Rüyam'dan

Kucağımda cips kabı öylece ekrana bakıyordum. Yiğit dönerken bir DVD markete girmiş, izleyebilmemiz için Othello'nun kaydedilen bir oyununun CD'sini almıştı. Aslında bana kalsa korku filmi alır dönerdik ama o boş duracağımıza en azından benim oyunu benimsemem için bunu izlememizin daha iyi olacağını söylemiş, biraz emri vaki yaparak CD'yi alıvermişti. Bu arada yaptığımız market alışverişini de o ödemişti. Para vermeyi teklif ettiğimde bana öyle bakmıştı ki arkamı dönerek sakızlarla ilgileniyormuş gibi yapmıştım. Tabi bu onun öfkeyle hızlanan kalbinin durulmasına ve tıslarca hafif bir şekilde gülmesine neden olmuştu. Onu güldürmek... Bende derin bir neşeye neden oluyordu. Sebebini henüz çözememiştim.

"Bu sahne işte, en zorlanacağımız sahnenin bu olduğunu düşünüyorum." dedi Yiğit sessizliği bozarak. Othello'nun kıskançlıkla karısını boğduğu sahneydi bu...

"Neden? Replik de yok fazla aslında. " diye sordum. Gözlerini ekrandan alarak yüzümde sabitledi. Bende susarak beklemeye başladım. Elini kaldırarak boynuma getirdi ve şah damarımın olduğu yerde durdu. Bu bende heyecan yaratması gerekirken nedensiz bir hüzünle dolmuştu içim. Normal olsaydık eğer o boynuma dokunduğunda nabzımın deli gibi atması gerekirdi. Öyle hızlı atardı ki parmaklarının ucunda bunu hissedebilirdi. Yutkundum. Ağlayacak mıydım? Hayır ağlamayacaktım fakat içimde derin bir ağlama isteği oluştu. Bana neler oluyordu? Baş parmağıyla yavaşça boynumu okşadı. Heyecan hüzne omuz atarak önüne geçmeye çalıştı. İşte şimdi ikisi de yan yanaydı.

"Bu gibi sahnelerde adrenalinle istemesek de kendimizi oyuna kaptırıp, gerçekçi oynamak için biraz fazla güç kullanabiliyoruz. Hem seni incitmemeye çalışıp hem de gerçekçi olmasını sağlamak zor olacak." dedi. Ses tonu öyleydi ki kanatlarında gün ışığını taşıyan bir kuş içimde kanat çırptı. Heyecan işte şimdi bir adım öndeydi. Başımı önüme eğdim. Başımı önüme eğmemle birlikte kalbi yine o garip ritme kavuşmuştu işte! Neydi ki bu ritim? Hangi duyguyu simgeliyordu? Aşina olmadığım bir sesti. Nefesimi tuttum. Ne zaman böyle şeyler söylese sanki daha güzel kokuyordu!

"Beni incitmek mi?" diye sordum. Bilse, diye fısıldadı içim. Asıl korkması gereken şeyin kendisinin incinmesi olabileceğini bir bilse... Daha o ne olduğunu anlayamadan beş saniye içinde onu öldürebileceğimi bilse... İçim ürperirken dişlerimi sıktım. Ne yapıyordum ben? Olduğum şeyi görmezden geliyordum. Oysa ne kadar görmezden gelebilirdim ki? Ben onunla uyuyamazdım, öpüşemezdim, onunla yaşlanamaz ve hayallerindeki kadın olamazdım. Ben bir vampirdim ve bunu daha ne kadar görmezden gelebilirdim ki? Beni incitmekten korkuyordu! İçimden kahkaha atmak geldi. Durumun ironisini yansıtacak güçlü bir kahkaha... Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım. Nasıl baktığımı bilmiyordum ama kaşları çatılmıştı.

"Beni ne kadar incitemeyeceğini bilseydin eğer arkana bakmadan kaçardın," dedim hırsla. Neden söylemiştim şimdi bunu? Aslında bir yanım neden söylediğimi biliyordu. Onu uyarmak istemiştim! Korkmasını istemiştim, belki de kafasında şüphe uyandırmayı ve bunu araştırmasını istemiştim. Ona söyleyebilecek gücüm var mıydı? Heyecan hüznün yanına gerisin geriye bir adım attı ve elini ona doğru uzattı. Elele tutuştular!

Yiğit'in kaşları mümkünmüş gibi daha fazla çatılırken sessiz kaldı ve önüne dönerek oyunu izlemeye devam etti. Zaten son sahneydi ve birazdan selam vereceklerdi. Derin bir nefes aldım. Kokusu burnumun sızlamasına neden olmuştu. Ah! Güzel kokuyordu. Hem de çok! Yeşil gözlerine yakışan sakinleştirici bir kokusu vardı. Tam bir bahar adamıydı sanki. Öyle ki kutuplara bile baharı getirebilirmiş gibiydi. Bana da baharı getirebilir miydi? İçim dudak büzerek omuz silkti. Bilmiyordu, bilmiyorduk. Aslında tam olarak şuan bu işin peşini bırakmalıydım. Hiçbir şey hissetmeden, onun hiçbir şey hissetmesine izin vermeden bu konuyu kapatmalı, o okuldan ayrılmalıydım ama bunu düşündüğüm an bile bir panik tüm vücudumu etkisi altına aldı. Yapmak istemiyordum! Derin bir nefes daha aldım. Susamamıştım aslında. Bu, yiğit gelmeden önce tıka basa kendimi doldurduğum içindi belki de ama yine de bana fazlasıyla çekici geliyordu. Tıpkı, çok fazla yemek yediğiniz hatta karnınızın ağrıdığı bir zamanda önünüze en sevdiğiniz tatlıyı koymaları gibi bir histi. Kafamı iki yana salladım. Yiğit'i bir tatlıyla mı özdeştirmiştim yani? Kafayı yiyordum!

Aşk Yeniden Isırıyor (Sıra Arkadaşım Bir Vampir 2)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz