bölüm 16 - KAPANA SIKIŞMAK

386 31 7
                                    

Sonunda bölüm atabildim! Kitabımı seven okurlarımdan daha çok sevindim, ne garip insanım ya. Neyse. Umarım seversiniz. Şuan aklımda hiçbir şey yok, yazdıkça olaylar kendinden gelişecek o nedenle çok kaliteli bir bölüm ortaya çıkaramayabilirim.

----

Hayatta hayaller kurardık. Düşündükçe, umut ettikçe bizi mutlu eden hayaller. Gerçekleşeceğine inandığımız, bu yolda elimizden gelen her şeyi yaptığımız, yapacağımız şeyler.

Ben hiç hayal kurmamıştım. 

Hiç mutlu olmamıştım.

Hiç aşık olmamıştım.

Hiç gerçek arkadaşım olmamıştı.

Kısaca yalnızdım.

Çok küçükken bile yaşadığım şeyler vardı. Mesela geceleri yatağıma girdiğimde, hep kabus görürdüm. Daha 5 yaşında bir kız çocuğunu derinden etkileyen kabuslar...

Annem ve babam, kabuslarımda, bana işkence ediyordu. Her gece farklı şekilde görürdüm. Bunu yapan babamsa, annemden yardım isterdim. Annem ise bana sırıtarak bakardı. Öylesine korkmuştum ki hala tüm kabusları, en ufak ayrıntısına kadar hatırlıyorum.

Geceleri, kabustan kan ter içinde uyanırdım ve bu seferde içindi bulunduğum karanlıktan korkardım. Annem ve babamdan korktuğum için kabusların etkisiyle, onalara da sığınamamıştım. -O zamanlar Almina da yoktu yanımda. Koruyucuların bazı sebeplerden dolayı, onu bizden ayırdığını ve ayrı büyüdüğümüzü hatırlıyorum. Yaklaşık 60'lı yaşlarımdayken bir araya gelmiştik. Her neyse.- Üstelik karanlık fobim de vardı. Sabaha kadar tir tir titreyerek, karanlıkta beklediğimi hatırlıyorum.

Vampirlerin dünyasında karanlık fobisi ölüm gibi bir şeydir. Çünkü orada güneş doğmaz, asla etraf aydınlatılmaz, sokak lambaları yoktur, çok ufak aydınlatma araçlarına izin verilir sadece.

Yani küçüklüğüme korku ve karanlık hükmetmişti.

İşte bu yüzden siyahtım. Yanımda kimse yokken, siyah vardı, karanlık vardı. Ben karanlıkla, siyahla kendimi terbiye etmiştim, eğitmiştim. Kendimi elimden geldiğince duygularımdan arındırıyordum. Aslında duygusal olsam da, mantıksal düşünmeye çalışıyordum. Bunu başarmıştım da.

Şimdi de öyle yapmalıydım.

Uraz'dan etkilendiğimin ben de farkındalığındaydım. Bunu reddetmiyordum. Bu aşk falan değildi, sadece ilgimi çekmeyi başarmıştı, bundan ibaretti.

Tamam, kendime karşı dürüst olabilirim. Biraz da hoşlanmaya başlamıştım, aşka dönüşmesine elbette izin vermezdim, aşk benim davranışlarımı yönetebilir, dengemi altüst edebilirdi. Öldürdüğümü söyleyip kendimi kandırdığım o duyguları gün yüzüne çıkarabilirdi. İşte bu tehlike demekti. 

Çünkü o zaman bedenime hükmedişim hasar görürdü, yönetimim elimden kayıp gidebilirdi. Bu da felaket demekti. Benim kişilik hastalığım vardı, hiçbir kişiliğim, birbirini hatırlamıyordu. Diğer kişiliklerimle yaptıklarımı hatırlamıyordum.

Ve içimdeki kişiliklerden biri tüm herkese karşı büyük bir nefret besliyordu. O kişiliğin acıma duygusu yoktu, o karanlıkta kaybolmamıştı, karanlığın kendisiydi.

İşte benim korktuğum şey de buydu. O kişiliğin gün yüzüne çıkmasına engel olmalıydım. Tüm yönetim bendeyken ve diğerleri benden olabildiğince uzakken bunu başarabiliyordum.

Üstüne üstlük, evdeki o gizemli kitapta seçilmişlerin bilinmeyen, müthiş bir gücü vardı. Bu gücü keşfetmek de, kontrol etmek de, gerektiğinde kullanmak da bize kalmış bir şeydi. Bir de bu güç varken olduğumdan daha da güçleniyordum. Bir o kadar da tehlikelileşiyordum.

kaçak vampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin