1. Bölüm - BİLİNMEZLİKLER

783 94 15
                                    

Bu kitap yazdığım ilk fantastik kitap. Normalde gerçekçi yazmaya alışkın biriyim. Bu kurgu beni oldukça zorladı yani. Asıl olaylar 10. bölüm ve sonrasında belli olacak. Şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim :))

Ön yargılı davranmayın. İlk 10 bölüm sıkıcı gelebilir ama ileride anlatımımı akıcılılaştırdım ve daha kaliteli bölümler yazmaya çalıştım. Kurguyu anlamanız için başları böyle yazmam gerekti.

bölüm notu: medyadaki şarkıyı dinlemenizi öneririm, bence kitabın konusuna az çok uyan bir şarkı

AÇELYA'DAN

Dizlerimi kendime çekmiş, sırtımı tozlu olmasını umursamadığım duvara yaslamıştım. Burası neredeyse her gün geldiğim, bende bu alışkanlık haline gelmiş bir yerdi. Çevrelerde hiç vampir yaşamazdı veya buralara gelen yoktu. Çünkü hiçbir canlılık belirtisi yoktu ve onların da işine yarayacak bir şey olmuyordu böylece.

Ben ise dizlerime yerleştirdiğim resim defterimde, bembeyaz sayfaya bakıyordum. Elimdeki siyah keçeli kalemi bir noktaya dokundurmam ile işlevi ellerime bıraktım. Ne çizeceğim diye düşünmezdim. Ellerim kendiliğinden yapıyordu tüm işi.

Kendi başına saçma duran, ama birleştiği zaman bir baykuşa benzeyen desenlere zaferle baktım. Önüme gelen perçemi bir hareketle kulağımın arkasına sıkıştırıp, başımı kirli duvara yasladım. 

Kendimi garip hissediyordum. Sanki... Sanki bir şeyler yanlışmış gibi geliyordu. Mesela her hafta düzenli olarak, koruyucular tarafından getirilen insanlar.

İnsanlar yapmamamız için yalvarıyordu ancak biz umursamayıp kanlarını içiyorduk. Ama anlamadığım bir şey vardı. Koruyucular bu insanları nereden getiriyorlardı?

Daha önce, hiç bir yerde görmemiştim ben bu canlıları. Dış görünüşleri bize benziyordu ancak ölümlüydüler. Kan ile beslenmiyorlardı sanırım. O zaman şimdiye kadar nasıl beslenmişlerdi?

Anlamıyordum. Kimse mi merak etmiyorlardı bunları? Buralarda bir şeyler dönüyordu ama ne olduğunu bilmiyordum.

Bunun gibi birçok şeyi merak ediyordum. Mesela her evde bir oda vardı. Gizli ve yasak odalar. Koruyucular kesinlikle o kapıları açmaya çalışmamamızı söylemişlerdi. Zaten koruyucular ne derse o olurdu.

Onlara koruyucu diyorlardı. Dediklerine göre bizim için tehlike arz eden şeyler vardı. Onları sadece kendilerinin durdurabildiğini söylemişlerdi. Yıllardır bizi o tehlikelerden koruyorlardı. Ama bu tehlikenin ne olduğunu söylemiyorlardı. Meraklı olan kişiler öldürüldüğü için soramıyordum. Kendim bulmak zorundaydım.

Biz vampirler tam ölümsüz değildik. Bir tane bizi öldürme yolu, bir de kesinlikle dokunamadığımız, neremizle dokunduysak o bölgenin tamamiyle, derin bir acıya sebep olduğu, hatta çok temas uygulanırsa yaktığı bir şey vardı.

Bizi, altın öldürüyordu. Efsanelere göre gümüş şeyler, güneş dedikleri şey, sarımsak, ve birçok şeyin bize zara verdiği söyleniyor. Ancak bunlar gerçek değil. Altın olan, sivri herhangi bir şey, karından başlayarak kalbe doğru bir kesik atılırsa vampirler ölür. Karna saplandığı zaman, tüm gücümüz biter ama kalbe saplanınca ölürüz. Eğerki, karından başlayarak kalbe kadar kesik katılmazsa, direk kalbe saplanılırsa ölürüz ama gücümüz kalır. O güç sayesinde, kısa süre sonra tekrar canlanırız. Bu nedenle illaki karından başlayıp kalbe kadar kesik atılması gerekiyor. İşte koruyucuların, meraklı vampirlere yaptıkları şey.

kaçak vampirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin