Dayan...

2.6K 242 83
                                    

Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler...

Ağzına dolar insanın.

Sussan acıtır, konuşsan kanatır.

***

"Burak, sen misin?"

"Benim baba! Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama yardımına ihtiyacım var!"

"İyi misin oğlum? Ne istiyorsan söyle. Aradın ya beni sonunda, çok şükür!"

"Baba, Ada'yı kurtarmam lazım! O ölmek üzere..."

"Oğlum gerçekten iyi misin? Korkutma beni! Biliyorum onun ölümünden beni suçluyorsun, haklısın da... Kendime kızmadığım tek gün yok ama Ada öleli çok uzun yıllar oldu. Hem de senin kollarında öldü kardeşin." Ada mı demiştim farkında olmadan? Aylin'i nasıl da Ada'nın yerine oturtuvermiştim, sahiplenmiştim...

"Ada mı dedim baba? Aylin! Aylin ölüyor. Yetişemezsem o ölecek!"

"Burak neredesin sen?"

"Beylikdüzü'ndeyim. Acilen Abant'a ulaşmam lazım. Dakikalar ile yarışıyorum. Detayları boş ver şimdi. Ada kadar masum bir kızın hayatı söz konusu."

"Anladım oğlum, bir saniye bekle."

Babamın sesi ahizeden biraz uzak bir şekilde yankılansa da kulak misafiri olabiliyordum yapmış olduğu konuşmaya.

"Deniz, çabuk bak buraya! Bizim helikopter şu anda hangi hastanemizde?"

"Beşiktaş'ta efendim."

"Tamam, hemen söyle Beylikdüzü'ndeki hastaneye hareket etsinler. Çok acil! Bekle bir saniye!"

"Burak kaç kişisiniz? Sen yalnız mısın?"

"Hayır, baba üç kişiyiz."

"Tamam oğlum."

"Deniz söyle müdahale için de ambulans helikopter hazırda olsun. Oğlum ve iki arkadaşı geliyor. Derhal Abant'a gidilecek. Acil durum kodu geç."

"Peki efendim! Hemen organize ediyorum."

Telefonun ahizesini tekrar yaklaştırdığı için sesi daha gür çıkıyordu artık.

"Burak, hemen Beylikdüzü'ndeki hastaneye geçin. Hazırlık yapıyorlar. Sizi alıp Abant'a götürecekler. Ambulans helikopter de geliyor sizinle. Akut'u da yönlendirelim mi oğlum?"

"Bilmiyorum baba, gerçekten neyle karşılaşacağımı, beni neyin beklediğini bilmiyorum... Sürtüğün biri kızı öldürene kadar dövdü, şimdi de götürüyor ama nereye götürdüğünü bilmiyorum. Bir dakika baba. Mert, Beylikdüzü Yıldız Hastanesi'ne dön çabuk!"

"Burak, kaçtığı arabanın plakasını veya modelini biliyor musun oğlum?"

"Evet."

"Tamam, şimdi telefonu kapatınca bana mesaj at onu. Ben buradan gereken yerleri arayacağım. Korkma oğlum. Aylin'i bulacağız ve onu iyileştireceğiz. Hadi bana bilgileri gönder."

"Peki baba..." diyerek kapatmıştım telefonu. Alelacele mesajlar kısmına girmiş ve babama Pelin'in bilgilerini yollamıştım. Mert sorularıyla bir taraftan beni taciz ediyor, Kaya ise artık telefonu ulaşılmaz hale gelmiş olan Pelin'e ana avrat küfretmeye devam ediyordu. Allak bullak olmuştum... Aylin'e yetişemezsek olacaklardan korkuyordum. Yaşamalıydı. Yaşamak zorundaydı. Sonuçta onu kurtarabilmek için babamı bile aramıştım ben. İki dakika kafamı toplamama izin vermemişti Mert. Habire dır, dır, dır beynimi yiyordu. Kaya o kadar kilitlenmişti ki elindeki tablete bizi duymuyor, görmüyordu. Bir cevap vermezsem susmayacaktı Mert. Al işte yine soruyordu.

CEBİMDEKİ GÖZYAŞLARI ( RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin