yatakta değil de sanki bulutların üzerinde yatıyormuş gibi hissediyordum. Yavaşça doğrulup aynanın karşısına geçtim. Berbat görünüyordum tek kelimeyle. Saçlarım karmakarışıktı. Tararken tarağın kırılacağından şüpheleniyordum. Yüzümde yer yer yaralar ve siyahlıklar vardı. Kollarımda,bacaklarımda kanlar yol oluşturmuştu. Tişörtüm yırtılmıştı ve yırtılan yerlerden kabuk tutmuş yaralar görünüyordu. Harabe gibiydim. Bir sarayın içindeki yıkık dökük bir eşya gibi. İzlerden anlaşılacağı üzere Hades bana işkence yaptırmıştı. Hiçbirinin nasıl olduğunu hatırlamıyordum. Aynada Hera'nın yansımasını gördüm. Ona dönünce bana dolu gözlerle baktı.
"Daha iyi misin? Seni buraya baygın getirdiklerinde içim acıdı. Çok canın yandı mı?"
Başımı iki yana salladım.
"Hatırlamıyorum. Yarı baygındım zaten. Arada kendime gelebiliyordum."
Tam önüme geldi. Sarılır diye bekledim ama öyle yapmadı.
"Duş almana yardım edecek birini göndereyim."
Arkasına dönüp gittiğinde tuhaf hissettim. Artemis bile bu halimle bana sarılmıştı. Sarılsa sanki süsü bozulurdu. Yatağa oturup gelecek kişiyi beklemeye başladım. Çok geçmeden içeri uzun boylu sarışın bir kız girdi. Beyaz elbisesi vardı ve teni hafif bir ışıkla parlıyordu. Bana bakıp gülümsedi.
"Ben Hera'nın yardımcısı Emilia. Size yardım etmeye geldim."
Başımı salladım. Onun yardımıyla üzerimdekileri çıkardım. Küçük odaya geçip suyu açtığını duydum. Emilia'nın yardımıyla güzel bir duş aldım. Vücudumdaki yaraları da temizledi. Krem sürüp sardı. Giyinip saçlarımı kurutunca yemek getirmek için odadan çıktı. Ben de perdeyi açıp dışarısını izlemeye başladım. Karanlık olmak üzereydi. Pencere Apollon'un bana gösterdiği bahçeye bakıyordu. Tanımadığım birkaç kişi dolaşıyordu bahçede. Biraz pencereyi açıp nefes aldım. Hafif bir rüzgar esiyordu. Birinin boğazını temizleme sesiyle arkama döndüm. Emilia elinde yemek tepsisiyle duruyordu. Pencereyi kapatıp yatağa oturdum. Çok acıkmıştım,bu yüzden hemen yemeye başladım.
"Sen de tanrıça mısın?"
Sorum üzerine gülümsedi.
"Değilim efendim. Periyim ben."
"Yani ölümsüz değilsin?"
"Ufak güçlerimiz olur. Ölümsüzüz ama tanrıçalar kadar güçlü değiliz."
Başımı salladım. Emilia yemeğim bitene kadar yanımda kaldı. Sonra tepsiyi alıp gitti. Kapıya baktım. Apollon henüz gelmemişti. Oysa onu çok özlemiştim. Kurtulduğumu öğrenmemiş olabilirdi. Öğrendiğinde koşarak geleceğine emindim. Kimbilir beni nasıl özlemişti. Benim onu özlediğim gibi. Komodinin üzerinde duran kolyemi taktım. Artık uyurken bile çıkarmamaya karar vermiştim. Birden çok canımın sıkıldığını hissettim. Kalkıp kapıyı açacakken Artemis'le çarpıştık.
"Nereye gidiyorsun Rosa! Zeus'a yakalanmak mı istiyorsun?"
Yüzümü buruşturdum.
"Unutmuşum. Daha tam olarak kendime gelemedim."
Artmis içeri girerek kapıyı arkasından kapattı. İkimiz de yatağa oturduk. Direk konuya girdim.
"Apollon'un haberi var mı kurtulduğumdan?"
"Sanırım yok. Onu birkaç gündür göremiyorum. İyice kendini dağıttı zaten. Sık sık sarhoş gezdiğini gördüm. Oysaki hiç öyle insan işleri yapmazdı. Seni seviyormuş gerçekten."
Gülümsedim. Bir süre Olimpos hakkında konuştuk. Sonra aklıma bizimkiler geldi.
"Kampa yarın gidebilir miyim?" diye sordum en masum ses tonumla. Bana gülümseyerek baktı.
"Buna Hera karar verecek. Bizim de fikirlerimizi alır umarım."
Gerildim.
"Neye karar verecek?"
"Melez kampında kalıp kalmayacağına."
Ayağa kalktım sinirle.
"Nerede yaşasam bir süre sonra vazgeçiliyor! Deneme tahtası mıyım ben! Yeter artık! Oraya alıştım ve orada kalacağım!"
Artemis te ayağa kalktı.
"Sesini alçalt. Biri duyacak. Dinlen şimdi. Bu konuyu başka zaman Hera ile konuşursunuz."
Biraz daha durup gitti. Gerçekten de sürekli yer değiştirmekten sıkılmıştım. Hem arkadaşlarımı da çok özlemiştim. Hayatımda ilk defa birilerini gerçekten çok sevmiştim. Koşulsuz,çıkarsız bir sevgiydi bu. Gerçek dostluktu. En azından biri kurtulduğumu haber verseydi onlara. Yatağımı yapmak için gelen Amelia'ya bunu söyledim. Artemis'e söyleyeceğine dair söz verdi. Yatağa yatıp son dört gündür olanları unutmaya çalıştım. Kolyeme dokunarak uykuya daldım.
Sabah uyanıp bir süre etrafa baktım. Uykumu almıştım. Kalkıp yatağa oturdum. Esneyerek doğruldum ve kaç gündür hasret kaldığım güneşi görmek için perdeyi açtım. İşte orada bütün ihtişamıyla parlıyordu. Etrafa bakınırken gözüm tuhaf yürüyen birine takıldı. İlerleyerek karşıdaki banka oturdu. Yüzünü bana doğru çevirdiğinde Apollon olduğunu gördüm. Ah,onu ne kadar da özlemiştim! El salladım ama beni fark etmedi. Tüm riskleri göze alıp pencereyi açtım. Beni görmesi için adını haykıracaktım. O sırada yanına biri oturdu ve cümlelerim yarım kaldı. Tahmin edebildiğim kadarıyla bir periydi. Bir şeyler konuşuyorlardı ama buradan duyulmuyordu. Sonra... Sonra kız Apollon'u dudaklarından öptü. Apollon ittirir diye bekledim ama kıpırdamadı bile. Muhtemelen şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Bu dakikaları izlerken kalbimin adeta yerinden söküldüğünü hissettim.

Hera'nın KızıWhere stories live. Discover now