6. Bölüm "Kötü Karşılaşma"

Start from the beginning
                                    

Annem hızlı adımlarla yanıma yaklaştı. “Senin burada ne işin var!” diye bağırdı bana. “Asıl senin burada ne işin var anne! O adam da kim?” ellerini beline koyup sakinleşmek adına iki derin nefes aldı burnundan. Sinirli görünüyordu annem. Çok güzel kadındı. Çok akıllıydı. Ona hayrandım ben. Bana bağırınca çok üzülüyordum fakat annem de ablam gibiydi. Aile kavramı onun lügatında yoktu.

“Bak güzel kızım benim. O adam benim iş arkadaşım. Yanlış anlayıp babana bir şey demeye kalkma.” Sesinden ölümcül bir sakinlik akıyordu.

“Sahi! Ne iş yapıyorsun sen? Uzaktan fahişe gibi görünüyordun da.” Sınırımı aşmıştım fakat elimde değildi. Bu kadar sakin olmasına dayanamıyordum. Sinirim bir saman alevi gibiydi. Aniden parladığı gibi bir anda da sönüveriyordu.

Annem elini kaldırıp yanağıma sert bir tokat indirince şuan herkesin kafasının güzel olduğuna şükrettim. “Doğru konuş ağzını yüzünü patlatırım senin!” diye tısladı. Hala benden sakin görünüyordu. Elimi sızlayan yanağıma götürüp ona baktım. “Bana vuramazsın sen! Babam seni boşar bana bir daha vurursan!”

Aniden bana yaklaşıp saç kökümü kavradı. “Baban da sende umurumda değilsiniz. Git söyle de boşasın. Umurumda olmaz.”

Sesinin soğukluğu ve acımasızlığı karşısında gözyaşlarım davetsiz bir şekilde yüzümü işgal ederken “Sen tam bir kaşar olmuşsun.” Dedim sinirle. “Babama nasıl bunu yaparsın?” saçımı bırakmadığı için canım acıyordu, ama bırak da diyemiyordum.

Saçlarımı daha sert kavradı bu sefer. Acıyla yüzümü buruşturdum ve inlememek için dudaklarımı ısırdım. Kafamı olduğu gibi bara çarparken çığlık attım ve bu sefer çevredeki insanlar yavaş yavaş bize bakmaya başladı.

“Tıpkı baban gibisin! Hakaret etmeyi ne çok seviyorsun!”

“Babam seni seviyor!” diye bağırdım fakat acıdandı bu sefer.

“Beni kimsenin sevdiği falan yok. Def ol eve. Ne sen ağzını aç ne de ben. Hiçbir şey olmadı.”

Annemin bu tutumu karşısında, buzlu suya atılmış gibi olmuştum. “Anne? Babamı boşayacak mısın?” diye sordum. Çevredeki insanlar öküzün trene baktığı gibi bizi seyretse de anne-kız kavgası olduğundan kimse karışmıyordu.

“Eve git, Avşar.”

Nasıl bu kadar ruhsuz olabiliyordu? “Annecim, özür dilerim. Tamam mı? Sana bağırdığım için, lütfen bizi bırakma.” Annem sabredemiyormuş gibi gözlerini havaya dikti. “Sen ve kelimelerin şimdi direk eve gidiyor. Eve git ve uyu. Babana bir şey söyleyemezsin.”

“Söylemem seni anne.” Dedim merhametle. Eğer söylersem kavga ederlerdi. Belki de annem yanlış kararlar veriyordu. Belli ki kafası güzeldi. Gerçekten iş için adama yaranması gerekiyordu? Ama ben annemin ne iş yaptığını bilmiyordum ki! Üç sene önce grafik teknisyeni gibi bir şeyler duymuştum ama anlamamıştım neler olduğunu.

“Aferin uslu kızıma benim.”

Annemin değişen tavrı beni şaşırtsa da bu iyiye yönelik olduğundan sesimi çıkarmadım. Kafam hala zonkluyor, yanağım manevi bir acıyla sızlıyordu. Ama hiçbir şey annemden değerli değildi. Sarhoşken onun küfürünü de dayağını da ben çekerdim zaten. Biliyordum ki aileyi bir arada tutan kişi bendim. Bizim köprümüzde karşı tarafları birleştiren tek bir geçit vardı; o da bendim.

Aşk ve NefretWhere stories live. Discover now