14. Bölüm: Halo/Hale (2. Sır)

306 13 1
                                    

Medya: Dünya'nın söylediği ilk şarkı, 2. Şarkı aslında Young MC'nin ama ben Glee versiyonunu daha çok tercih ediyorum. Bir de Dünya bir teyze olarak Duygu'ya Young MC'nin klibini izletmezdi diye de bir analiz koyayım.

-Serhan-

Şu anda ne yapıyorsun? diye sorsalar cevabım bu olurdu: Kordon'da deniz manzaralı bir kahvaltı ve Raising Helen-Helen ile büyümek filminin yerli versiyonunu izliyorum! Bu film tam karşımdaydı. Bunlar teyze-yeğen değildi. İki küçük çocuktu resmen ve sevdiğim kızı hiç böyle görmemiştim. O güzel kocaman gözleri bu kadar parlak mıydı? Duygu'yu ancak bu kadar sevebilirdi.

"Serhan!" diye seslendi Dünya.

Birden kendimi silkerek ona baktım: "Efendim?"

Yanımdaki sürahiyi işaret etti: "Portakal suyunu uzatabilir misin?"

"Yok yok, bardaklarınızı verin ben doldurayım. Özellikle de şu tatlı mı tatlı hanımefendiye." Deyip Duygu'ya göz kırptım. Hafifçe kıkırdayarak teyzesinin uzattığı yağlı ballı ekmeği eline alıp yemeğe başladı.

"Teyze ben kararımı değiştirdim." Dedi bilmiş bilmiş.

"Söyle kuzum?.." bir yandan da nutellalı krebini yiyordu. Üst dudağının sağ kenarındaki çikolata lekesinin farkında mıydı acaba? Parmağımla uzanıp silmeye karar verdiğim an, peçeteyi dudaklarına götürmüştü. Kahretsin! Neyse o dudakların sahibi olduğumda peçete kullanmana gerek kalmayacak sevgilim... Bakışlarım, haifif aşağı doğru eğildiğinde gömleğinin yakasından kendini belli eden çatala gitti. Serhan kendine gel. Ona da sıra gelecek... Sırıtarak çayımdan koca bir yudum aldım.

"Mavişle sen evlen! Ben Serhan'la evlenmeye karar verdim." Duyduğum şeyle içtiğim çay neredeyse boğazıma gidiyordu. Bütün fantezilerimde gözlerimin kararması ile yok oldu. Allah'ın sopası yok Serhan!

"Öhüüü..." gözlerim kızarıp dolmaya başlamıştı. Bir türlü çayı atamıyordum genzimden.

"Serhan iyi misin?" diye sordu Dünya.

Elimi halsizce sallayarak kafamı olumlu anlamda salladım bir yandan da öksürmeye devam ediyordum. Bunun üzerine Dünya dayanamayıp yanıma gelmiş, sırtıma vurmaya başlamıştı: "Daha iyi misin?" kafamı salladım.

"Eh be bonbon, ben sana ne diyeyim? Pat diye söylenir mi? Gerçekten evlenmeyi düşünüyorsan, sağlığına dikkat etmelisin, çünkü en az 20 yıl seni bekleyecek bu adam! " diye gülüp Duygu'ya söylenmeye başladı. Bizim sarı şeker de ciddi ciddi onu dinliyordu.

"Sağol Dünya toparladım. Hem sen nasıl öğütler veriyorsun çocuğa? 20 yıl bekle falan? Nedir yani?" diye çıkıştım.

Hınzır bir bakış attı eğilip kulağıma : "Eee görmüş beğenmiş, hem 20 yıl sonra senin makine de teklemeye başlar. Çalışmaz duruma gelir. Benim içim rahat. O zaman evlenebilirsiniz." Diye fısıldadı. Yine bel altı vurmuştu. Başka zaman olsa bu yakınlık beni büyüleyecekken bu gün normalde davrandığı gibi değil de sanki askerlik arkadaşıymışım gibi davranması beni üzmüştü. Dünya neler oluyor? Bu kıza onun kankası olmadığımı anlatmam gerekiyordu. Kızı etkilediğimi düşündüğüm her akşamın sabahı Dünya tekrardan fabrika ayarlarına geri dönüyordu. Hakkını vermek lazım, artık birbirimize sadece takılıyorduk, onunla didişmek hoşuma gidiyordu. Artık, düşmanca benim arkamdan konuşup durmuyordu ya da ben onu uzaktan seyredip, yanına gittiğimde sarkastik pozisyonlara girmiyordum. Bu da bir gelişmeydi belki de ama ben her sabah onunla iç içe uyanmak isterken o benim prostat olmamı dilediğini ima ediyordu.

"Ne makinesi teyze?" diye sordu sarışın bızdık.

Sağ kolumla Duygu'yu gösterdim ve kaşlarımı çatıp Dünyaya baktım: "Hah açıkla çocuğa, ne makinesi bu? Anlat! Buyur... Çekinme."

Ortaya KarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin