~27.Bölüm~

3.3K 217 22
                                    

Açık kalan pencereden giren rüzgar saçlarımı yüzüme yapıştırıyordu. Pencereyi kapatıp dizlerimin üzerine çöktüm. Bir süre öylece boşluğa baktım. Sonra hıçkırarak ağlamaya başladım. Apollon bunu bana nasıl yapardı? Onun bir tanrı benimse melez olduğum gerçeği aklıma gelince sarsılarak ağlamaya başladım. Apollon'un bu denli ihanet edeceğini hiç düşünmemiştim. Onun için Artemis'le kavga etmiştim. Hera'ya kafa tutmuştum. Daha az önce yakalanmak pahasına da olsa adını haykırmaya karar vermiştim. Hades'in elinde tutsakken bile onun yazdığı nottan destek almıştım. Kaçarken notu tutup cesaretlenmiştim. Demek ki hepsi boşunaymış diye düşündüm. En başından beri Hera haklıymış belli ki. Artemis bile ona güvenme demişti. Ne kadar kendimi kaptırmayacağıma dair uğraşsam da becerememiştim. En son babam öldüğünde bu kadar ağladığımı hatırlıyordum. O halde ne kadar ağladığımı bilmiyorum. Hani ağlarsınız ağlarsınız en sonunda gözyaşlarınız akmaz ya işte o durumdaydım. Yeniden ağlayacak gücü bulamazsınız kendinizde. Öylece oturmuş karşımdaki gardrobun aynasından kendime bakıyordum. Yüzüm gözyaşlarıyla parlıyordu. Gözlerim kolyeme takılınca yine gözlerim doldu. Perişan halime karşılık mükemmel bir şekilde parlıyordu. Kararlılıkla kalkıp kolyeyi komodinin çekmecesine koydum. Boynumda olmayı hak etmiyordu. Tıpkı Apollon'un kalbimde olmayı hak etmediği gibi. Kendimi oyalamak adına gardrobtaki elbiselere bakmaya başladım. Çok güzellerdi. Neredeyse her renkten elbise vardı. Gelinliğe benzer bir tanesini görünce bakışlarım üzerinde takılı kaldı. Bir gece uykuya dalmadan önce Apollon'la evlendiğimizi hayal etmiştim. Bu tarz bir gelinlik giyiyordum hayalimde. Saçlarım hafif dalgalıydı. Yüzümde basit bir makyaj vardı. Elbiseyi askıdan alıp giydim. Aynı hayalimdeki gibi yaptım saçlarımı. Bulabildiğim birkaç parça makyaj malzemesiyle sürekli akan gözyaşlarıma karşılık makyaj da yaptım. Ayağa kalkıp elbisenin eteklerini havaya kaldırdım ve amaçsızca dönmeye başladım. Bir süre sonra hızlandım. Gözlerimi kapatıp arkaya doğru gitmeye devam ettim. Ta ki sıçramama neden olan sesi duyana kadar. Büyük bir kristal vazoyu kırmıştım. Ellerimle ağzımı kapatarak yere oturdum. Vazonun kırılan parçalarını toplamaya çalıştım. İkinci parçayı elime alınca elim kesildi. Sırtımı duvara dayayıp daha çok ağlamaya başladım. O sırada içeri biri girdi ama dönüp bakmadım bile. Koşarak yanıma geldi.
"Rosa,ne oldu böyle? Elin kanıyor. Rosa!"
Beni sarsıyordu ama hiçbir şey hissetmiyor gibiydim. Zorla ayağa kaldırıp yatağa oturttu. Gözlerimi kırpıştırıp yüzüne baktım. Artemis'in yüzü hüzünle çevriliydi.
"Sen haklıydın. Hera haklıydı. Apollon'a asla güvenmemeliydim. Gördüm onu... Beni sevdiğini söylerken başkasını öpüyordu."
Tekrar ağlamaya başladım. Artemis akmış makyajıma,kanayan elime aldırmadan sarıldı bana. Üzgün anlarımda yaptığı gibi saçlarımı okşadı. Bir süre ağlamamın geçmesini bekledi. Ben biraz sakinleşince konuşmaya başladı.
"Bu dediklerim canını acıtabilir ama söylemek zorundayım. Apollon hep böyleydi. Aynı anda üç dört kızı idare ettiğini gördüm. Tanrıçaları bile aldattı. Onun gerçekten birini sevebileceğini zannetmiyorum. Seni sevdiğini düşünmüştüm. Öyle görünüyordu. Ortadan kaybolduğunu öğrendiğimizde yüzü bembeyaz olmuştu. Kampta seni ziyaret edip geldikten sonra çok mutlu görünürdü. Sana farklı baktığını görmüştüm. Demek ki yine rol yapıyordu."
Bana baktı. Dağılmış saçlarımı düzeltti.
"Benimle oynadığı için ondan nefret ediyorum! Keşke kaçırıldığımda ölseydim. En azından onun beni sevdiğini düşünerek mutluluk içinde ölecektim. Bu anı göreceğime ölseydim daha iyiydi."
Artemis ellerimi tuttu.
"Deme öyle. Belki de Apollon'un bir açıklaması vardır."
Başımı iki yana salladım.
"Onu bir daha görmek istemiyorum. Sakın yanıma gelmesin. Kampa dönmek istiyorum ben. Hera nerede? Görürsen söyle gelsin. Konuşacağım onunla. Kamptakilere haber verdiniz mi?" dedim gözlerine bakarak. Başıyla onayladı. Kapıdan çıkarken Emilia'yı elimi sarması için göndereceğini söyledi. Elime nefretle baktım. Şu anda kopsa bile üzülmezdim. Üzerimdeki beyaz elbiseyi parçalamak istercesine çıkartıp daha sade bir elbise giydim. Yüzümü yıkarken Emilia geldi. Gidip yatağa oturdum. Emilia elimi sararken aklımdan kötü düşünceler geçiyordu.
"Tek göreviniz tanrılara yardım etmek mi yoksa arada yataklarını doldurmak için hizmet te eder misiniz?"
Emilia elimi bırakıp kıpkırmızı oldu. Güldüm.
"Masum rolü mü yapıyorsun peri?"
Son kelimeyi tükürür gibi söylemiştim. Yutkunup elimi sardı ve dışarı çıktı. O anda yaptığım şeyin yanlış olduğunu fark edemeyecek kadar kötü durumdaydım. Gözüm yerdeki vazo parçalarına kaydı. Şu büyük olanı alsam beni öldürmeye yeterdi. Başımı iki yana sallayıp bu düşünceden kurtulmaya çalıştım. Canım çok sıkılıyordu. Yine bir odada hapistim. Tek farkı daha lüks ve korunaklı bir yer olmasıydı. Odada uzun süre volta attım. Nefesimin daraldığını hissetmeye başlayınca sabah sımsıkı kapattığım perdeleri açtım. Bahçeye Apollon'u gördüğüm yere baktım. Görüş alanıma koşturan küçük periler takıldı. İçimden hepsini öldürmek geliyordu. O an Hera'yı anladığımı fark ettim. Zeus'un diğer eşlerine yaptıkları bana zalimce gelirdi. Şimdi onu çok iyi anlıyordum. Canın yanınca acımazsızlaşıyormuşsun. Gözlerimle küçük periyi takip ettim. Ormanın içine girip gözden kayboldu. Uzaktan müzik sesleri geliyordu. Yine eğlence yapıyor olmalıydılar. Kapı vurulunca hemen pencereyi kapattım. Ya Zeus geldiyse? Koşup gardrobun önünde durdum. Kapı açılırsa hemen içine girecektim. Kapı bir kez daha vuruldu ve içeri o özlediğim ses doldu.
"Rosa? İçeri girebilir miyim? Lütfen anlatmama izin ver."
Ses çıkarmadım ama tetikteydim. Hamle yaparsa gardroba girecektim. Kapıya vurmaya devam etti. Kapı kolu oynamaya başlayınca hemen gardroba girdim. Kapısını çekip sertçe tutmaya başladım. İçeri girdiğini yürüme sesinden anlamıştım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Sesler uzaklaşır gibi oldu sonra tekrar yaklaşmaya başladı. İçerideki odayı kontrol etmiş olmalıydı. Sesler iyice yaklaşıp gardrobun önünde durdu. Kapısını çekmeye çalıştı ama izin vermedim. Birden güç gelmişti sanki ellerime. Pes edip dışarı nefesini verdi.
"Tek hareketimle kapıyı açabilirim;ama kararına saygı duyacağım. Beni görmek istemiyorsan öyle olsun."
Sesi çok üzgün çıkıyordu. Hiç böyle çaresiz konuştuğunu görmemiştim. Gardrobun içi hamam gibiydi. Ayrıca çok havasızdı. Yine de direnip çıkmamaya kararlıydım. Konuşmaya devam etti.
"Sarhoştum. Senin öldüğünü düşündüğüm için çok üzülüyordum. Yıllardır insanların üzülünce içtiklerine şahit oldum. Ben de içince acılarının geçtiğini düşündüm. Kurtulduğunu yeni öğrendim. Beni o halde gördüğünü de. İnan bana,ben seni sevdim. Hâlâ seviyorum ve hep seveceğim. Beni hiç affetmesen de. Beni öpen periyi bile tam olarak göremedim. Hatta sen olduğunu bile düşündüm."
Başını gardrobun kapısına yaslamıştı. Kapıyı ittirince geri çekildi. Gardrobun içinden çıkıp ona baktım. Çenem titriyordu. Gözyaşlarımı içime akıttım.
"Seni ölene kadar affetmeyeceğim. Sarhoş olman bir şeyi değiştirmez. Normal zamanlarında bile her kıza baktığına eminim. Beni kandırdın. İçin acımadı mı sana sevgiyle baktığımda? Sana koşulsuz güvendiğimde kendini kötü hissetmedin mi?"
Sesim titriyordu. Apollon beni kendine çekip sarılmaya çalıştı.
"Bırak beni!" diye bağırdım. Kolundan tutup kapının önüne götürmeme engel olmadı. Kapıyı açıp onu dışarı ittim. Başımı dikleştirip son sözlerimi söyledim.
"Kendi rahat hayatına dön. Kiminle istersen sevgili ol ya da kimi istersen kandır yine. Geriye kalan hayatımda sana yer yok!" dedim ve kapıyı yüzüne çarptım. Gözlerinden akan bir damla yaş görmüş gibi oldum. Yine aklımın bir oyunu olmalıydı. Koskoca tanrı benim için ağlayacak değildi ya. Emilia yemek getirdi daha sonra. Zorla yedim ve uyumaya çalıştım. Bir ara kolyeyi alıp camdan atmaya niyetlendim;ama kıyamadım. Kaşlarımı çatarak uykuya dalmaya çalıştım. Küçükken olduğu gibi biri yanağımı okşayınca gözlerimi açtım. Pırıltılar vardı boşluğa yayılan. Derin bir nefes alıp diğer yana döndüm. Belki uyursam bugün olanları unuturdum.

Hera'nın KızıWhere stories live. Discover now