İyi ki Doğdun Burak (Özel Bölüm )

1.5K 147 58
                                    

Burak mutsuzluğunu elindeki telefondan çıkarıyordu. Uzanmış olduğu kanepede ne yapacağını şaşırmış haldeydi. Mert yoktu, Kaya' da yoktu. Aylin zaten hastanedeydi. Yıllardan sonra ilk defa doğum gününü kutlamaya karar vermişti ama kutlayabileceği kimse yoktu yanında işte. Gerçi olmaması kadar da normal bir şey yoktu. Bunca yıldır herkesten bir sır gibi saklamıştı  o günü. Yılbaşında sahneye çıktıklarında kutluyorlardı bir pasta ile Burak'ın olmayan doğum gününü. Ne Kaya nede Mert'e doğruyu söylememişti. Gerçi bugüne kadar söylediği hangi bilgi tam olarak doğruyu ve gerçekleri yansıtıyordu ki? Öldü dediği babası yaşıyor, mütevazi bir yaşantısı var derken hastaneler zinciri sahibi olduğu çıkmıştı ortaya. Annesinin ve Ada'nın nasıl öldüğünü o kazaya aslında neyin sebep olduğunu anlatmamıştı işte canından çok sevdiği kardeşlerine. Belki de utandığı için anlatamamıştı. Bir şekilde doğduğu günde yapayalnız kalmıştı. Dram modunda değildi. İlk defa yıllardan sonra ilk defa doğum gününü kutlamaya karar vermişti. Daha bir saat vardı akrep ve yelkovanın 12 nin üstünde buluşup takvimlerin 7 Ekim i göstermesine. Telefonundan snapchat açıp eğlenmeye karar verdi. Sayısız snap çektikten sonra gözü yine saate takıldı. Sadece 10 dakika geçmişti.

Tekrar uzandı kanepeye elindeki telefonu sehpanın üzerine bırakarak. Tavanla aşk yaşamaya başlamıştı ki telefonu sehpanın üzerinde titremeye başladı. Gelen mesaj bildirimi şaşırmasına sebep oldu. Mesajı gönderen Kaya'ydı.
'' Kardeşim başım büyük belada. Kimseye bir şey söylemeden çok acil eski pil fabrikasına gel! Acele et, çok zor durumdayım! ''
Kalbi sıkışmıştı Burak'ın. Doğum gününü kutlamaya niyetlenmesi bile sanki bir lanet gibiydi. Arabanın anahtarını ve telefonunu cebine koyarken soğuk terler dönüyordu. Kafasındaki tilkilerle yaşadığı teşviki mesai iyiden iyiye delirmesine sebep oluyordu. Yol nasıl geçmiş arabayı nasıl sürmüş bilmiyordu. Pil fabrikasına girmeden önce arabanın fanlarını kapatmış, hızını olabildiğince düşürmüştü. Hiçbir şekilde Kaya nın zarar görmesini istemiyordu. Kafasındaki deli sorular ile kapoera yapıyordu adeta. Pelin'in babasının bu işte bir parmağı olabilir miydi? Kaya'ya söylememişti ama USB bellek ve CD ondayken nasıl bir bela ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmek için izlemişti görüntüleri. İçindeki şeylerin Kaya için ne kadar tehlikeli olduğunu da neden o kadar süre Pelin e tahammül ettiğini de anlamıştı. Ya Mert'in babasının parmağı varsa bu işte diye düşününce vücudu bir Yay gibi gerilmişti. Çıldırmak üzereydi. Gecenin yarısı doğduğu günde terkedilmiş fabrika da Kaya'yı arıyor ve ajancılık oynuyordu. Gözüne doğru tutulan fenerin ışığıyla gece karanlığında araba farıyla karşı karşıya kalan tavşan gibi olduğu yere sabitlenip kalmıştı. Karşısındaki Kaya'dan başkası değildi.
'' Neler oluyor kardeşim? Ne işimiz var burada? '' diye sormuştu kısık sesle ama aynı zamanda hiddetle.
'' Ses çıkarma sakın kardeşim! Pelin'in babası Mert'i kaçırtmış. Tesadüfen kaçırılışına şahit oldum ve takip ettim. Ben adamları oyalarken sen onu gidip kurtaracaksın. Sandalyeye bağlamışlar. ''
'' Bro delirdin mi sen? Hastaneden adam falan alsaydım yada polise haber verseydik! ''
'' Olmaz kardeşim! Mesaj gönderdiler dün bana gizli numaradan. Görüntüler ellerinde! ''
''Lanet olsun! ''
''Burak ne yapacağını anladın mı kardeşim? ''
'' Anladım kardeşim. ''
''Burak hakkını helal et! ''
''Helal olsun kardeşim sende helal et! ''
''Helal olsun! ''
Aralarında geçen son konuşma olmuştu bu. Kaya karanlığın içinde kaybolurken işaret parmağı ile Burak'a gitmesi gereken yönü işaret etmişti. Burak bulduğu bir ona on kalası eline almıştı olası bir tehlike karşısında önüne çıkanın pekmezini akıtmak için. Usul usul siper alarak yürüyordu küf ve idrar kokan fabrikanın koridorlarında. Gördüğü şey karşısında şoka girmişti. Mert bir sandalye de bağlı, üzerine bağlanmış olan bir saatli bomba ile öylece oturuyordu. Bombanın üzerindeki dijital saat beş dakikadan geriye doğru sayıyordu. Bir an için duraksamadan olsa da şoku üzerinden atmış ve Mert in yanına koşmuştu. Mert'in ağzındaki kumaş bantı hızlıca söküp aldığında Mert ona herşey için çok geç olduğunu uzaklaşması gerektiğini söylüyordu. Kesin bir dille Red etti Burak. Sadece altmış saniye kalmıştı artık. Burak yapılacak en doğru şeyi yaptığını düşünerek '' Hakkını helal et kardeşim! '' demiş ve kollarını  Mert'in bedenine sararak kapatmıştı gözlerini. Patlama sesi ortalığı inlettiğinde neden hala tek parçayım diye düşünüyordu Burak. Mert daha fazla dayanamamış ve Kahkaha atmaya başlamıştı. Tepelerinden dökülen konfeti parçalarına Kaya ve orkestranın şarkısı eşlik ediyordu.
İyi ki doğdun Burak
İyiki doğdun Burak
İyiki doğdun iyiki doğdun mutlu yıllar sana...

CEBİMDEKİ GÖZYAŞLARI ( RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin