Cehennem köpekleri

En başından başla
                                    

İkimizde birbirimize baktığımızda suho göz devirdi " bir planınız yok değil mi?"

Başımızı yukarı aşağıya salladığımızda suho bilmem kaç kere gözlerini devirdi " Nasıl ergensiniz siz anlamıyorum ki"

Odadan çıktığında tekrar birbirimize baktık " seni hergün gittiğim ağacın yanına götüreceğim"

"Bildiğim güzel bir kafeterya var"

İkimizde aynı anda konuştuğumuzda ellerimizi birbirine çarpıp gülümsedik hiçte bile bir planımız vardı.

Aşağıya indiğimizde lay hala aynı oyunu oynamaya çalışıyor fakat beceremiyordu buda yetmezmiş gibi suhodan azar işitiyordu.

Kahvaltıdan sonra kyungsoo ile evden çıkmış ormana doğru ilerliyorduk her ne kadar kyungsoo bütün bitkilerden uzak durmaya çalışsada bitkilerin bedenime temas etmesini seviyordum. "Belkide kafeye gitmeliyiz"

Başımı salladım " hayır burası daha huzurlu"  birkaç dakika daha yürüdüğümüzde ağacın olduğu uçuruma ulaşmıştık.

En uca yürüyüp oturduğumda ormanın temiz havasını içime çektim ve gözlerimi kapatıp rüzgarı tenimde hissetmeye çalıştım. "Baek... Düşebilirsin"

Gözlerimi açıp arkama döndüm. "Denemedim mi sanıyorsun? Tam altımızda bir metre aşağıda koca bir tümsek var" aşağıyı işaret ettiğimde yanıma yaklaşıp temkinli bir şekilde aşağıya baktı.

Tümseği görmenin rahatlığı ile yanıma oturduğunda korktuğunu hissebiliyordum " hey.. Hadi atlayalım" kyungsooyu dürttüğümde gözlerini şaşkınlıkla açtı "Ne!!"

Gülümseyip aşağıdaki tümseği gösterdim " hadi oraya atlayalım böylece daha az korkarsın" ayağa kalktığımda kyungsoo hala oturuyordu " baek bir yerlerimizi kırabiliriz" omuz silkip biraz geriye gittikten sonra koşup uçurumdan kendimi boşluğa bıraktığımda tenimdeki rüzgarı ve ferahlığı daha iyi hissediyordum. Daha sonra sırtımda hissettiğim yaylar ile zıplayarak aşağıya kaydım ve koyduğum şişirilmiş poşetlerin içine düştüm. İşte güzel ve hafif bir iniş

"Kyungsoo!"

Aşağıdan kyungsooya bağırdığımda temkinli birşekilde aşağıya baktığını gördüm tanrım daha aşağıya bakamıyordu "Baek iyi misin? Bir yerini yaraladın mı!?" Bağırarak ve aşağıya çok bakmamaya çalışarak sorduğunda bu haline gülümsedim.

"Sanırım bacağım kırıldı, buraya gelmelisin"

Yalandan bir iniltide eklediğimde yukarıda endişeden öldüğünü bile bahse girebilirdim

"Ahh çabuk ol kyungsoo"

Ayağa kalkarak aşağıya baktığında yavaşça geri gidip kendini aşağıya bıraktı önce yaylara daha sonra kaydıktan sonra şişirilmiş poşetlerin içine düştüğünde gözlerini açtı. "Yalancı seni!"

Bağırdığında kıkırdayıp yanına oturdum ve önümüzde olan mütiş manzaranın keyfini çıkarttım.

Tam ortada kocaman bir nehir yanlarında ise sayısız ağaçlar vardı. Çeşitlerini bile bilmediğim kuşlar etrafta uçuşurken gözlerimi kapattım.

" buradan nasıl yukarı çıkacağız?" kyungsoo yukarıya bakarak konuştugunda gözlerimi açmadan kendimi şişirilmiş poşetlerin içine bıraktım ve sol yanımızda olan doğal olarak oluşmu taş merdiveni gösterdim.

Buranın kokusu uykumu getiriyordu.

----- -- ----- ----  ------- ----- ------

"Baek artık uyanmalısın güneş batmak üzere"

Gözlerimi açtığımda ğerçektende güneşin batmak üzere olduğunu fark edip doğruldum.

"Güzel bir uykuydu hadi şimdi senin dediğin yere gidelim"

Başını sallayıp ayağa kalktığında doğal taş merdivene ilerledik zorda olsa çıktığımızda kyunsoo bana öldürücü bakışlar atıyordu gülümseyip ilerlediğimizde hava biraz daha karanlık olduğu için ormandan çıkmamız yarım saaitimizi almıştı.

Ana yola çıkıp bir taksi çevirdiğimizde  kyungsoonun çebimdeki minik defterin bir sayfasına adresi yazarak taksiciye uzattı. Birkaç dakika sonra minik ve bebek mavisi ile süslenmiş kafeye geldiğimizde kafeden çeşit çeşit tiplerin çıktığını fark etmiştim.

Bağzıları piercikli ve döğmeli tiplerken diğer kısım masum sevimli kişilerden oluşuyordu. Taksiciye ücretini ödeyip indiğimizde kyungsoo doğrudan içeri girmiş ve sanki önceden ayarlamış gibi bir masaya oturmuştu.

Yanımıza gelen sarışın çocuk siparişlerimizi alırken ben bir cramel macciato kyungsoo ise flitre kahve istemişti. Siparişleri beklerken kyungsoo elleriyle tuturduğu ritim ile tuaf davranırken alt kata inen bir merdiven keşfetmiştim

"Hey kyungsoo o merdivenler nereye gidiyor"

Gözlerime bakmayarak etrafa bakmaya devam etti 

"Cehennem köpeklerine"

---- ------ -------- ---- -----

Lavabo için kalktığım masadan alt kata inerken bulmuştum kendimi daha ilk basamaktan içki ve dan suratıma vururken yürümeye devam edip etrafa göz attım.

Kırmızı ışığın altında  kendinden geçenler döğme yaptıranlar ve içki içenler gözlerimi etrafta gezdirip yukarıya çıkacaktımki gözüme çarpan sülülit ile duraksadım.

Kırmızının en koyu tonunun vurduğu köşede oturmuş içkisini yudumlayan ve tek noktaya odaklanmış saçlarının rengi ışıklara karışmış uzun beden.

"Chanyeol..."

Yavaşca fısıldadığımda duyamasamda ağzımdan çıktığını biliyordum. Chanyeol gözlerini odakladığı noktadan çekip gözlerime diktiğinde gülümsedi ve gittikçe gülümsemesi büyüdü.

Yavaşca yanına yaklaşıp oturduğu kısmın ışın vuran tarafına oturdum ve çebimdeki minik defteri çıkarttım

"Neden o şeyi içiyorsun?"

Defteri uzattığımda bardağa bakıp buruca gülümsedi.

"Alışkanlık"

Bulunduğumuz ortam ışıkların  ve yapılan davranışlara göre oldukça sessiz ve garip bir şekilde huzur veriyordu. Defteri kendime geri çektim

"Bu alışkanlık hoşuma gitmedi"

Defteri geri uzattığımda elimdeki kalemi alarak özenle yazmaya başladı

"Benimde hoşuma gitmeyen şeyler var. Mesela senin benim halisinayonum olman ve asla gerçekleşmeyecek olman"

Defteri bana uzattığında tuaf hissetsemde gülümsedim. Belkide chanyeol tarafından sevilmek böyle hissettiriyordu...

Heaven \\Chanbaek ( Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin