~12.Bölüm~

4K 255 5
                                    

İçeri girer girmez Artemis ve Apollon'un adlarını haykırdım. Cevap gelmeyince korkudan midem bulanmaya başlamıştı. Banyoya gidip kapıyı kilitledim. Sanki kulaklarım duymamaya başlamıştı. Korkudan uğulduyorlardı. Birden kapı vurulmaya başlayınca korkuyla bağırdım.
"Ben aradığın kişi değilim! Lütfen rahat bırak beni!"
"Rosa,benim Artemis. Kapıyı açar mısın?"
Kapıyı açıp ona sarıldım. Gözlerimden birkaç damla yaş süzülmüştü.
"Beni gördü. Doğrudan bana bakıyordu balkondayken. Tek kalınca saldıracaktır bana."
Artemis başımı okşadı.
"Burada olduğunu biz de fark ettik. Apollon gidip ne derdi olduğunu soracaktı. Konuşuyor olmalılar şimdi."
Gözlerine baktım. Korkumu görmüş olmalı ki bana sıkıca sarıldı tekrar.
"Korkma. Bir şey olmayacak. İzin vermeyiz buna. Biz varken sana kimse zarar veremez."
Bir şey demeden başımı salladım. Apollon birden ortaya çıkınca irkildim. Bana bakarak konuşmaya başladı.
"Canavarla konuştum. Hades onunla sana mesaj yollamak istiyormuş. Yüzüğü götürmediğin için çok kızmış. Babanı görmene izin vermeyecekmiş. Ayrıca sırf Hera'ya söz verdiği için Zeus'a Hera'nın kızı olmadığını söylemeyecekmiş."
Gözlerimi devirdim.
"Sırf mesaj göndermek için mi beni bulmaya çalışıyormuş?"
Artemis başını iki yana salladı.
"Yalan söylediğine eminim. Sen onu buldun diye geçiştirmiş Apollon. Amacı Rosa'ya zarar vermekti. Hatta kaçırabilirdi de."
Korkuyla ona baktım. Düşüncesi bile çok kötüydü. Konuşmadan öylece durunca Apollon yanıma gelip elimi tuttu.
"Uyu biraz sen. Biz buradayız. Yarına bitkin uyanacaksın."
"Denerim."
Gidip yatağıma kıvrıldım. Dışarıdan gelen konuşma seslerini dinleyip gözlerimi kapattım. Uykuya dalmam uzun sürmedi.
Sabah uyandığımda Hera başucumda oturuyordu. Uyandığımı fark edince gülümsedi.
"Kaç gündür gelemedim. Olimposta işlerim vardı. Her an aklımdaydın ama yanında olamadım. Neler yaptın ben yokken?"
Gözlerimi ovuşturup konuşmaya başladım. Sesim çatallı çıkıyordu.
"Birkaç gündür başımızda canavar belası vardı. En sonunda dün gece beni gördü. Apollon gidip konuşmuş. Hades bana babamı göremeyeceğime dair mesaj göndermiş."
Dikkatle dinledikten sonra içini çekti.
"Bu evi de buldular. Burası da senin için güvenli değil artık. Zeus'a söylerseler sonumuz olur."
Bu sefer iç çekme sırası bendeydi.
"Öğrense ne olur ki? En fazla öldürür beni. Kimsem kalmadı zaten. Hem babama kavuşmuş olurum."
Kaşlarını çattı.
"Ben varım Rosa. Yetmez mi?"
Yutkundum. Ona anne bile demiyordum. Henüz onu affetmemiştim çünkü. İçeri Artemis girince dikkatim ona kaydı.
"Senin için kahvaltı hazırladım Rosa."
Güldüm.
"Gerçekten mi?"
O da güldü.
"Evet."
Gülümseyerek yataktan kalkıp mutfağa geçtim. Mis gibi kokuyordu yaptıkları. Mutfak tezgahında açık olan laptopta yemek tarifleri olduğunu gördüm. Nasıl yaptığını anlamıştım. Ufak bir yudum aldım. Çok güzel olmuştu. Artemis gelip karşıma oturdu.
"Nasıl olmuş bakalım?"
"Mükemmel olmuş. Bence sen yemek tanrıçası olmalıydın. Evlenince yaparsın artık bol bol."
Birden ciddileşti. Hatta bayağı bozuldu.
"Ben evlenmeyeceğim. Hiçbir zaman."
Tam nededini soracaktım ki Artemis beni tek başına bırakarak dışarı çıktı. En sinir olduğum şey de bir konuya başlayıp sonunu getirmeden çekip gitmeleriydi. Hiçbiri tam olarak bilmediğim bir konuyu açıklamıyordu. Aldırmamaya çalışarak yemeğimi bitirdim. Günlerden çarşambaydı ama okula bir süredir gitmiyordum. Yakalanmamam gerekiyordu. Okuldakilerin daha fazla zarar görmesini istemiyordum. Her ne kadar benimle alay etseler bile. İçeri gidip Artemis nerede diye baktım. Pencerenin önünde oturmuş dışarıya bakıyordu. Yanına gidip oturdum.
"Hava güzele benziyor. Şimdi dışarıda oturup havanın tadını çıkarmak vardı. İmkansız ama biliyorum."
Aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü.
"İmkansız değil aslında. Senin kılık kıyafetini değiştirip dışarı çıkabiliriz. Seni tanımazsa sorun olmaz."
Sevinçle ellerimi çırptım. Artemis güçlerini kullanarak birkaç kıyafet oluşturdu bana. Aynaya bakınca gülmeden edemedim. Çok uyumsuz görünüyordum. Dışarı çıkınca uyumsuzluğumla dikkat çekecektim. Artemis birkaç denemeden sonra pes etti.
"Pekala,en iyisi Afrodit'i çağırmak."
"Vay canına. Gelir mi gerçekten?"
Artemis gözlerini kapatıp anlamadığım bir şeyler mırıldandı. Çok geçmeden odanın içinde bir enerji oluştu ve arkası bana dönük biri geldi. Artemis onunla konuşmaya başladı.
"Yardımına ihtiyacımız var. Rosa'ya bir kıyafet oluşturabilir misin?"
Başını salladığını gördüm. Asil bir şekilde bana doğru döndü. Güzelliği karşısında adeta nefesim kesilmişti. Saçları sanki güneşten bir parçaymışçasına sarıydı. Kendine özgü bir parlaklığı vardı. Gözlerine bakınca denize baktığımı hissettim. Aynı ton olduğuna yemin edebilirdim. Yüzü kusursuzdu. Hiç makyaj yapmamıştı ama doğuştan makyajlı gibi güzeldi. Gülümseyince bana doğru yayılan pozitif enerjiyi hissettim. Artemis boğazını temizleyince kendime geldim. Tıpkı güzel birini gören ergenler gibi donup kalmıştım. Haksız da değildim ama.
"Tatlım,kaç beden giyiyorsun?"
Ses tonu dünyadaki en güzel melodi gibiydi.
"Şey... Ben otuz altı."
Afrodit gülümsedi.
"Tahmin etmiştim ama yine de sorayım dedim."
Gözlerini kısarak beni inceledi.
"Saçların için açık kahverengi peruk deneyeceğim. Merak etme rüzgarda uçmaz. Özel tasarım. Sana güzel bir elbise yapacağım ve ayakkabı da. Çanta da olmalı."
Başımla onaylayarak gülümsedim. Afrodit birkaç denemeden sonra Artemis'e baktı. Artemis başıyla onaylayınca ellerini çırptı. Taşlarla kaplı bir ayna önümde belirdi.
"Bakabilirsin tatlım."
İki adım atıp aynaya baktım. Tamamen farklı biri gibi görünüyordum. Saçlarımın renginin bile farklı olması beni çok değiştirmişti. Elbisemin,ayakkabılarımın,çantamın ve takılarımın uyumu muhteşemdi. Tek başına bu kadar güzel giyindiğimi hatırlamıyordum. Meraklı gözlerle bana bakan Afrodit ve Artemis'e döndüm.
"Bu muhteşem olmuş. Harikalar yaratmışsın Afrodit."
Afrodit saçını havalı bir şekilde savurdu.
"Her zaman. İhtiyacın olduğunda çağırabilirsin beni. Yani Artemis çağırabilir."
Afrodit'in kolundaki bileklik yanıp sönmeye başladı. Bana bakıp el salladı.
"Gitmem gerek. Görüşürüz Artemis."
Artemis ona gülümsedi ve Afrodit gitti. Birlikte hemen dışarı çıktık. Hava çok güzeldi. Bahar havalarını her zaman çok severdim. Çiçekler açmaya başlıyordu çünkü. Yolun kenarındaki papatyalardan topladım. Biraz da Artemis'e verdim. Bir süre yürüyüp havanın tadını çıkardık. Uzun zamandır bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Yol kenarında bulduğumuz bir banka oturduk. Artemis arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı.
"Biliyor musun Rosa tek sevdiğim arkadaşım sensin. Hera'nın kızını sevebileceğim hiç aklıma gelmemişti."
Papatyaları koklayarak cevap verdim.
"Benim de tek arkadaşım sensin. Beni pek sevmezler,bilirsin."
Omzumu silktim.
"Seni ilk gördüğümde çok sevmiştim. Dedim ki Ariana çok iyi bir kıza benziyor. Daha sonra tanrıçaya benzediğini öğrendim. İyi bir tanrıça olduğunu yani."
Son iki cümleyi gülerek söylemiştim. Artemis te bana iki tane papatya atmıştı. Serin bir rüzgar esince ürperdim. Telefondan saatin kaç olduğuna baktım. Çoktan akşamüstü olmuştu. Yavaşça eve yürümeye başladık. Ben usulca bir şarkı mırıldanıyordum ve Artemis te dans ediyordu. Papatyaları mikrofon yapınca Artemis gülmeye başladı. Sonra birden gülüşü donuklaştı ve öylece söndü. Baktığı yere döndüm. Elimdeki papatyalar yere düştü. Canavar tam karşımızda duruyordu. O kulak tırmalayan sesiyle konuşmaya başladı.
"Rosa Winter. Ben de seni arıyordum."
Artemis'e baktım. İçinden bir şeyler söylüyor gibiydi. Canavar bana doğru hamle yapınca Artemis önüme geçti. Kolumdaki keskin acıyla donakaldım. Karşıdan biri geliyor gibiydi. Görüşüm gitgide silikleşiyordu. Etraf tamamen siyaha boyanınca yere düştüğümü hissettim.

Hera'nın KızıWhere stories live. Discover now