13-Tanrım(DÜZENLENDİ)

6.2K 371 13
                                    

Masanın önündeki koltuklarda Levent, Rabia (ajan) Rüzgar ve Gökhan (komiser) oturuyordu amirim de kendi sandalyesinde oturmuştu. Telaşlı telaşlı bir şeyler tartışıyorlardı. Ben kapıdan içeri girince tüm gözler bana çevrildi. Amirim hemen yanıma gelip bana sarıldı. Güzel kızım benim diye kafamı okşuyordu bir yandan.

Sarılmasına karşılık verince dayanamayıp ağlamaya başladım.
Ondan geri çekildiğimde ;

-Amirim nasıl ya nasıl olur böyle bir şey kaç tane görevli var nasıl izin verirler kaçmasına kocaman cezaevinden kaçmak o kadar kolay mı  biri bana açıklasın ya diye bağırdım.

Amirim

-Bak Alya kızım bizde bilmiyoruz , araştırıyoruz böyle bir şey mümkün değil biliyoruz ama şu anlık yapabileceğimiz  hiçbir şey gerçekten yok. İçeride Pusatın adamı olduğu kesinleşti. Aksi takdirde kaçması evet imkansızdı. Sen görevine devam edeceksin , tabi aynı zamanda Pusat işiylede ilgileneceksin ama Alya lütfen ağlama kızım lütfen ağlama diyerek tekrar sarıldı.

İçimizde ne kadar acı biriktirirsek o kadar kanar ve zamanla kabuk bağlar. İyileştiğini düşünürüz ama iyileşmez sadece kabuk bağlar. Kabuk bağlamış yara mı soymuş, şu an tekrar kanatıyormuş gibi hissediyordum.Tek sorun canım acımıyordu tam tersi kinlenmiş ve daha da güçlenmiştim. Kim bilir ya da gerçekten o yarayı kanatıyordum.

2 gün boyunca okula hiç gitmedim. Bırakın okulu eve bile uğramadım. 2 gün boyunca hapishane, emniyet, hapishane, şirket ,güvenlik kamerası incelemeleri, herkesi tek tek sorguya çekmeler derken 2 gün geçmişti ve biz hala en ufak delil kanıt hiç bir şey bulamamıştık.

Amirimin odasında oturup bir kaç dosya daha inceledik.

Amirim:


-Alya yeter kızım kötüsün biliyorum ama eve gitmen lazım uyuman, okuldaki görevine bile devam etmen lazım. Biliyorum kolay değil ama sen ne zorlukların üstesinden geldin biliyorsun. Elbet bunu da anlatacağız. Elbet Pusat' ı bulacağız söz veriyorum kızım söz veriyorum dedi.

Hiçbir şey demeden odadan çıktım. O sırada telefonum çaldı tanımadığım bir numara arıyordu.

-efendim dedim.

-Alya benim doruk merak ettim seni iyi misin diye sormak için aradım. Bir kaç kere daha aradım ama ulaşamadım iyisin demi.

-Teşekkür ederim Doruk iyiyim eve geçeceğim şu an merak ettiğin için sağol ama kapatmam gerek görüşürüz deyip telefonu kapattım.

Eve gidip kısa bir duş aldım. Su gerçekten beni rahatlamıştı. Üstüme siyah bir şeyler giyip evden çıktım.

Gözde 3 gündür nerede bilmiyordum. Bir kaç kere aramıştı ama hiç birini açmamıştım. Eve geldiğimde ne not yada başka bir şey bulmuştum. Sanırım işi falan çıktı diye düşündüm ama şu an Gözdeyi düşünecek halde değildim.

Kutsal mabedime gittim. Elimle koymuş gibi buldum mezarı. Saatlerce tek kelime etmeden sessizce içim çığlık ata ata ağladım. Ama tek kelime bile çıkmadı ağzımdan ne diyecektim ki kusura bakma anne şerefsiz kaçtı katiliniz kaçtı mı diyecektim. Bir kaç saat daha geçti aradan hala öylece oturuyordum. Yağmur yağmaya başladı umursamadım sadece sonbahara bir kez daha söverek ağladım , ağladım.

Yağmur şiddetini arttırınca yanımda birini hissettim kolumdan tutup beni kaldırmaya çalışan birini kafamı kaldırdığımda Demir olduğunu fark ettim. Sahi ne zamandır görmüyordum onu.

Demir git buradan ne işin var bırak beni git diye bağırdım. Her burada olduğumda burdasın yeter artık amacın ne. Gitsene git ya git Demir

-Alya kendine gel yağmur acayip hızlandı yürü eve gidelim Alya lütfen kalk Alya lütfen diye kaldırdı beni Demir.

-niçin Demir niçin ben, niçin biz, bu kadar acı çok fazla artık ben dayanamıyorum. Tanrım eğer var san beni al artık ben bu kadar acıyı kaldıramıyor lütfen Tanrım lütfen diye bağırmaya başladım. Demir ilk başta şok olsa da bozuntuya vermedi.

-Gitmiycem Demir gitmek iatemiyorum onların katili etrafta dolanırken gitmek istemiyorum dedim. Önce sarıldı ama bunu benim için değil de sanki kendi acısını dindirmek için yaptığını hissettim. ya da kendimi kandırıyordum. Ben Alya size yemin ederim ki Demir Yükseli görevden önce tanıyordum. Kafamda eksik bir sürü şey vardı ben Demiri nereden tanıyordum?

 Sanırım onun olan arabasına onun değilse bile zerre kadar umurumda değil yürümeye başladık. Daha doğrusu beni sürüklüyordu, içine bindirdi. Kemerimi kendi eliyle takıp hemen şoför koltuğuna geçti. Kafamı cama yaslayıp yolu izledim. Ne o sordu ne ben cevapladım. En son hatırladığım yorgun düşmüş gözlerim yağmur sesine karışarak  yavaş yavaş kapandığıydı...

Yazardan bir söz;
Yorgun düşmüş bedenlerin içinde benliğini kaybetmiş ruhlar..

Biliyorum çok çok geç oldu kusura bakmayın yıldıza tıklamayı unutmayın hepinizi seviyorum öpüyorum.😍😘❤💕

Ajan Kız^^(DÜZENLENİYOR) #WATTSY2022Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin