: yedinci bölüm

Zacznij od początku
                                    

Bir 'off' çekti. "Ne dememi istiyorsun? Sorunu söylesem bile, çözebileceğin bir şey değil. O yüzden boşver."

"Paylaşmak insanı rahatladır," diyerek taktiğimi değiştirdim. İstese de istemese de sorununu öğrenecek ve çözmesine yardım edecektim.

"Emin ol bunu paylaşmak hiçbir şeyi değiştirmeyecek," dedi ve kafasını ekrana doğru çevirerek oynunu açtı. Bu hareketiyle 'konuşma bitmiştir' diyordu fakat ben o kadar da emin değildim.

Bu konuyu daha sonra, birkaç saat kadar sonra, tekrar açmak üzere onu oyunuyla baş başa bıraktım ve artık benim olan odaya döndüm. Uzun bir gün olmuştu ve herkese tek tek mesajla anlatacak enerjim olmadığından hepsine bir 'Skype'a geç,' mesajı attıktan sonra okul eşyalarımı odanın bir kenarına bıraktım ve laptopumu açarak yatağımın üzerine kuruldum.

İlke ve Bora dışında herkes çoktan Skype'a girmişlerdi bile.

Görüntülü sohbet açtıktan sonra, "Selam millet," dedim. "Bora ve İlke nerelerde bilen var mı?"

Emir omuz silkti. "Bilmem. Gelirler herhalde. Gelmezlerse de boşver. Eminim ikisi de ödev peşinde koşuyorlardır."

Gökçe Emir'i azarladı. "Sessiz sakin insanlar olmaları kafayı ödevle bozdukları anlamına gelmiyor Emir."

"Her neyse," diye geçiştirdi Emir.

Kunter'in sesi heyecanlı geliyordu. "Basket takımına katılmayı deneyeceğim, beden eğitimi dersinde koç seçmelere gelmemi söyledi."

"Bu harika!" dedim Kunter'in heyecanını paylaşarak. Kunter, okulumuzun en iyi basketçilerinden biriydi ve basketbolu ne kadar çok sevdiğini biliyordum.

Rüzgar'ın yüzü düştü. "Bizim okulun takımında yer yok." Bir iç çekti. "11. Sınıfı iple çekiyorum."

Tuğçe kıkırdadı. "O kadar üzülme Rüzgar, bu süreyi yeni şeyler deneyerek geçirebilirsin."

"Ne gibi?" Rüzgar'ın sesinden yeni şeyler denemeye pek hevesli olmadığı çok net anlaşılıyordu.

Tuğçe bir an duraksadı ve Mert bu fırsatı kullanarak araya girdi. "Buldum! Küçük bir okula gitmiştin, değil mi?"

Rüzgar başıyla onayladı.

"Çıkabildiğin kadar kızla çık. Hatta bunu hepimiz yapalım. En çok kızı tavlayan yıl sonunda kazanır," dedi Mert, pişmiş kelle gibi sırıtarak.

"Tabii, sonra yerdeki kırıkları kim toplayacak?" diye sordum. Fikir aslında eğlenceliydi fakat biri bunu bana veya arkadaşlarıma yapsaydı ne kadar kötü hissedeceğimi bildiğimden, itiraz etmeden duramamıştım.

"Ne kırıkları?" diye sordu Kaan, konuşmadan uzak kalmış gibiydi.

Tuğçe, benim düşüncemi tamamladı. "Kalp kırıkları! Olum manyak mısınız? Bu yapılır mı kızlara?"

Mert omuz silkti. "Sadece bir fikirdi."

"Ben birinin listesinde olsam hoşuna gitmezdi ama," diye belirttim.

Mert yüzünü buruşturdu; fikrinin ne kadar rahatsız edici olduğunu anlamış gibi duruyordu. "Sana oradayken biriyle çıkmak yasak," dedi birden.

Gözlerimi devirdim. "Herkes senin gibi kalın kafalı değil Mert."

Kaan bir kahkaha attı. "Çocuklar sakin. Bekleyin, birazdan Kaan abiniz sütünüzü getirecek. Zırlamanıza gerek yok."

Cam Kırıkları | askıdaOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz