Savaş Part:3

67 7 0
                                    


Şiirdin önce dudaklarımda,

Fısıltıyla usul usul dökülen birkaç kelime.

Seni anlatacak sözcükler yoktu dağarcığımda,

Bir sen vardın bir de kalbimi tutsak eden sevgin.

Sonra notalara dokundu kalemim.

İnce ince işledim seni satırlara,

Her bir enstrümanı çalan parmaklarım.

Üfleyen nefesim...

Şiirlerim gibi, şarkılarım da sen oldun karanlık dünyamda.

Rüzgâr kalbime ihanet eder gibi

Kahkahalarını getirdi kulaklarıma

Mırıldanmaların can verdi,

Tesadüfen buluşmuş alelade sözcüklere.

Uzaktan, bir hırsız gibi kulak verdim...

Seni yazdığım ama bana yasak ritimlere,

Herkese muhteşem bir şarkı, bana ıstıraptın.

Ve fark ettim sonra; sen aslında imkânsız aşktın...

Yasemin Konuk

***

-Kaya Serez-

"Madem kızım bu *rospu yüzünden öldü, ben de onu öldüreceğim..."

Telefonun ekranında beliren mesajı okuduğumda kırk katırdan aynı anda tekme yemiş gibi darmadağın olmuştum. Nasıl aklıma gelmemişti ki bu! Ne düşünmüştüm acaba? Sonuçta Pelin denen sürtükten bu kadar şey çekip, türlü türlü entrikanın kucağına oturduktan sonra o öldü diye rahata ereceğimi mi? Son günlerde gelmeye başlayan tehdit mektuplarının gelen diğer tehdit mektuplarından farklı olmadığını düşünerek pek dikkate almamıştım işin gerçeği. O kadar saçma sapan şeyler ile tehdit ediliyor, öyle garip hakaretlere maruz kalıyorduk ki bunlarında o tehditlerden farksız olduğu konusunda neredeyse adım gibi emindim. Doğal olarak bu hikâyedeki mal da ben oluyordum...

Pelin'den kurtulmuştum ama sonuçta elindeki tapeler ile zenginliğine zenginlik katan y*vşak babasından kurtulamamıştım. Onların kafalarının nasıl çalıştığını çözdüğüm için bu işin içinde de bir çapanoğlu olduğunu fark etmem uzun sürmemişti. Eğer amacı Aylin'i öldürmek olsa bunu zaten hastanede yapardı. Benimle Aylin üzerinden bir şeylerin pazarlığını yapacağı kesindi ama neyin pazarlığını yapacağını bilemiyordum. Sadece şu saatten sonra ne isterse istesin yapacağımı ve olacak hiçbir şeyden pişmanlık duymayacağımı çok iyi biliyordum. Öyle bir noktaya gelmiştim ki hiçbir şeyin sonrasını göremiyor ve çıkar hesabı yapamıyordum. Ödeyeceğim bedel ne olursa olsun gidecek, onları bulacak ve Aylin'i kurtaracaktım. Tüm bunların sonunda hala hayatta isem de kendimi bir tekne ile sıçan adasına bıraktıracak ve orada kendi kendime survivor oynayacaktım...

Derin bir nefes aldıktan sonra bizimkilere "Gidelim hadi! Neyi bekliyoruz?" diyerek çıkışmıştım. Allah'tan yanımda Mert ve Burak vardı. Onlar olmasa bu işin sonunda katil olacağıma garanti verebilirdim. Ancak kardeşlerimin beni bir şekilde frenleyeceğinden öyle emindim ki yapacağım hiçbir harekette tereddüt etmiyordum. Hoş son altı senedir biz böyleydik. Kimin başına bir iş gelse diğer ikisi ortalığı çekip çeviren oluyordu. Aramızdaki en uzun süren küslük son yaşadığımız olaydı aslında. Mert öyle haklıydı ki gidişinde Burak ve ben ona biraz zaman vermenin en doğru hareket olacağına karar vermiştik. Ancak ikimizin de verdiği süre kırk sekiz saat içinde dolmuştu aslında fakat Mert'in ortadan kaybolma konusunda göstermiş üstün performans ondan ayrı kaldığımız süreyi uzatmıştı haliyle. Biz öyle üç deliydik işte. Küslüğümüz bile maksimum kırk sekiz saat sürebiliyordu.

CEBİMDEKİ GÖZYAŞLARI ( RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin