11 - Gerçek Tanışma

545 19 40
                                    

Chara

Sabah Saat 7 : 23

Haftasonu nedensizce sabahın köründe uyanmak gibisi yok. Hele de pazar günü...

Homurdanıp yorganı üstüme çekerek yeniden uyumaya çalıştım ama uyanmıştım bir kez, hava bu kadar aydınlıkken tekrar uyuyamazdım. 3 saate tekrar uyanacaktım çünkü.

"Tamam, madem uyuyamıyorum, evi biraz da kendim dolaşırım." dedim kendi kendime yorganı üstümden atıp kalkarken. Ev botlarımı giyip odamdan çıktım.

Tavandaki ok yazılarını okuya okuya oraya buraya gitmeye, odaları kendim gezmeye başladım. Frisk veya Gaster yokken daha soğuk bir ortammış gibi geliyordu çünkü... Çok boştu. Ama yine de benim asıl lanet evimden daha sıcak bir havası vardı.

Gaster'ın laboratuvarının olduğu yere gelince tereddüt ettim. Buraya hiç girmemiştim, girmeye iznim var mıydı onu da bilmiyordum.

Ama içeriyi çok merak ettim, diye düşündüm. Hem Frisk girdi sonuçta, değil mi?

Böyle düşündüğüm gibi de kapısını açıp içeri girdim.

Önceki evde birkaç kez gördüğüm laboratuvara kıyasla çok daha büyük  -ve kapsamlı- bir çalışma alanıydı burası.

İçeride dolaşıp ekipmanları ve ortada duran çalışmaları dokunmadan ve çok yaklaşmadan incelemeye başladım. Birçoğunun ne olduğunu bile anlamasam da Gaster'a yardımcı olmak için ormandan toplayıp da getirdiğimiz bitkilerden bazılarını seçebilmiştim.

Bazı çalışmalar cam vitrinlerde durduğundan onları görebiliyordum. Mesela bizim ilk karşılaştığımız mantarların çalışmalarının son hali... Önceden o kadar fazla parlıyor muydu o mantarlar?

Daha yakından bakmak istediğimden bir tabureyi vitrin dolabın altına koyup üstüne çıktım ve parlaklıklarının değişip değişmediğine bakmaya çalıştım.

Ve kırmızı, yumuşak ışığı gördüm.

Mantarlarda kırmızıyla alakalı hiçbir renk olmazdı, ama arkalarındaki az çok seçebildiğim tüplerden kırmızı ışık geliyordu.

Ama o tüplerin orada ne işi vardı? Bu vitrin mantarlara ayrılmıştı, Gaster da çalışmalarını hiç böyle art arda koymazdı. O zaman bu içlerinden kırmızı ışık gelen tüplerin mantarlar vitrininde ne işi vardı?

Daha iyi görürüm diye kafamı oraya buraya oynatırken dengemi kaybettim. Tezgaha veya vitrine çarpmayayım diye kendimi geri atmaya çalışırken tabure de oynadı ve düştüm.

Daha doğrusu düşüyordum.

Bir şeyin beni tutmasıyla düşmekten kurtuldum.

Başta Gaster sandım, ama kafamı kaldırıp bakınca bir... Sırf kemik halinde kafatası mı o?! Bir de göz kısımları çizik...

"AAAAAA!" diye bağırıp beni bıraksın diye çırpınmaya başladım.

Bir an kemikli elleri beni bırakacakmış gibi olsa da daha sıkı tuttular ve havaya kaldırıp döndürdüler. O sırada da adamla göz göze gelebildim.

Undertale - Değişik Bir HikayeWhere stories live. Discover now