25.Bölüm-Isaac?Jack?

947 64 58
                                    

Multi ultra yakışıklı Isaac ve ultra sempatik leo (az daha stile syazcaktı alışkanlık işte)
*
No one can fill your shadow
Cause you are all I am
-imagine dragons/lost cause
*
Navona meydanında yürürken bir yandan da Isaac'in, aslında Thanatos'un oğlu olduğunu düşünüyordum. Bunu beklemiyordum yani o...sanki bir Unicorn'du ve Thanatos daha çok azrail tipli bir melekti. Yine de böyle düşündüğü için onu suçlayamazdım, evet çoğu kişi ölümden korkardı. Hem daha önemli bir sorunum vardı, Eliza'yı çekmekle meşguldum. Nico ile sarmaş dolaş yürüyorlardı. Hayır üzülmedim veya kızmadım.
Bana ne ki ben sadece Eliza'nın konuşmasına şey ettim. Yani kesinlikle şey etmemden başka şey yok. Kimi şey ediyorum!
Fazlasıyla gıcık bir görüntü.
Nico'nun fobisi vardı bi kere! Tama bu iyi bir savunma mekanizması değil ama olsun.
"Vay be, nico kızı hemen kaptı" Gözlerimi kısıp ağır çekimle Isaac'e döndüm. O da ağır çekimle gözlerini pörtletirken halimize acıdım ya.
"Kıskandığını Nico da biliyor mu?"dediğinde dehşetle ona baktım. "Ni-" bağıracakken hızla ağzını kapatarak tısladım.
"Sus yoksa kız ölür" ellerimi ağzından çekerek ters bir bakış attı " ne kızından bahsediyorsun Tanrılar aşkına!"
"Bilmiyorum"dedim dudak büzerek "genelde bir kız oluyordu. Bak o çeneni kapat ve saçma sapan imalarda bulunma"
İstemiyordum bu saatten sonra yapacak bir şey yoktu. İsteyerek sarılıyordu Eliza'ya, saçını bile öpmüştü kokusuna hasret kalmış gibi. Umut yoktu.
Hayal yoktu.
En önemlisi yalan yoktu. Sadece gerçek vardı ilk kez belki de gözümün önünde.
"Tamam ama bana telatabi gibi bakmayı keser misin?, biliyorsun ödümü kopartıyorlar."
Buruk bir gülümsemeyle Isaac'in yanından ayrıldım ve ada tanrıçalarına dair iz bulmak için etrafıma bakındım.
"Şurası olabilir mi Aşkım" şaşkınlıktan gözlerim irice açıldı.

Bakın Arthur gelip 'merhaba camelot halkı'diyebilir, uçan bir panda paten kayabilir. Hatta ve hatta Scott köpek dişini kırabilir.
Ama o söz Nico'nun ağzından çıkamaz! Olmaz!
Diğerleri de şaşkınca bakarken o Eliza'nın gözlerine dalmıştı. Ok nedense halen elindeydi. Aldırmamaya çalışarak gösterdiği tarafa baktığımda 'Olimpos Turizm'yazısını görmemle gülümsemeye çalışarak oraya doğru yürümeye başladım. Lucy'nin kolumu tutmasıyla ona döndüm. Anlayışla gülümsedi.
"Ben bu aşk işine inanmıyorum, bu işte birşeyler var. Nico Eliza'yı sevemez, onu tanımasam da buna eminim." Omuz silkerek dükkana döndüm. Bana neydi ki?
Vitrinde kocaman afişlerde 'ada turları'yazıyordu.
İçeri girdiğimizde serin olmasına şükrettim. Roma fazlasıyla sıcaktı.
Sanırım Aelous bir yerden bizi izleyip 'sosis olun hanım evlatları!'falan diyordu, en azından benim tahminim bu yönde.

Leo Danışman kısmındaki kırklı yaşlardaki kadına doğru eğilerek fısıldadı.
"Adalar hakkında bilgi alabilir miyiz? Yunan olanlarla özellikle" biz öksürünce göz devirerek direk "nesoilerle görüşmemiz gerek"dedi. Bu çocuğun ortası yok cidden ya.

danışman gömleğinin yakalarını düzelterek"Kimden bahsediyorsunuz bilmiyorum, gençler" dedi bizi süzerek.
al işte bütün herkes aynı taktiği uyguluyor, sıktı ama artık.
"Bir ölümlü durduk yere romadaki Olimpos turizm'e gelip de nesoileri sorucak değil. Bu sıradan bir insanın empire state binasının 600. Katında olimpos'un olduğunu bilemiyeceği halde asansör görevlisinin inkar etmesi kadar saçma. Meleziz biz" hızlı konuştuğum için nefes nefese kalmıştım.
"Ha şöyle desenize, hemen haber veriyorum"kadın arkasını dönüp biraz bekledikten sonra tekrar bize döndü. "Ben Notios,güney adaları tanrıçası,Evet bize ne sormak istiyorsunuz melezler."
Ciddi misin?
Kadının gözlerinde bir spor salonu dolusu insana yeticek kadar enerji vardı. Kahverengi örülmüş ve çiçeklerle süslenmiş saçları, palmiye desenleri ile dolu mavi- yeşil tonlarında bir elbise ve yeşilin en güzel tonunda gözleriyle kıpır kıpırdı.
"Ihm şey," ısaac cümleyi toparlamaya çalışıyordu. "Biz avalon adasına nasıl gidebileceğimizi öğrenmek istiyoruz. Cupid'in çatlak elçisi, sizin yardım edebikeceğinizi söyledi. Siz adalar tanrıçasıymışsınız."
Aniden arkadan iki tane kadın çıktı ve sağdaki kadın yüzünü buruşturarak tısladı, sarı saçları aynı şekilde örülmüş ve gözleriyle aynı renk buz mavisi bir elbise giymişti. Çok...güzeldi ama bir o kadar da sert ve soğuk bakıyordu.
"Kurnazın, düzenbazın tekidir o" dedi tiksinircesine, içimden bir ses hiç de iyi bir geçmişleri olmadığını söylüyordu.

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin