31.Bölüm-1.Etap

655 34 15
                                    

Gergin ortamda çıkan kıtırtıyla bütün yüzler bana döndü. Ne yani kurabiye yiyemez miydim? Hem bu lezzetli kurabiyeleri bahşeden musco'yu reddetseydim ona saygısızlık etmiş olurdum. Beni bilirlerdi saygıya pek önem verirdim.
"Şöyle bakmayı kesin"diye mırıldandım"kehaneti düşünelim biraz"
Gözlerini benden çektiklerinde gözüm istemsizce Lucy'nin koluna kaydı. Beyaz teninde iz yoktu ama kötü hissettiriyordu. Elbette onun canını yakmak istemezdim.
Bir saniye, böyle olmaması gerekiyordu. Böyle düşünmem yanlıştı. Eğer birinin canını yaktıysam, bu istediğim için olurdu. Ve hiçbir zaman böyle düşünmezdim.  Bu sanki şey gibiydi... Pişmanlık.
"Aşkın inine gittik. Sihirli adadan anahtarı almamız gerekiyor ki anahtar..."
"Büyük ihtimalle kalem olmalı"diye tamamladı Leo Lucy'i.. Gumiho'nun uyanması için kaleme ihtiyaç vardı. Eğer anahtarı bulursak onu tarih sınavlarında da kullanmayı aklımın bir köşesine not ettim.
"Bir anahtar ustası tanıyorum" musco şu tuhaf ingiliz soylularının giydiklerine benzeyen takımını çekiştirerek ayağa kalktığında göz devirdim. "Vietnam savaşında tanışmıştım. Size onu ayarlayabilirim."Göz devirerek çocuklara döndüm. "Şey, ama tabi ben en iyisi gideyim"
"Doğru karar" kapıya ilerlediğinde başımı şekilden şekile girdiğim koltuktan sarkıtarak bağırdım. "Güle güle!"
Nico'yla göz göze geldiğimde kaşlarını çatmasıyla oturduğum yerde toparlanarak ciddi durmaya çalıştım. Hadi ama! Bir görevdeydik. Neden bu kadar ciddi durmak zorundaydı ki? Sıkıcı insanlar...

"Korkarım ki tamirci Leo üzümler de Lucy olmalı. Tabi başka bir şey de olabilir" diye mırıldandığımda Isaac'in bana attığı bakışı yakalamıştım. Bazı şeyler biliyor olmalıydı.
Aslında bakarsanız, işimi garantiye almalıydım.
"Gri benim kalbim olmalı"dedim kasvetli bir ifadeyle"siyaha dönüşecek. Bu hiç iyi görünmüyor" masadakiler durgunlaştığında gülümsemeye çalışarak devam ettim.
"Kutsal suyumuzu aldık ama hangi ölüyü diriltecek bilemiyorum" elimi belimdeki kutsal su matarasına götürerek "karanlık kim bilemiyoruz"diye devam ettim. Böyle giderlerse birden sessizlik tanrıçası belirecek*böyle bir tanrıça olduğunu sanmıyorum* ve onlara kheiron'un bigudilerinden hediye edecekti. Karanlığın çığlığından bahsediyordu. Çığlık deyince akla ben gelsem de karanlık olduğumu sanmıyordum.
"Gerçekler tilkinin gözlerinde saklı"diye mırıldanan Nico'ya döndüm. "Gumiho'nunkilerden biri olmalı."
Onayladığımızda derin nefes alarak son dizeyi söyledim.
"Ve ölüm ki o en çok acıtanı. Belki de birimizin ölmesi şart değildir." Kendime çektiğim dizlerimi indirerek ayağa kalktım. Ellerimi masaya dayayarak öne eğildim. "Belki de burada bahsettiği ölüm çok daha farklıdır"
Herkes ne ima ettiğimi anlamış olmalı ki Isaac'e bakıyordu.
Önce anlamasa da herkesin ona baktığını farkedince rahatsızca yerinde kıpırdandı.
"Niye bana bakıyorsunuz. Kendimi filmlerdeki kötü adamlar gibi hissettirmeyin bana." Çığırtısına aldırmadan görevlinin getirdiği zencefil aromalı içeceği elime aldım. -evet çok konforlu bir gemi jsjaj-
Sıcak şeyleri sevmezdim. Sıcak çikolatayı bile elimden geldiği kadar  soğutup öyle içerdim.
Ama zaten bunun için farklı planlarım vardı.
"sana öyle gelmiştir ısaac"
Dikdörtgen masanın baş kısımlarında ben ve nico oturuyordu ve evet bu yüzden onunla sık sık göz göze gelmiştik. Isaac dikkatler üzerinden çekilince biraz olsun rahatlamalıydı ama tahminimde haklıysam rahatlamamalıydı.
Nico'nun yanına gitmek için Isaac'in de yanından geçmem gerekiyordu. Mükemmel.
Nico'nun yanına ilerlerken ayağı kaymış gibi yapıp bütün çayı Isaac'in üstüne dökmemle donuna sincap girmiş çizgi karakterler gibi hareketler yapması bir oldu.
"Ah elimden kaydı."dedim endişeli bir sesle. "Isaac çıkar tişörtünü, Leo çantasından yeni bir tişört getir."
Leo çantayı karıştırmaya başladığında Isaac'i süzdüm. Çıkartıcak gibi durmuyordu ama bildiğiniz can çekişiyordu. Yalnız söylemeliydim ki sanki acısı geçmiş gibi bakıyordu ama dişlerini sıktığını biliyordum. Eh ikinci ders buydu zaten. Acınızı saklardınız. Ama unutmayın ,acıya son veremezdiniz.
"Ben iyiyim sağol, geçti"zorlukla söylediği şey karşısında lucy kafasına bir tane geçirerek "çıkarsana şunu gerizekalı''diye bağırdı. "Sosise döndün iyiyim diyorsun hala. Büyükannemin akşam yemeğine benzedin. "
Tişörtünün eteklerinden tuttuğumda ellerimi durdurdu. Lanet olsun çıkarmak zorundaydı. kahkaha atarak alayla konuştum.
"Bizden utanmıyorsun herhalde"en sonunda pes ettiğinde tişörtünü çıkartıp kenara attım.
Evet, oradaydı,kelebek dövmesi çok net görünüyordu. jack'inki gibi. Bu dövme benim garantimdi.
Çünkü bazı dövmeler bedene değil ruha bağlanırdı ve kopamazdı. (kelebek bölümünde bahsetmiştim.)
Nico'nun bana attığı sert bakışlara 'ne bakıyon lo' bakışımı atarak (benim bakışımdan jsjs)  elimde oluşturduğum suyu Isaac'in üstüne püskürttüm.. Güçlerimi neden en başta kullanmadığıma gelirsek, Yaşasın acımasızlık.
"Dondum kes şunu" gülmemeye çalışarak  püskürtmeyi kestiğimde "özür dilerim."dedim.  Diğerleri de biraz ıslanmış ve sinirle bana bakıyordu. Ne yani bedava banyo yapmıştılar daha ne istiyorlardı. Melezler de nankördü.

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin