30. Bölüm: "Atlas Vazgeçti!"

220 13 8
                                    


-Dünya-

Gözlerimi açtığımda başım çatlıyordu. Kafamı biraz kaldırdığımda yatağın karşısındaki berjerde oturan Erkin'i gördüm. Ayaklarını berjerin pufuna uzatmış üstüne de ince bir pike almış o şekilde uyumuştu en azından çok rahatsız olmaması vicdanımı rahatlatmıştı ama dur bi dakika! Ben nasıl odama gelmiştim? En son hatırladığım Nezih'in çalıştığı barda tekila ara sıra da votka shotları maşallah şeklinde fondipliyordum. Gerisi boş tabii...

Biraz daha doğrulduğumda başımın dönmesiyle kendimi tekrar yatağa bıraktım ama sesli bir şekilde olmalıydı ki erkin uyanıp gözlerini eliyle ovuşturarak bana bakmıştı: "İyi misin?"

Onunla konuşmuyordum. İlk defa ben konuşmama kararı almış olan taraftım, o yüzden onu duymamış gibi el verdiği kadarıyla yorganın altında hareket edip kıçımı ona döndüm yüzünü kesinlikle görmek istemiyordum.

"Dünya yapma!" sesi gerçekten pişman çıkıyordu.

"Git başımdan!" NEE! O ses benden mi çıkmıştı? Barda gerçekten içki mi içmiştim yoksa bir adet İbrahim Tatlıses mi yemiştim emin değilim. Sesi duymamla yataktan başımın dönmesine aldırmadan kalkıp Erkin'le göz göze keldim. Eminim ki o da duyduğu sesin benden geldiğine inanamamıştı. Şeytan filminde içine iblis giren o kız gibiydi sesim. Iğğğ.

"O ses senden mi çıktı?" dedi yanıma yaklaşmakta tereddüt edermiş gibi.

Biraz öksürüp sesimi düzeltmek istedim, elimi göğsüme koyarak hırladım: "Boğazımda bi şey var." Sesim azıcık da olsa düzelmişti ama boğazımda hakikaten kavurucu ve tahriş olmuş bir his vardı.

"Dün gece 5 defa kustun. Tahriş olmuştur." Diyerek yanıma gelip bana yandaki sürahiden su doldurarak uzattı.

Nefretle bakarak: "Sağol demeyeceğim." Dedim.

"Yana kay!"

"Ne?"

"Yana kay, yanına yatıcam, sırtım tutulmuş."

Yatağa girmek için bir hamle yaptığı an elimle onu durdurdum: "Seninle konuşmuyorum bir de yana kay diyorsun. Yok canım asla kayamam. Bu yatak çift kişilik olabilir ama bana ait!" dememle yatağın boş olan diğer tarafına doğru yürümeye başlayınca popomu kaydıra kaydıra oraya yerleştim ve ona bakarak hissettiğim zafer sarhoşluğu ile sırıttım. Ama o da boş durmamış ani bir hareketle üstümden atlayarak daha demin yattığım yere geçiş yapmıştı. Bu sefer o sırıttı. Ben de buna karşılık yataktan kalmaya çalışınca ani bir hareketle pijama altımın lastiğinden tutup beni bulunduğu tarafa çekti ve sımsıkı sarıldı. Kollarımı hapsettiğinden bacaklarına ve malum yerine tekme atmaya uğraşıyordum ama beni öyle bir tutmuştu ki bu mümkün olmuyordu. Ben daha da hınçlanıp kolunu ısırmaya kalktığımda avcunun içini iyice açıp ağzıma bastırdı. Elinizi iyice açıp avuç içinizi ağzınıza bastırdığınızda ısırmanız çok zor olurdu. Gözlerimden nasıl ateş çıkıyordu ki konuşmaya başladı: "Üzgünüm, çok haklısın. Ve özür diliyorum senden. Barışmamız lazım. Gudubet Dünya hiç hoşuma gitmiyor."

Zorla kapattığı ağzımdan kurtulup travesti sesimle bağırdım: "Sana küsüm ve özür dilerken bile bana hakaret ediyorsun!"

"Hakaret etmedim, sadece iyi ki seni bekleme nöbetini kardeşimden devralmışım çocuk misafir misafir senin bu sesini çekemezdi."

"Bu ev İnal'ın da evi ne saçmalıyorsun? Ne misafiri be?"

"Öz kardeşimden bahsediyorum!" dediğinde gözlerimi irice açtım. Şaşkınlıktan ağzımı açarken çenemin yataktan düşüp düşmediğini kontrol etmem lazımdı çünkü konuşamıyordum. Kar-deş-im dedi adam resmen Serhan'a kardeşim dedi... Bütün kızgınlığımı bir kenara bırakarak yatakta doğruldum ve başına eğilip alnını yokladım. Ateşi yoktu.

Ortaya KarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin