" nedir o deyi verde bizde gülek" diye kontralamıştı yaşlı kadın. Bilhassa melekle uğraşıyordu biryerden biryere öc alması gerekiyordu.

" aha sıçtım ne bok yiyecem ben şimdi " diye içinden geçiren genç kızın imdadına elinde tepsi ile gelen havin yetişmişti. Evin hizmetlisi heja nın kızı ve aynı zamanda meleğin en yakın dostu olurdu kendisi

" ya yenge geçen gün havin ineği sağmak için ineğe doğru giderken heja teyze çağırınca ineğin yan tarafına değilde götüne doğru eğilmiş kuyruğunu memesi diye tutunca inek buna tekme attı bu bi uçtu biz daha gülmekten öldük değil yenge" diyip lütfen dercesine dilberin gözlerinin içine bakmış. Dilber afallamış vaziyette " he öyleydi çok gülmüştük" diyebilmişti.
Genç kız uydurduğu senaryoya vay beee dercesine gıpta ederken herkes gülmeye başlamıştı. Havin bu duruma biraz bozulsada sen görürsün bakışlarını atmıştı meleğe.

Yemekler sofraya yeniden getirilmiş herkes yemek yemeğe başlamıştı.

*******************

Mirhan zine yi odasına götürmüş zine direk banyoya kaçmıştı.
Rahatca ağlayanilmek için musluğu açmış duvar dibine çökmüş ağllıyordu.
" allahım nedir benim suçum nedir beni daha ne kadar sınayacaksın " diye ağlıyordu genç kadın. Kapının dışında feryatları duyan genç adam bir kez daha yıkılmıştı. Zine elini yüzünü yıkamış biraz banyoda oyalanmış odaya girmişti. Mirhan yatağın uc kısmında oturmuş kafasını yere eğmiş iki elinin arasına hapsetmişti. Zine böyle bir tablo beklemiyordu. Koskoca mirhan ağa bu kadar düşmemeliydi düşemezdi. Usul usul yanına yaklaşıp dizlerinin üstüne çökü vermişti genç kadın. Zine yavaşca elini çenesine uzatmış göz göze gelmelerini sağlamıştı. Şimdi ikiside gözgöze tüm acılarını paylaşıyorlardı.

" bu beni yıkmaz ağa beni yıkan ailemin beni bu eve yolaması olmuştu" ufak bir hıçkırık kopmuşu genç kadının dudaklarından yaşları usul usul akıyordu ve devam etti
" onlar değil beni kendi ailem yıktı. Ama birşey diyeyim mi ağa ben artık isyan etmiyorum kabullendim. Bu benim imtihanım. Beni sevmeyen bana karşı bi aşiret bana acıyan bakışlar ve en önemlisi beni sevmeyecek olan bir koca. Bu ne demek biliyormusun? Bu hayatta yapayalnız kalmak demek, en ufak bir mutluluk kırıntısı dahi olmayacak demek. Şimdi sen söyle ağam senin bu halinde olması gereken kim?"

Mirhan ağa sözün bittiği yerdeydi. Haklıydı. Hemde çok haklıydı. Herkes onun çukurunu kazmaya çalışıyordu kimse onu sevmiyordu eşi de dahil olmak üzere kimse. Aslında sevmiyor değil acıyordu bir yanı bu kadını arzularken diğer yani sevmekten bihaberdi. Hala ona öfkeli idi. Aslında öfkesi ona değil törelereydi. Ama onun bu anlayışı kabullenişi mirhanı ondan uzaklaştırıyordu.

" zine bu evde bu evi geç bu aşirette artık kimse sana tek bir söz dahi edemez. Sen bu evin hanımı benim kadınımsın. Kimsenin boynuna düşmemiş seni eleştirmek. Bana gelince seni sevmeyi öğreneceğim keza sende beni öyle. Biz artık birbirimiziniz ve bunu kimse değiştiremez." Diyip zinenin yanağını okşamıştı.
Zine bu binevi anlaşmayı değerlendirecekti. Oda mirhan ağayı sevmiyordu ama onu ona çeken bir güç vardı. İkiside birbirlerinin olmayı seviyorlardı. Eksik bir yapboz gibilerdi birleşince tamamlanıyorlardı sanki.

" bugünden sonra kendimize günde 2 saat konuşmak için vakit ayıracağız. Sen kendini ben kendimi anlatacağım. İyi kötü eleştireceğiz kendimizi ve böylece birbirimizi tanıyacağız tanıdıkca sevmemiz kolaylaşacak" demişti mirhan ağa yüzünde çocuksu bir gülümseme ile.
Zine bu tablo karşısında hayretler içersine düşmüştü. Koskoca aşiret ağası onunla binevi oyun mu oynayacaktı? Yok bu adam normal değildi kesin bişey oldu bu adama diye içinden geçiriyordu. Bakışları onu elevermiş olsa gerek

◇♡  Kördüğüm ♧♤Onde histórias criam vida. Descubra agora