12 - Açıklama (Sayılır)

426 19 45
                                    

YN : Şok sahnelerini yazmakta ekstra felaket olduğum için özür dilerim. Geç yb attığım için de. Sadece şu sıralar çok yoğunum, hastayım ve yorgunum. Bunu da zaman ayırıp zor yazıyorum

İyi okumalar!

Frisk

Şu anda nasıl hala kendimdeyim, nasıl kafayı yememeyi başardım, hiçbir fikrim yoktu. Kolumun ağrı ve acısını bile -bir anlığına- geriye atabilmiştim. Şaşkın şaşkın iskelete bakakalmıştım.

Her ne kadar kafam bunları kaldıramadığı sinyallerini verip buna inanmayı kesinlikle reddetse de gözlerim gerçeği görüyordu. Gaster'ın ve iskeletin yüz yapıları inanılmaz derecede benziyordu, aynı boydalardı ve iskelet onun kıyafetlerini giyiyordu.

Ama nasıl? diye düşündüm şaşkınlıkla. Hep mi böyleydi yoksa yeni mi oldu? Eğer yeni olduysa nasıl ve neden oldu?

"Bu kadar ani ve... Yanlış şekilde açıkladığım için özür dilerim, ama bir gün -tabi daha uygun koşullarda- açıklayacaktım zaten." dedi iskelet/Gaster biraz kendi kendine konuşuyormuş gibi görünerek. "Kafanda bir sürü soru olduğuna eminim, Frisk ama özel sorularını Chara uyandıktan sonra sormanı rica ediyorum. Sanırım şoktan bayıldı."

Ben Chara'yı nasıl unuttum?

"O iyi mi?" diye sordum hemen masadan atlayarak. Omzuma iğne batırılıyormuş gibi hissetmemi aldırmamaya çalıştım.

"Muhtemelen iyi, tabi bayılan bir insan ne kadar iyidir o göreceli bir konu ama olsun. Sandalyeden düşüp kafasını yarmasındansa bayılması daha iyi oldu."

"Sandalye?" diye tekrar ettim. Mantarların rafının masasına yaslanmış sandalyeyi işaret etti.

"Mantarları görücem derken saldalyeyi devirip düşürüyordu. Onu tutunca beni görüp de bayıldı. Bu şok, ona fazla geldi anlaşılan."

"Bana nasıl fazla gelmemesine şaşıyorum zaten, şimdi benim... 2 yıldır babam yerine gördüğüm kişi... Siz... Bunca zaman bir iskelet miydiniz?"

"Evet. Şey... Bunu daha olaysız bir şekilde öğrenmenizi planlıyordum, pardon." dedi mahcup mahcup gülümseyerek.

Kafayı yeme isteğimi erteleyerek Chara'nın yanına çömeldim. "Çabuk uyandırmanın bir yolu var mıdır?"

"Bildiğim kadarıyla hayır. Bayılan kişiler kendileri ayılırlar."

Hmm, demek öyle? "Bir şey deneyeceğim o zaman..."

Derin bir nefes aldım.

"CHARA, YANIMDA ÇİKOLATA VAR!"

Ve... Bunu duyduğu gibi gözlerini açıp doğruldu. "Ne? Nerede?!"

Ben gülerken o da çikolata nerede diye bakınmaya başladı. Gözleri Gaster'da takılsa da fazla kalmadılar. Çikolata takıntısı gerçekten efsaneydi. "Hani nerede benim çikolatam?!"

"Onu sen hemen ayıl diye söyledim uykucu!" dedim gülerek.

"..."

"Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun?"

"FRİSK SENİ ÖLDÜRECEĞİM! NE CÜRETLE BENİ ÇİKOLATA VAR DİYE UMUTLANDIRIRSIN?!"

Evet... Bunu dediği gibi de hiç bayılmamış gibi dikilip üstüme gelmeye başladı.

Ben de doğal olarak kaçmaya başladım.

W.D. Gaster

Benim şaşkın bakışlarım eşliğinde Chara Frisk'i kovalarken laboratuvarda turladılar. Uzaktan bakan birisi de Frisk Chara'nın en değer verdiği eşyasını parçaladı gibi bir olay olduğunu zannederdi. Ama bütün bu yaygara Frisk çikolata olduğu yalanını söylediği için oluyordu.

İstemsizce gülümseyip bir çekmeceden iki çikolata çıkarttım ve seslendim. "Tamam, tamam! Çikolatan burada, Chara!"

Chara durup bana baktı. Frisk ise 3 metre daha uzaklaşıp durdu.

"Sanırım iskelet adamlardan çikolata almak yabancılardan yiyecek bir şey almaktla aynı değerde."

"O 'iskelet adam' veya 'yabancı' değil, Gaster!" dedi Frisk.

"Hayatta inanmam."

"Bence inanmalısın." deyip insan gibi görünmemi sağlayan büyümü kullandım. Chara'nın yüz ifadesi harikaydı.

"Tamam... Ben size düzgün bir açıklama yaparken mutfakta kahvaltı etmeye başlamaya ne dersiniz?"

Chara

Kahvaltı ederken -gittiğimizde nasılsa masa hazırdı- Gaster açıklama yapmaya başladı. Nutellaya gömülsemde zorla da olsa onu dinleyebildim.

"Şimdi... Başta evet, ben bir iskeletim. Bunu inkar etmiyorum ki zaten bunu kendi gözlerinizle de gördünüz. Normalde canavarların yaşadığı yer olan yeraltında bir profesördüm, ama bir deneyin hatalı çıkması sonucu epey zaman sonra kendimi yüzeyde buldum. Normalde bu imkansızdır, çünkü canavarları yeraltında tutan Bariyer içine her şeyi alabilse de hiçbir şeyi bırakamaz. Bunun nasıl olduğunu da hala bulamadım."

"Phekji nehjden djönmehidnij?" diye sordum ağzım doluyken.

"Ağzın doluyken konuşma yoksa boğulabilirsin. Neyse, dönmeyi -ve oradaki ailemi görmeyi- ne kadar istesem de bu büyük bir fırsattı. Bariyeri kırmak için ihtiyacımız olan son bir özel insan ruhu var ve onu burada bulabileceğimi düşünmüştüm. Buldum da... Ama aynı zamanda bir ruhun alınabilmesi alınan kişinin ölümü anlamına geldiğinden bunun için daha sağlıklı bir yöntem de arıyordum."

"Yöntemi buldun mu peki?" diye sordu Frisk.

Biraz acı dolu sayılabilecek bir ifadeyle cevap verdi Gaster. "Evet, buldum. Epey önceden bulmuştum zaten. Şahsı fazla kalıcı bir şekilde etkilemeden ruhunun gücünü emiyor, şahıs da kişiliği ne kadar güçlüyse ruhunun gücünü o kadar çabuk geri kazanıyor. Ama bir süre istirahat etmesi gerekiyor."

"O zaman neden hala kullanmadın? Bulduğun kişiyle konuşamadın mı?" diye sordum nutella yüzünden kuruyan ağzımla.

"Aslına bakarsanız tam şu anda onlarla konuşuyorum. Yani sizinle."

Undertale - Değişik Bir HikayeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin