Araftayım

1.8K 169 154
                                    

Gittin mi BÜYÜK gideceksin!

Ayrılık bile gurur duyacak seninle...

Can Yücel

***

"Anlamadım! Ne demek Mert gitti?"

"Ben de anlamıyorum neler olduğunu kardeşim. Kimden haber aldılarsa annesi ve babası geldi. Mert daha ben Pelin'i teşhis etmeden bir anda serbest bırakıldı. Onlarla gitmek zorundayım dedi ve gitti!"

"Kardeşim senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Sen ne yapıyorsun şimdi?"

"Pelin'i teşhis etmek için bekliyorum, peşinden gidemedim ama İbo'yu taktım peşlerine. Çaktırmadan takip edecek, Mert'in nereye gittiğini öğrenecek."

"Tamam, ben de yoldayım zaten. On beş dakikaya kadar adli tıbbın orada olurum."

"Tamam, kardeşim sen gelene kadar biter benim işim büyük ihtimalle."

"Kaya!"

"Efendim kardeşim?"

"Cenaze ne olacak?"

"Cenaze olmayacak."

"Ne demek cenaze olmayacak? Ölmedi mi Pelin?"

"Yok, kardeşim öldü."

"Kaya, delirtmesene adamı! Her lafı ağzından kerpetenle söküyorum."

"Kardeşim, ölen Pelin ama ben bu Pelin değil diye ifade vereceğim. Ne dolap döndüğünü öğrenmeden Mert'in özgürlüğünü tehlikeye atacak hiçbir şey yapamam. Zaten ceset tanınmaz haldeymiş. Sonra eğer bir durum olsa da çok kötü durumdaydı ben o olduğuna inanmadım der sıyrılırım. Önce Mert'in durumunu çözmemiz lazım."

"Öyle diyorsan öyle olsun kardeşim. Birazdan oradayım." dedikten sonra kapatmıştım telefonu. Bugün keçileri özgür bırakma günüm olduğu kesinleşmişti. Mert gitmişti, Kaya ben de gideceğim diyordu. Bir yere gidemeyeceğinden emin olduğum tek kişi Aylin'di... Kaya'nın bana söyleyemediği şey ne olabilirdi acaba? Hoş ben de onlardan gerçekleri saklamamış mıydım? Benim sırlarım varken neden onların hayatlarında sır olmamasını bekliyordum ki. Kendimize sakladığımız sırlarımız olsa da yine de bu hayatta gözüm kapalı sırtımı yaslayacağım sadece iki insan vardı. Biri Kaya diğeri Mert...

Hani eliniz kolunuz bağlanır da hiçbir şey yapamayacakmış gibi hissedersiniz ya işte tam da onu yaşıyordum ben. Mert yoktu. Ne zaman döneceği belli değildi, neden gittiğinin belli olmadığı gibi. Sanki kolum kesilmiş, nefesim benden alınmış gibi hissediyordum. Son altı yılımı yapışık kardeşler gibi geçirdiğim kişiden ayrı kalmanın fikri bile ödümün patlamasına sebep oluyordu. O olmadan biz, biz olamazdık ki. Aynı şey Kaya için de geçerliydi. Sanki birbirini tamamlayan modüler mobilyanın parçaları gibiydik işte. Bir parçayı çıkardın mı formül bozuluyor, monte olmuyordu. Nihayetinde adli tıbbın önüne geldiğimde Kaya arabaya binmek üzereydi. Arabanın durmasıyla kapıyı açıp kendimi dışarı atmam senkronik olarak gelişmişti. Kaya tam arabaya binecekken seslenmemle aniden durması bir olmuştu.

"Kaya nereye?" Ayağının birini arabanın içine atıp gövdesini koltuğa yerleştirmeye çalışırken bir taraftan da bana laf yetiştiriyordu. "Bir yere kadar gidip geleceğim, sen Aylin'in yanına dön!"

"Kaya delirtme adamı nereye? Ben de geliyorum!"

"Kardeşim ben halledip geleceğim. Sen şimdi Aylin'in yanına dön. Daha gece Mert'i kurtarma operasyonu yapacağız!" dedikten sonra arabanın kapısını kapatmış ardından da gaza asılmıştı. Mert'i kurtarmak, bir gidip gelmek? Bu gecenin sonunda biz tek parça olarak yatağa girmeyi başarabilecek miydik acaba? 

CEBİMDEKİ GÖZYAŞLARI ( RAFLARDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin