~29.Bölüm~

3.4K 237 50
                                    

*Bayramınız kutlu olsun canlar❤*
Hera arkasına döndü. Ben ise yere bakıyordum. Zeus'a yakalanmıştık sonunda. Hera başını dikleştirip konuşmaya başladı.
"Evet. O benim kızım. Adı da Rosa."
Zeus araya sinirle girdi.
"Adının ne olduğu beni ilgilendirmiyor. Sen... Onunla yüzyüze konuştun. Hatta onun burada kalmasına izin verdin. Bütün kuralları çiğnedin."
Zeus arkasını dönüp hızla giderken Hera ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırdı. Ben ise yine tek başıma kaldım. Bazıları yalnız olmalı belki de. Yatağa uzandığımda melez kampını düşündüm. Bizimkilerle ateşin başında oturmak vardı şimdi. Bugünkü oyunun değerlendirmesini yapmak. İçimi çekip sağa döndüm. Bir türlü uyku tutmuyordu. Zeus'la Hera'nın neler konuştuğunu deli gibi merak ediyordum. Sonunda merakıma yenik düştüm ve koridora çıktım. Az ilerideki odadan konuşma sesleri geliyordu. Yaklaşıp dinlemeye başladım.
"Anlamıyorsun! Beni asla affetmeyecek. Sonsuza kadar bu acıyla yaşayamam."
Bu cümlelerin konuyla ne ilgisi vardı anlamamıştım. Konuşanın sesi kısılmış olduğu için kim olduğunu çıkaramamıştım. Bir de ağlıyor gibiydi. Kimbilir hangi tanrının özel hayatını dinliyordum. Tam uzaklaşmak üzereyken aynı odadan gelen tanıdık bir ses durmama neden oldu.
"Biraz zaman geçsin. Unutmaya başlayınca affeder seni. Hemen bırakma kendini böyle."
Artemis'in sesini ilk defa bu kadar hüzünlü duyuyordum. En duygusal zamanlarda bile sesi kararlılığını korurdu. İçerideki de Apollon'du o zaman. Kapıya yaslanıp aşağıya doğru kaydım.
"Senin hayatımda yerin yok dedi. Nasıl gidip af dilerim? Yüzümü bile görmek istemiyor."
İçeriden cam kırılma sesi geldi. Korkuyla sıçradım. Apollon'un bu kadar üzgün olabileceğini tahmin etmemiştim. Yumuşar gibi oldum ama aklımda yine o sahne canlanınca kaşlarımı çattım. Hera'nın odasına doğru giderken Apollon'un şu cam beni kesse de ölsem dediğini duydum. Bir tanrının da dinlenmeye geldim odama bu ne gürültü diye bağırdığını. Gölgelerin arasına saklanıp Hera'nın odasına kulak verdim. Ses yoktu. Zeus'un odasını da bilmediğim için odama geri döndüm. Işığı kapattım. Yatağa uzanıp kolyemi elime aldım. Komodinde durduğu için üzeri hafif bir toz tabakasıyla kaplanmıştı. Üfleyip kalbimin üzerine koydum.
"Neden seni atamıyorum ki? Çok sevdiğim için mi? Seni de Apollon'u da çok sevdiğim için mi?"
Uzanıp komodinin çekmecesinden bugün bahçeden kopardığım gülü aldım. İkisini yanyana koydum. Güzel bir uyum olmuştu. Gülü koklayıp gözlerimi kapattım.
"Bu gül solduğunda seni atacağım kolye. Bu gül solduğunda seni unutacağım Apollon." Diye fısıldadım karanlığa doğru. Çekmeceyi açıp gülü ve kolyeyi yanyana koydum. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.
Perdelerin arasından giren güneş ışığı gözlerime vuruyordu. Hafifçe kırpıştırıp gözlerimi açtım. Aklıma hemen dün yakalandığımız geldi. Zeus beni bugün kampa gönderir diye düşünüp gülümsedim. Gardrobun önüne geçip pantolon aradım ama yoktu. Ben de sade bir elbise seçip giydim. Yandaki küçük dolapta ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Merakla kapısını açtım. Bir dolap dolusu takı ve taçlar vardı içinde. Hepsi göz alıcıydı. İçlerinden en parlak olanını seçip başıma taktım. Aynanın karşısına geçip büyük bir hayranlıkla kendime baktım. Kraliçe gibi olmuştum. Tacı yerine bırakırken çiçeklerden yapılmış kırmızı bir taca takıldı gözlerim. Hemen alıp taktım. Aynada kendime bakarken işte beni yansıtan taç bu diye düşündüm. Arkamı dönüp pencereye doğru ilerlerken Artemis kapıyı açtı.
"Dün Zeus'a yakalanmışsınız. O zaman bu odada durmana gerek kalmadı. Gel bahçeye inelim. Perilerden biri sana yemek te getirecek."
Kararsızlıkla ona baktım. Yanıma gelip çekiştirmeye başladı.
"Hadi Rosa. Eğlenirsin işte. Ok ta atarız istersen."
Apollon'la karşılaşmak istemiyordum. Muhtemelen Artemis bunu anlamıştı ama renk vermedi. Gözlerime yalvararak bakınca dayanamadım.
"Gidelim o zaman."
Birlikte merdivenlerden inip bahçeye çıktık. Dün Hera'nın oturduğu yere gittik. Kimse yoktu. Artemis elini şıklatınca pembe elbiseli bir peri yanımıza geldi. Elindeki tepsiyi gülümseyerek masaya bıraktı. Getirdiklerinden bir yudum alıp Artemis'e döndüm.
"Bugün melez kampına gidiyorum. Yani Zeus beni daha fazla burada istemez. Çok mutluyum. Sonunda bizimkilerin yanına gidebileceğim."
Artemis'in gözleri düşünceliydi. Aldırmayıp onun yerine de gülümsedim.
"Hera'yı gördün mü? Ne zaman gideceğimi haber verecek acaba?" dedim coşkuyla.
"Zeus'la konuşuyor olmalı."
Artemis'in gözleri bir yere takıldı. Bakışlarını takip ettiğimde yediğim lokma az kalsın boğazımda kalıyordu. Apollon mahcup bir tavırla bize doğru geliyordu. Hemen ayağa kalktım.
"Onu görmek istemediğimi söyledim sana! Beni kandırdın! İçeri gidiyorum ben!"
Artemis'e bağırıp kapıya doğru hamle yaptığım anda Apollon hıphızlı yanıma gelip kollarımdan tuttu beni. Yere bakıyordum;çünkü gözlerine bakarsam ağlardım. Ellerini biraz gevşetti.
"Konuşmama izin vermediğin için bu yolu seçtik. Artemis'e kızma. Ben zorladım onu. Özür dilerim. Sana yemin ediyorum ki kendimde değildim o gün. Gözlerime bak. Gözler yalan söylemez."
Başımı iki yana salladım. Gözyaşlarım durmadan akıyordu. Apollon başımı kaldırınca bir anlığına gözlerine baktım. Hüzünle çevriliydi bana hep ışıldayarak bakan gözler. Kısa bir anlığına inanır gibi oldum ona. Sonra yine içimdeki öfke galip geldi. Gitgide Hera'ya benzemeye başladığımı düşünüyordum. Bir şeyler söylemek istedim.
"Kolyen bende. Atmaya karar verdim. Pahalı bir şeye benziyor. Sevgililerinden birine verirsin. Boşuna ziyan olmasın. O kolyeyi görüp olumsuz cevap verecek kimse olmaz."
Sözlerime sinirlenince kollarımı serbest bırakıp elleriyle yüzünü kapattı. Ben de bundan yararlanıp kapıya doğru koşmaya başladım. İçimden arkama dönüp koşup Apollon'a sarılmak geliyordu;ama yapmadım. Gerçekten kırılmıştım ve bunu anlamasını istiyordum. Odama çıkınca kapıyı arkamdan kapattım. Ne kadar Apollon'u görmek istemesem o kadar karşıma çıkıyordu. Kapı çalınınca oraya doğru seslendim.
"Kimsiniz?"
"Seni güzelleştirmek için geldim tatlım."
Afrodit'in sesini tanımıştım. İçeri girince yanıma oturdu.
"Üzgün olduğunu duydum. Seninle ilgilenince kendine gelirsin. Gözlerini kapat ve rahatlamaya çalış."
Gülümsedim.
"Umarım işe yarar."
Afrodit önce saçlarımı yıkadı. Gözlerimi o aç diyene kadar açmam yasak olduğu için hangi şampuanı kullandığını göremedim. Oda çiçek bahçesi gibi kokmuştu. Saçlarımı kuruttuktan sonra anlamadığım şeyler yaptı. Bir kısmını topladı. Bir kısmını ördü. Bozup tekrar yaptı.
"Birazdan uyuyacağım." dedim uykulu bir sesle. Güldü.
"Hayır! Sonucu görmeden uyuyamazsın."
Ben de güldüm. İyi gelmişti saçlarımla oynaması. Oturduğum yerden takı dolabından takı aradığını duydum. Çıkartıp yanıma koydu. Sonra da gardrobun kapısını açtığını duydum. Elbise bakıyor olmalıydı. Seçtiğini yanıma bırakma sesinden anladım.
"Makyaj malzemesi var mı burada?"
"Birkaç parça bulmuştum geçen gün. Soldaki komodine koydum."
Afrodit komodini açınca bir süre durdu. Sonra geri geldi ve gözlerime sanırım far sürmeye başladı. Biraz rimel sürdü sonra. Allık sürerken gülme geldi ama bastırdım. Biraz da parlatıcı sürdü ve uzaklaştığını duydum.
"Güzel oldu. Hatta harika oldu. Şimdi yavaşça gözlerini aç bakalım."
Gözlerimi açınca bir süre bulanık gördüm. Sonra aynada kendimi görünce daha yakından bakmak için aynanın yanına gittim. Çok... Farklı görünüyordum. Makyajım sade olmasına rağmen yüzüm parlıyor gibiydi. Takılarım ve elbisem yüzüme çok yakışmışlardı. Saçlarım ise sanat eseri gibi duruyordu. Afrodit'e sarıldım.
"Çok teşekkür ederim. Daha iyi hissediyorum."
"Ne demek. Her zaman hizmetindeyim."
Biz gülüşürken tanımadığım bir peri yemek getirdi. Afrodit makyajımı bozmamamı söyledi ve gitti. Yemeğimi yedikten sonra gül solmuş mu diye çekmeceyi açtım. Hâlâ solmamıştı ve yanında bir not vardı.
'Bu gül hiç solmayacak. Sen de beni hiç unutmayacaksın.'
"Apollon..." diye fısıldadım. Dün gece beni dinlemiş olmalıydı. Elime gülü alıp kokladım. Dünkünden daha canlı kokuyordu. Apollon değiştirmiş olmalıydı. Kapı açılma sesi gelince gülü çekmeceye koyup arkama döndüm. Hera gülümseyerek yanıma geldi.
"Zeus'la konuştuk. Sonunda isteğimi kabul etti."
Kalbim heyecanla çarpıyordu. Sonunda kampa dönebilecektim. Hera'ya ne karar verdiniz der gibi baktım. Gülümsemesi genişledi.
"Hades seni sürekli kaçırmak istediği için güvende değilsin. Bu yüzden de Zeus'la birlikte senin ölümsüz olmana karar verdik."

Hera'nın KızıWhere stories live. Discover now