Unutulmak mı unutmak mı?

4.9K 171 18
                                    




Hikaye hakkında fikir oluşsun diye 1.Bölümümüzü paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiiiniiz.

Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum☺️

İyi okumalaaar;)-S.







Karanlık bir boşluk bu yaşadığım yer, kim var kim yok bilmiyorum. Belki de hiç kimse yok, yaşamıyor kimse. Nefes alan tek şey benim. Sahi nefes alıyor muyum ki ben? Hiçbir şey göremiyorum da.. Göğsümde sonu olmayan, hiç kalkmayacakmış gibi bir ağırlık.






Kollarım desen takati yok kalkmaya, göz kapaklarım mühürlenerek kapanmış.





Yine de kaldığım odayı biliyorum; yattığım yatak taş gibi soğuk, oda kapkaranlık. Sokak lambaları vuruyor dışarıdan odanın karanlığına..Camlar açık ve beyaz tüller çıldırmış gibi uçuşuyor, rüzgar uğulduyor kulaklarımda. Bu resmin içinde benim payıma düşense öylece kalmak, beklemek.





Saat ilerlemeye devam ediyor, zaman akıp gidiyor ellerimden.


Odanın içinde fır dönen dondurucu rüzgar tüm bedenimi yalayıp geçiyor defalarca. Madem öyle neden üşümüyorum?




Beklediğim tek bir kişi var, gelecek biliyorum. Gece saat 12'ye vurduğunda gelirsin odama sen.. Uzun zamandır gelen tek kişisin zaten..




İşte ses! Gece 12'yi vurdu, geldin mi yoksa? Sen de bırakıp gitmedin değil mi beni? Gitsen de ben seni düşünür de yaşarım ama gitmezsen de sen olur yaşarım.




Geldin! Bekletmedin beni.. Kapının ağzında durma gir içeri, benliğin sarsın dört bir tarafı.. Odanın karanlığından daha karanlık silüetin benimle şimdi.





Duyabiliyor musun beni? Yoksa ben mi seni dinleyeceğim yine?





Yalnızlıktan bahsediyorsun ama senin yanında bir sürü insan var.



Peki ya benim? Sadece sen geliyorsun geceleri yanıma.



Ben bir yalnızdan çok unutulmuş gibiyim..




Ne dedin? Sevmek insanı yalnız mı kılıyor?



Ben de yalnızım ama ben hiç kimseyi sevmedim.

Tamam ben seni dinledim. Sen de beni dinle!



Neden göğsümde koca bir ağırlık var? Neden kafamın içinde kara bir delik? Gözlerim görmüyor, seni nasıl görebiliyorum böyle?




Hissetmeyi unutmuş gibiyim, uyuşturulmuş biri gibi ya da belki hantal bir çuval.



Unutuldum mu da böyleyim ben? Bildiğim en iyi kavramlar ne biliyor musun? Yalnızlık, soğuk, karanlık, boşluk ve unutulmak.




Korkmalı mıyım? Elimden tutup beni de götürebilir misin gittiğin yere? Kurtulmak istiyorum buradan.. Unutulmuşluktan.



Sen kimsin diye sorarsan; Kerem Sayer ben. Sen de benim peri kızım mısın?



Beni buradan götürürsen sana her şeyimi verebilirim! Ama elimde neyim var ki?
Karanlık, yalnızlık ve unutulmuşluktan başka...




İlk defa bana bu kadar yaklaştın, elimdeki sıcaklığını hissedebiliyorum. Götüreceksin beni, kurtaracaksın buradan değil mi? Kaybolmuşluğumla bırakmayacaksın.





Yazarın Dilinden


Adam odanın içinde karanlığı ve kaybolmuşluğuyla savaşırken gördüğü tek bir silüet ona el veriyordu. Hayal miydi, gerçek miydi, neredeydi kendisi bile bilmese de bel bağlamıştı ona. Her gece duyduğu saatin 12'ye vurma sesiyle geliyordu o.




Yalnızlığının ve unutulmuşluğunun tek ışığı oydu.. Her ne kadar karanlık bir silüet olsa da geldiğinde yıldız gibi parlıyordu gecede. Her geçen saat kaybolmuşluğunu daha da derinden hissederken ilaç oluyordu ona.




Beynindeki, kalbindeki, ruhundaki boşluğu doldurmasına yetmiyordu düşünceler adamın. Her şeyi kopuk gibiydi.




Vücudundaki ağırlık onu boğmaya yetecek gibi geliyordu bazen ama o zamanlar karanlığın içindeki silüeti düşünüp nefes alıyordu.


Düşünürken yine bir şeyler oluyordu, acı göğsünden ağzına doğru yayılmıştı daha sonra da tüm vücuduna. Acıyı ilk defa bu kadar yoğun hissediyordu.



Üstelik uğuldayan rüzgar sesini kesmiş ve çok uzaklara doğru yol almıştı.



Elindeki sıcaklık ise yerini soğukluğa bırakıyordu.


Endişelenmişti, silüeti terk edip nereye gidiyordu böyle?



Göğsündeki tonlarca ağırlık bir anda kuş olup uçmuş, gözlerini ufak bir oynatmayla açacak gibiydi. Kollarıysa onun itaatlerine tekrar uyacak gibi.





Kulakları çok garip seslerle dolmuştu birden. Neler oluyor bir türlü anlamıyordu.. Gözlerine çöken karanlık gitmiş aksine sanki göz kapağını delip geçecekmiş gibi bembeyaz bir ışık gelmişti.




Kolundaki keskin acıyla bir anda gözleri ışıkla buluşmuştu. Önce her şey flu gözükürken panik damarlarında kol geziyordu adamın.




Gözlerini deli gibi kırpıştıran adama biri telkin veriyordu.




"Sakin olun lütfen, beni duyabiliyor musunuz?"




"Nefes alın, kendinizi bana bırakın!"




Adam en sonunda karşısında çırpınan adamın sözlerine uyup kendini bırakmış ve görüşünü netleştirmeyi başarmıştı.





Karşısında iki tane beyaz önlük giymiş adam ve bir kadın duruyordu.




Neredeyim ben? Ne oldu bana? Peri kızım mı getirdi yoksa beni buraya?





Kafasında düşünceler ardı arkası kesilmeden dönerken bir an durdu.





"Çok şükür, bizimlesiniz " dedi ona en yakın duran doktor.




Adam hala anlamamış gibi etrafına bakıyordu. Nasıl geldiğini bir türlü anlayamamıştı. En son kendi odasındaydı, bir anda neler olup da buralara kadar gelmiş olabilirdi ki?





Doktorlar bir bir odadan çıkarken bir çift tanıdık göz telaşla içeri girdi odadan. Yanına koşarak gelip ellerini tuttu karşısındaki kadın.






" Allah'ıma çok şükür! Seni bana bağışladı.. Gitseydin ne yapardım?"





"O ne demek öyle? Bana bir şey olmadı ki yatağımda yatıyordum, gecenin o saatinde yatağımda ne olmuş olabilir bana?" Dedi sorgulayan gözlerle bakarken.





"Na-nasıl? Hatırlamıyorsun... 2 yıldır uyuyorsun sen!"







Adam duyduğu şeyleri sindirmeye çalışırken gözlerini boş bir şekilde tavana dikmişti.



Beyni ise çoktan ona karşı bir şeyler düşünmeye başlamıştı.

"Unutulmayıp, unutmuş muydu yani?"





"Tanrı bir anlığına yeryüzüne eğilip usulca üfleyerek hafızamızı silseydi ve biz yaşanmış her şeyi unutarak, iki yabancı gibi yeniden karşılaşsaydık ne olurdu? Birbirimize aldırmadan geçer miydik? Yaşadıklarımızı bir daha yaşamak için birbirimize doğru bir daha yürür müydük?"

Ahmet Altan / İçimizde Bir Yer



....

BUL BENİ KAYBOLMUŞUM  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin