16. Bölüm: Liste

327 14 2
                                    

-Dünya-

Serhan arabayı park ettikten sonra ikimiz birlikte okulun ana kapısına doğru yöneldik, yürürken: "Senin de mi dersin ana binada?" diye sordum.

Gülümseyip başını olumsuz anlamda salladı: "Benim bu gün dersim yok."

"Ama..." Şaşırmıştım, o zaman bu sabah niye beni almak için sabahın köründe gelmişti.

"Seni görmek istedim." diye lafımı kesti.

Utancımdan başımı yere eğdim, gerçekten olabilir miydi? Serhan'ın benden hoşlanması yazın suyun 35 derecede donması gibi bir şeydi. Evet, daha demin arabada ben ne zaman istersem yanımda olacağını ima etmişti ama çok kısık bir sesle söylemişti, sanki kendi kendine konuşur gibiydi. Karşılık vermediğim için devam etti: "Seni her gün... Ne oluyor lan burada?"

Konuşmasının ve tavrının değişmesinden dolayı onun baktığı yere baktım. Kapıda iki kız durmuş broşür dağıtıyordu ve insanlar fısıldaşıp işaretleşerek bize bakıyorlardı. Serhan hemen broşürlerden birini aldı, üstündekileri görmesiyle bakışları bi anda bana sabitlendi: "Dünya gidiyoruz!" kolumu sıkıca tutup beni gerisin geri çekiyordu, yüzünde okulu yakabilecek kadar büyük bir kızgınlık görmüştüm. Resmen bakışlarındaki sertlikten yüzü kararmıştı. Dişlerini sıkıyordu.

"Ne? Ne demek gidiyoruz? Hem dersim var, benim. İstersen sen git!" kolundan ani bir hareketle kurtulmuştum, kaşlarımı çattım: "Hem ne var orada?" deyip elinden broşürü çekmemle gördüklerim karşısında ne hissetmem gerektiğini anlayamamıştım. Şaşkınlık, öfke, üzüntü... Midem bulanıyordu. Gerçekten bizim okulda bu kadar fazla kötü insan var mıydı? Gözlerim dolmaya başlamıştı. Ağlama Dünya! Güçlü dur Dünya! Serhan'a baktım ve elimdeki broşürü ona doğru salladım: "Haberin var mıydı?" acıyla güldüm. "Bunlara ne tepki vereceğimi görmek için mi geldin?" Hızla bize bakan kalabalığın arasından geçerek okulun bahçesine doğru yollandım. Serhan kolumu tutup beni kendine döndürdü: " Daha fazla malzeme vermemiz için mi bunu yapıyorsun?" diye dişlerimin arasından tısladım. "Bırak beni." Hiçbir şey söylemeden elimi kocaman eline alıp beni ana girişten soktu, her tarafta aynı yazının yazılı olduğu pankartları gördüğümde bayılmamak için Serhan'ın elini daha çok sıkıyordum. Okuduğum yazının gerçek olmamasını dileyerek birkaç kez gözlerimi açıp kapadım, yazı gitmiyordu. Konferans salonunun hemen önündeki pankartın altında bizimkilerin hararetli bir şekilde konuştuklarını görmüştüm. Serhan: "Haydi..." deyip beni oraya yönlendirdi, bayılacakmış gibi hissediyordum. Sanırım bunu hissetmişti ve o yüzden neredeyse beni taşıyordu.

Yanlarına gittiğimizde bizi görmemişlerdi bile. İnal: "Abi Serhan'ın ne suçu var, o da mağdur olmuş." Diye Erkin'e doğru konuşmuştu.

Erkin ise ona karşı çıkmıştı: "Bu onun ekmeğine yağ sürer ancak. Dünya çok üzülecek." Serhan kızgınlıkla dişlerini daha çok sıkıp derin bir nefes almıştı. Ona bakıp başımı hayır anlamında sessizce salladım. Gözlerimiz buluştuğunda o büyük kızgınlığın yanında gerçekten büyük bir üzüntünün de alev gibi onu sardığını gördüm. Erkin yanılıyordu, hoş ilk verdiğim tepkiye bakılırsa ben de yanılmıştım. Belki eski Serhan olsaydı dalga geçip giderdi ama şu an yanımda bulunun adam bu kabadayılığın hesabını sormadan asla durmayacakmış gibi geliyordu.

"Hiçbirini görmemeli..." diye kafasını salladı Aylin.

Konuşursam ağlamaktan korktuğum halde kendimi belli etme gereği duydum: "Çok geç, gördüm bile."

Dağıtılan broşürlerin üstünde Serhan'la AVM'de, okulda ve dün gittiğimiz yerlerde çekilen çeşitli resimlerimiz vardı ve pankartlarında broşürlerinde üstünde aynı yazı yazıyordu: "TEBRİKLER DÜNYA ÇİSEM, EMİR SERHAN UMAR LİSTESİNE TAHMİNEN 500. TALİHLİ OLARAK GİRİŞ YAPTIN!"

Ortaya KarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin