Emanet

601 59 20
                                    

Yerdeki mindere rahatça oturup elimdeki kitabı araladım. Çocuklar büyük bir heyecan ile beklerken gözlerimle yavaşça he jin'i aradım ve onu gördüğümde gülümsedim. Ona baktığımı fark etmiş olacak ki minik elini havaya kaldırıp bana doğru sallamıştı. 

Yavaşça kitabı aralayıp kaldığım sayfada göz gezdirdim ve elimle işaretledikten sonra son kez çocuklara baktım.

Chanyeol oradaydı büyük baba gittiğinden beri yani ona gittiğini söylediğimden beri kütüphanenin bir köşesine oturmuş suskunca telefonuna bakıyordu. Kafasını kaldırıp bana baktığında gözlerimi kaçırıp kitabın sayfalarında göz gezdirdim ve derin bir nefes aldım

   " Nereden geldiğini öğrenmek oldukça zamanımı aldı. Bana bir sürü soru soruyor, ama benim sorularımı duymazlıktan geliyordu hep. Artık, rastlantıyla ağzından çıkan sözleri bir araya getirerek anlayabildim ne anladıysam.
    Örneğin uçağımı ilk kez gördüğünde (uçağımı çizmemi istemeyin ne olur, çok karışık, beceremem), Nedir bu?" diye sordu.
    "Uçak. Benim uçağım." Uçtuğumu öğrenmesi beni çok gururlandıracaktı. "Ne? Yoksa gökyüzünden mi indin?" diye bağırdı birden. "Evet," dedim önemsemiyormuş gibi başımı çevirerek.
    "Ama bu çok hoş!" dedi küçük prens. Sonra da kahkahalarla gülmeye başladı. Biraz rahatsız etti beni bu. Doğrusu başıma gelen talihsizliklerin ciddiye alınmasını isterim.
    Gülmesini bitirip, "Demek sen de gökyüzünden geliyorsun," dedi. "Hangi gezegenden peki?" Birden karşımdaki küçük yaratığın bir türlü anlam veremediğim varlığıyla ilgili bir ışık belirdi kafamda. Olabilir miydi? Duraksamadan sordum:
    "Sen başka bir gezegenden mi geliyorsun?" Yanıt vermedi. Uçağımdan gözlerini ayırmadan başını salladı hafifçe. "Bununla pek de uzaklardan gelmiş olamazsın zaten." dedi.
    Bir süre uzun uzun düşündü. Sonra cebinden çizdiğim koyunu çıkarıp hazinesini incelemeye daldı.

    Bu tam da açıklığa kavuşmamış olan "başka gezegen" olayının nasıl kafama takıldığını tahmin edersiniz. Bir şeyler daha öğrenebilmek için çaba göstermeliydim.
    "Bak canım, söyler misin, nereden geldin sen? Şu 'yaşadığım yer' dediğin yer neresi? Koyununu götüreceğin yer yani?"
    Bir süre suskun suskun düşündükten sonra, "Biliyor musun," dedi. "Koyunum bana verdiğin bu kutuyu geceleri evi olarak kullanabilir."
    "Evet. Ayrıca iyi çocuk olursan sana bir ip de verebilirim, gündüzleri onu bağlaman için; ha bir de kazık tabii."
    Ama bu önerim küçük prenste şok etkisi yaptı sanki.
    "Bağlamak mı!" dedi. "O niye ki?"
    "Bağlamazsan, çeker gider, kaybolur." Küçük arkadaşım yine bir kahkaha attı. "Gider mi? Nereye gidebilir ki?"
    "Her yere. Burnunun doğrusuna çeker gider."
    "Ne fark eder ki?" dedi küçük prens. "Nasıl olsa her şey küçücük benim yaşadığım yerde."
    Sonra da ekledi; sesi biraz üzüntülü gibiydi: "Burnunun doğrusuna gitse de kimse fazla uzağa gidemez olmuştu. " "

Gülümseyerek kitabı kapattığımda gözlerimle ilk aradığım Chanyeol olmuştu. Hala oradaydı ama bu sefer telefona bakmıyordu. Ellerini dizlerini üzerine koymuş kafasını da kollarına yaslamış gözlerini çocukların üzerin de gezdiriyordu.

Okul forması hala üzerindeydi, saçları dağılmış ve yorğun gözüküyordu. Ayağa kalkarak kitabı rafa koyduğumda  çocuklar ayaklanmış gidiyolardı. Onlara el sallayıp hepsini yolcu ettiğimde tek tek minderleri toplayıp yerine koyduğumda etrafta göz gezdirdim.

Chanyeole baktığımda yerinde olmadığını gördüm. telaşlanarak etrafa baktım fakat hiçbiyerde yoktu. Telaşlanarak kütüphaneye baktığımda onu hala bulamamıştım.

 büyük babanın çalışma masasının olduğu yere ilerlediğimde yavaşça kapıdan kafamı uzattım. İşte oradaydı masaya oturmuş sandalyeyi bir sağa bir sola sallıyordu. Umutsuz görünüyordu tıpkı bir zamanlar benim gibi.

Heaven \\Chanbaek ( Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin