6 - Aşı ve Ruh

685 25 30
                                    

Gaster'ın Bakış Açısı

Tam kritik bir şeyle uğraşırken Frisk'in bağırışlarını duydum.

"Bay Gaster! Baba? Kimse var mı? Yardım... Edin!"

Hemen dışarı fırladım ve açıklığın başında gördüğüm şeyle donup kaldım. Frisk Chara'yı neredeyse sırtlanarak taşıyordu ve kazağının sol kolunun yarısı parlak yeşil yumrularla kaplıydı. Kolu kazağının içindeydi. Çok yorgun ve solgun görünüyordu.

Chara'ysa ondan kötü durumdaydı, daha da solgundu ve sağ elinde yeşil lekeler vardı. Doktorluk gözlemlerime bakılırsa, bilincini kaybetmek üzereydi. Hemen yanlarına koşup Chara'yı Frisk'in üstünden aldım.

"Ne oldu size? Bu yeşil mantarlar da ne?"

"Ağaç köklerini kazarken küreğime bulaştılar..." dedi Frisk nefes nefese. "Küreği çıkarmak için beraber uğraştık ama çıkınca havaya fırladı. Chara'nın üstüne düşecekti ama ucunu eliyle yakaladı ve bu yumrulardan biri elinde kaldı. Kazağımın koluyla yumruyu aldım ama kolumu sardı! Ve boynuma yaklaşmaya başlıyor. Yarım saattir sesleniyor ve burayı arıyorum..."

"Tamam, tamam!" dedim aceleyle. "Eldivenlerimi, koruyucu gözlüklerimi ve önlüğümü çıkartamadığım iyi olmuş. İçeri gel, Chara'yı ben taşırım. O kazağı hemen değiştirsen iyi olur, bu mantarlar epey zararlıdır."

Chara'yı kucağıma alıp aralık bıraktığım kapıdan geçtim ve laboratuvara girmek için inilen merdivenlerden geçtim. Frisk etrafın bu haline şaşırsa da peşimden koşturdu. "Burası da neresi?"

"Özel çalışma alanım," dedim çalışma malzemelerimin olduğu tezgahın önüne gelerek. "Önümde biraz yer açabilir misin?"

Frisk tüpleri ve cihazları köşelere çekip yer açınca Chara'yı yatırdım. Alnında terler birikmeye başlamıştı bile. İstemsizce seğirmeler de başlamadan panzehir yapsam iyi olacaktı.

Frisk, "Umm, normal eve nasıl ulaşabilirim? Diğer kazağım orada ya..." diye sorunca köşedeki bir makası işaret ettim.

"Şimdilik direk kazağın kolunu kessen daha iyi olur. Mantarların derinle teması oldu mu?"

Makası alıp kazağın koluyla uğraşırken, "Sanmam, çok dikkatliydim. Bu mantar dediğiniz şeyler de ne? Çok hızlı yayılıyorlar ve can acıtıyorlar." diye sordu.

Hazırlıyor olduğum karışımı kaynatırken, "Çok özel bir mantar türü, genelde yeraltında yetişir. Buralarda olmasına şaşırdım, yer üstünde nadir olmayı bırak yetişebileceklerini bile bilmiyordum!"

"Chara iyi olacak mı? Ve, aah!" dedi sinir olarak makasa bakıp. "Makasa da bulaştı!"

"Hemen onu bırak, ben keserim!" dedim aceleyle. Mantarın tenine değmemesi çok önemliydi.

K

azağın kolunu kesip makasla parçayı aldım ve içi görünebilen bir kutuya koyup kilitledim. Bunlar epey hızlı yayıldıklarından dikkat etmek gerekiyordu.

"Peki burası? Daha önce görmemiştim, normalde eve çıkmamız gerekmez miydi? O merdivenler-"

"Hepsi benim icatlarımla yaptığım şeyler, burası bodrum gibi bir şey ama kulübenin içinden ulaşımı yok. Merdivenlerinin özel bir kısmı var. Kapıdan özel bir sistemle buranın seviyesine inen merdivenler yukarı çıkıp geçmeye fırsat veriyor." diye açıkladım. "Eski çalışmalarıma burada devam etmeye çalışıyorum ama burası rski laboratuvarıma kıyasla hiçbir şey."

"Peki..." dedi anlayıp anlamadığını belli etmeyen bir ses tonuyla. "Chara iyi olacak mı soruma ne oldu?"

"Bu şeyin kana karışması gerektiğinden aşı olarak vermeliyim. Oradan boş bir iğne verir misin?"

"İğne?" diye tekrar etti.

"Şeffaf, küçük bir tüp. Bir ucunda metal bir iğne var." diye açıkladım. "Tüpünde bir şey olmayan iki tane getir."

"Neden iki tane?" diye sordu şırıngaları bırakarak. "Bana veya size değmedi."

"Bu mantarlar gerçekten hızlı yayılır. Mikroskbik ölçülerden görülebilir ölçülere çıkana kadar etkileri görülmeyebilir. Erken müdehale en iyisi." dedim. Karışımı iğnelerinin tüplerine aktarırken dikkat etmekten terlemiştim.

"İlk ve son cümlelerden başka hiçbir şey anlamadım desem?" dedi göz devirerek. "Ben bilim adamı değilim!"

Çıkışmasına karşılık olarak gülümsedim. "Bir şey olmadığından emin olamayız, o yüzden önlem olarak yine de sana da aşı yapmalıyız."

"Tamam," dedi somurtarak ve masanın kenarına oturdu.

7 Saat Sonra

Gaster'ın Bakış Açısı


Chara ve Frisk anca kendilerine gelmişlerdi. Aşının yan etkileri yüzünden pek iyi durumda sayılmazlardı.
Kendime geldikten sonra kusmamın da fazla yardımı olmamıştı doğrusu...

Frisk, "Bu aşının mı yoksa değdiyse mantarın etkisi mi bilmiyorum ama çok halsiz hissediyorum ve karnımla başım ağrıyor." dedi.

"Hislerime tercüman oldun, sağ ol." diye inledi Chara. "Bir daha mantar namına bir şey görmek istemiyorum."

"Eh, artık öyle mantarlar için endişelenmeniz gerekmeyecek, sonrasındads size zarar veremeyecekler." dedim. "Yalnız o mantarları bulmanız cidden tuhaf. Yeraltında, nemli, loş yerlerde yetişirler. Şu ağaca bir gün bakayım, hem mantarlar işime de yarayabilir."

"Burada böyle bir laboratuvar olması konusunda hala şaşkınım ben," dedi Frisk tamamen alakasız olarak. "Dışarıdan hiç belli olmuyor!"

"Benim de bildiğim yöntemler var," dedim omuz silkerek. "Yürüyebilecek durumdaysanız yukarı çıkıp uyuyun bence. Çok solgun ve yorgun görünüyorsunuz çünkü."

"Kapı nasıl düzelecek?" diye sordu Frisk.

"Üstündeki oyma/çıkıntıları azıcık oynatsanız yeter. İçeriden de düzeltebiliyorum, merak etmeyin."

Kafalarını sallayıp merdivenlere yöneldiler. Düşerlerse diye peşlerinden gittim. Neyse ki öyle bir şey olmadı.

Çıkarken aynı anda, "Teşekkürler," dediler. Sonra bakışıp halsiz halsiz güldüler ve çıktılar.

Merdivenlerden inerken duyamayacaklarını bildiğim halde, "Asıl ben teşekkür ederim," dedim.

Metal masanın altındaki gizli çekmeceyi açınca hala durduklarını görüp gülümsedim.

İkisinin de baygın olduğu bir anda aldığım ruh güçleri neyse ki içinde bulundukları saklama kabında kaybolmuyorlardı.

Undertale - Değişik Bir HikayeМесто, где живут истории. Откройте их для себя