19.Bölüm-Etrafının insanlarla dolu olmasıdır yalnızlık

1.1K 86 58
                                    

Multimedya Isaac /Birdy-light me up

"Eğer bu gece ölmem gerekiyorsa
Hislerim kimseye benzemediği için öncelikle üzgün olduğumu söyleyebilir miyim?
Ben çok şapkalı bir adamım buna rağmen
Hiçbir şeyin üstadı olmadım "

-C'mon

Manhattan sokaklarında belimizdeki kılıçlarla otel aramak garip olsa gerek. Sis olmasa ne olurdu acaba. Büyük ihtimalle silah kullanımından hapse girerdik ve değersiz kahramanları olmadan hayat Tartarus'a dönerdi.

"Burada niye bir otel yok. Her yer ev"diye yakındı Isaac."açım ben ve açken düzgün düşünemiyorum."

Alayla güldü Lucy"sen düşünebiliyor muydun canım ya. Gittikçe ilerleme kaydediyorsun." Onların kavgalarına gülerken Nico'nun yanına ilerledim. Beni farkettiğinde 'sen ölmemişmiydin yav'bakışı atınca göz devirmelerim eşliğinde "bir pansiyon bulamayacağız"dedim. Hava kararmaya başlıyordu.

"Ne yapabiliriz peki Bayan çakma Ariel"dediğinde 'hıh'diye bir ses çıktı ağzımdan.

"Bir kere o kızıl saçlarıyla övünmesin. Dip boyasının geldiğini ekrandan rahatça görüyordum ben" dediğimde inanmayan bir bakış attı."gözlerim keskin. Hem ayrıca konumuz bu değil. Pansiyon falan yok. Sadece evler var."

O sırada gözüm karşıdaki evden çıkan valizli aileye takıldı. İkiz olduklarını tahmin ettiğim kız ve erkek çocuklar neşeyle arabaya binerken adam ve kadın da valizleri yerleştiriyordu. Nico'nun konuşmasına izin vermeden ona döndüm ve sırıttım.

"Benim daha iyi bir fikrim var"

Planı diğerlerine de anlattıktan sonra ailenin gitmesini bekledik. O eve girmek zor olmayacaktı. Kameralar yoktu. Garaj kapısını veya üst kat pencerelerini de kullanabilirdim. Bu konuda iyiyimdir.

Diğerlerine işaret çakıp hızla duvara tırmandım. Zor yol en iyisidir. 2. Kata çıkınca yan taraftaki geniş pencere pervazına doğru atladım. Demirlerden destek alarak kalkarken diğerleri de kapıyı açmamı bekliyordu. Pencereye dirsek attığımda kırılan camdan kolumu uzatarak pencereyi açtım. Bunlar o kadar sessiz yaptım ki evlerle dolu sokaktaki bir kişi bile görmedi.

Sessizce içeri süzüldüğümde mavi ve pembe renkleriyle döşenmiş bir çocuk odasında olduğumu farkettim. Böyle bir odam vardı bir zamanlar. Beni seven bir annem. Dostum ve mutluluğum... Değişmeyen tek şey dostlarım sanırım.

Yavaşça ikizlerin odasına göz gezdirip aşağı indim. Sade ama güzel bir evdi. Tahminimce 4 odası falan vardı ve soft renkler ile insan ferahlıyordu. Kapıyı açtığımda bana bıkkınlıkla bakan 4 çift göz görmemle tekrar kapatıp kapatmamak arasında kaldım. İçeri geçerken bana omuz atmayı da unutmadılar tabi...

"Ağaç olduk."dedi sinirle Lucy. Ama onu düşünemeyecek kadar düşünceliydim. Bu nasıl cümle ya.

Isaac"En azından meyve verip bir işe yaramış olursun"dediğinde kafasına gelen 5 parmaklı cisimle inlemesi bir oldu."ağzımızı açsak suç yav. Isaac sen kimsin ki zaten. Saksı değilim ben!"

Koltukta yayılan Isaac'e sarıldım. "Sen saksı değilsin minik domuz iblisim." Gülümseyince yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Küçükkende sabahtan akşama kadar böyle otururduk. Çimlerde koşardık salak gibi, dondurmamı yediğinde ağlardım. Ben ağlayınca hep sıkıca sarılırdı bana. Şimdi ise ona baktığımda sanki Jack'i görüyorum. Bana bakışları bir aile gibi. Jack de beni hep ailesi gibi görürdü. Ve onu da çok severdim...

Leo'nun kenarda tek başına oturduğunu gördüğümde yanına gidip yavaşça oturdum. Biraz üzgün görünüyordu. Elleriyle oynamaya başladığında elimi elinin üstüne koydum ve içten bir gülümseme gönderdim. Kendini hep yalnız ve yedinci tekerlek olarak görmüştü.Kafamı omzuna yasladığımda kollarıyla beni sardı.

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin