Bölüm-23

321 20 17
                                    

Şarkı ile birlikte okumanızı şiddetle tavsiye diyorum. İyi Okumalar...!!

Havanın kararması için saatleri saymıştım. Sonunda hava kararmış, helikopter tamir olana kadar veya yeni bir araç bulana kadar San Francisco'da kalacaktık. Şuan Josh'ın bizi burada bulma olasılığı çok azdı. Çünkü bizim işimiz bu şehir ile ilgili değildi.

''Bir süre burada kalmak doğru mu?'' diye sordu Bianca. ''Gidecek bir aracımız yok. Bulana kadar buradayız.'' dedi Austin. ''Babam beni öldürecek. Biraz kafa dinlemek için Lila ile seyahat turuna çıktığımızı söyledim. Hah! Tabii hemen inandılar.'' dedi Louis.

''O kadar dürüst bir çocuk değilsin.'' diye dalga geçti Drake. ''Harry?!'' Marissa'nın sesi beni kendime getirmişti ve, gözümü önümdeki çatır çatır odunları yakan ateşten ayırmıştı.

''Sen iyi misin?'' Gitme vakti Harry!  dedi iç sesim. ''Ben iyiyim. Sadece Riva'yı merak ediyorum, gidip ona bakacağım.'' dedim ve sarıldığım örtüyü üstümden ittim. ''Ne zamandan beri insanları önemser oldun.'' Drake yine benimle uğraşıyordu, ama onu ciddiye almayacaktım. ''Kes sesini!'' diye tısladı Bianca.

Onlarla uğraşmayı bıraktım ve kendime sarındığım örtüyü elime alıp oradan uzaklaştım. Ormanın karanlık olması görmemi engellese bile, Riva'nın sönmeyen beyaz tenin ışığı onu bulmamı çok kolaylaştırmıştı. Minik bir kayanın üstüne oturmuş, kollarını kendinde bağlamıştı. Üşüdüğünü biliyordum ve bu yüzden elimdeki örtüyü ona sardım. O kafasını kaldırmadan hemen yanına oturdum. Umarım fikrini değiştirmez ve bana anlatırdı.

''Hepsini anlatmak zorunda değilsin... Yani... En azından bilmem gerekenleri bana anlat.'' Anlayışlı davranmak ve onu kızdırmamak istiyordum. Dalgın bakışları hepsini söylemesi gerektiğini anlatıyordu adeta.

''Yaşananlar birbirleriyle o kadar bağlantılı ki... Kestireceğim bir kısamı bile yok.'' dedi. ''Ben konuşacağım sende kulaklarını iyi açacaksın. Çünkü bir daha bunları anlatmayacağım.''

Ona itaat ettim ve çenemi hiç açmayarak bacaklarımı toparladım ve ona baktım. O bana bakmasa bile ben onun ay ışığı yansıyan yüzüne baktıkça baktım.

''Her şey ben doğunca başladı. Annem doğumda öldü ve beni babam büyüttü. Annemin sevgisini doldurmaya çalıştı ama pek başarılı olamıyordu. Çünkü bir çocuk için anne her zaman farklıdır. Özelliklede biz kızlar için. Ama şu var ki, babam bana ve ablama bir anne gibi davrandı...''

''Senin bir ablan olduğunu bilmiyordum. O nerede?'' dedim sözünü keserek. ''Çeneni kapat ve sadece dinle Harry.'' dedi sinirle. ''Tamam özür dilerim.''

''Ablamı zaman zaman kıskanırdım. Çünkü o annemi görmüş ve yaşamıştı. Ben annemin sütünden bile içememiştim. Yine de babam varken kedimi her şekilde motive edebiliyordum. Çocukluğumun yarısı ablamı kıskanarak, babama annemi sorarak ve annemin fotoğraflarına bakarak geçirmiştim. On üç yaşıma gelmiştim, ablamda on beş. Babam ticaretle uğraşır ve sürekli şehirleri gezerdi. Varlıklı bir aile olsak bile babamın gidişi, annem gibi onu da kaybetme korkusuyla geçmişti. Babam Texas'tan döndüğünde bir kadınla tanıştığını ve onunla evlenmek istediğini söyledi. Ablam karşı çıksa da ben, babamın yıllardır annem olmadan bize katlandığı için mutlu olmayı hak ettiğini düşünmüş ve buna onay vermiştim. Ben izin verdiğimde babam ablamı bir şekilde ikna etmiş ve kadını getirmişti. Kadının zaten bir oğlu vardı ve oğluna da babamın soyadını geçirmişti.''

''Austin mi o çocuk?'' dedim yine lafını bölerek. ''Evet o çocuk Austin'di.'' dedi ve başını yere eğdi.

''Ama kadının gerçekte kim olduğunu öğrendiğimde onu öldürmek istemiştim. Evelendikleri zaman kadının birkaç kaprisini çekmiştik ama bunu hiç takmamıştık. Altı ay sonra, bir gece su içmeye uyanmıştım. Babamın bir çalışma odası vardı ve o odanın kapısı hep kapalı olurdu. İlk defa açık olduğunu gördüğümde, babamın içeride olduğunu tahmin etmiştim...''

Scream [h.s]Where stories live. Discover now