23.Bölüm-Cupid'in İni

1.1K 62 28
                                    

Dün 18 Ağustos'tu melezler. Demigod'ların bu kutsal gününü kutlarım. Ve bir gerçek. Hepimiz Romeo ve juliet olabiliriz,
ama bir percabeth olamayız.

"The shadow covers me, the sky above a blaze that only lovers see"
*
Multi Passionis
Çözülmesi gereken bir sürü olay halen vardı.
Gittikçe kafam daha da çok karışıyordu. Hera ile şehir merkezindeki bir parkta buluşacqktık ne harika ama(!)

"Sosislerimin ne hissettiğini anlayabiliyorum." Sıcak hava yüzünden bunalmış Leo'ya göz devirerek Lucy'nin yanına gittim. Saçlarıyla oynamayı bırakın resmen 3. Dünya Savaşı'na girmişti.
"İyi misin?"diye sorduğumda gülümsedi.
"Elbette, sadece biraz gerginim" yalan! İyi değil aşık. Bu kadar belli etmese de saf numarası yapabilsem sadece.
"Hı-hı Lucy, Percy son okulunu patlatmadı,Emma da gökdelene su bastırtmadı zaten." (Kayıp kahraman geldi aklıma)
Göz devirerek ayağa kalktım. Niye geçmişi deşiyorsun şimdi Leo?

Karşımızda beliren Hera ile Isaac kalbini tutmaya başladı.
"Yemin ederim kalp krizi geçireceğim bir gün."
Hera onu takmayarak karşımızda durdu. Çiçek Lucy'nin elindeydi. Çiçeği tanrıçaya uzattığında Hera sevinçle çiçeği aldı ve göz gezdirdi. çiçeği aniden elinde beliren saksıya yerleştirdiğinde çiçeğin kökler oluştu ve saksıya yerleşti.

"Çiçeği getirdiğinize göre sizden istediğim bir şey daha var? Çiçeğin ne işe yaradığını merak ediyorsunuz biliyorum. Sadece onu koklamanızı istiyorum."

Şaşkınlıkla ona bakmayı kestiğimizde herkes tereddütle çiçeği koklamaya başladı. Lucy de mor, Nico'da siyah, Leo'da kırmızı, Isaac de ise koyu kırmızıydı. olmamıştı. Sıra bana geldiğinde yavaşça kokusunu içime çektim. Odunlarda yanan ateş gibi kokuyordu. Birazcık da annemle küçükken gittiğimiz Hudson Nehri'ni andırıyordu kokusu. Her hafta oraya gider ve suyu izlerdik. Fazla kirliydi ama ben nedense bir tek oraya gitmek isterdim. Çiçeğin kokusu mükemmel değil ama hatırlatıcıydı. Gözlerimi kapattığımı anladığımda açtım. Çiçek alev rengine bürünmüştü. Kafamı kaldırıp Hera'ya baktığımda gülümsedi.
"Seni sevdi sanırım"diyerek çiçeği yavaşça elimden aldı.
''Cevaplamanız gereken sorularımız var. Tanrılar biraz yardımcı olsa hiç fena olmaz." Lucy'i onaylayan bakışlar attığımızda Hera bıkkınlıkla konuştu.
"Sizi oraya göndererek hem çiçeği almanızı hem de gerçekleri anlamanızı sağladığımı söyleyebilirim. Volpe yüzünden hepinizin kafası karışık biliyorum. Ama kötü olması yalan söylediğini göstermez"
"Yaniii"dedi Isaac i'leri uzatarak.
"Artık öğrenmenizin vakti geldi. Sizi oraya gönderdim çünkü Emma benim tek varisim. Bunu artık anlamanız gerekiyordu. Nefesinin nasıl daraldığını biliyorum Emma. O bebeklerin ölüsünün senin nasıl canını yaktığını biliyorum. Buna bir anlam veremiyorsun ama bunu bilmen gerek. Zira her nefesin kesildiğinde seni öpücek biri olmaz."
Başımı ellerimin arasına koyup bıkkınca nefes verdim. Şaşkındım ama...Nico ile öpüştüğümü söylemeseydi en azından.
Şimdi ben onun...
"Ben senin kızın mıyım?"dedim dehşetle. Herkes aynı şekilde ona bakarken Hera göz devirdi.
"Tabiki hayır. Bağlılık yeminim var benim. Hem benim kızım olsan biraz zeki olurdun.
Oh!...bir saniye bana laf mı soktu o?
"O zaman.."Isaac lafını devam ettiremeden hera ciddiyete atıldı.
"Şu kalp meselesini senden daha fazla saklayamayız. Zaten başından beri saklamamamız gerektiğinden bahsetmiştim. Bu beyazlatma işini kutsama gibi düşün. Hepimiz bir parçamızı sana verdik ama sen benimkini seçtin. Benim bir yanım sana bağlı Emma. Diğerlerinin beyazlıkları kalbinde olabilir ama benim gücümün bir kısmı da sende. Bu yüzden Lamia'dan nefret ettin, canın yandı. Biz aynıyız. Bağlılık yeminim olduğu için benim yerime poseidon melezi olduğunu sanmaları daha güvenliydi. Seni kutsadı. Hiç düşündün mü atlarla neden konuşamadığını? Bu bir yetenek meselesi değil Emma. Onlarla konuşmak suyu kontrol etmeye benzemez. İçtenlik ve bir bağ gerektirir.. ve Bir Poseidon melezi değilsen atlarla aranda bu bağın olması neredeyse mümkün değil."
Gerçekler yüzümüze sert bir rüzgar gibi çarparken sinirle bağırdım.
"Yalan söylediniz! hepiniz. Ve sizin kazanmanız için bu göreve katıldım. Ah ne de salağım!" Ellerimi saçlarıma geçirip çektiğimde bir el yavaşça elimi geri çekti ve kollarıyla etrafımı sardı. Kokudan dolayı kim olduğunu anlamak hiç zor değildi.
Nico.
''Bunu neden şimdi söylüyorsunuz"dedi Nico soğuk bir sesle. Ellerini belime sarmış hareket etmemi engelliyordu. Çünkü o da biliyordu dayanamayacağımı.
"Bir savaş söz konusu. Kim olduğunu bulmak sana kalmış. Çiçeğe gelince sorularımın cevabını verdi bana. Zamanı geldiğinde anlayacaksınız. Dikkatli olun melezler. Dolunay yaklaşıyor. Ha bu arada yeni durağınız Roma, Trevi çeşmesi." Hera aniden kaybolduğunda dizlerimin bağı çözüldü. Nico'nun beni saran kolları olmasa çoktan yeri boylamıştım sanırım.
"Dolunay yaklaşıyor nedir ya,Teen Wolf'ta mıyız?" Leo sessizce söylenirken Nico'dan ayrılıp kenardaki banka oturdum.
Tanrıları kafama takmazdım, kim olduğumu önemsemezdim.
Çünkü ben... bendim işte!
Kimin kızı olduğum değiştiremezdi bunu. Ama aniden yüzüne vurulan gerçekler sarsıyordu. bir yalanı yaşamak. Percy abim bile değildi mesela.
"İyi misin?"dedi Nico gerginlikle. Hayır, hiçbirimiz iyi değildik..
"Sence''dedim buruk bir gülümsemeyle. Yanıma oturduğunda fobisine rağmen bana sarıldı. Gerçi o fobiyi takmıyorduk sanırım. Daha önce ona sarılmıştım. Temas halinde bulunmuştuk, hatta beni öpmüştü.
Yüzümde bir sırıtma belirince 'kes şunu'dedi iç sesim. 'Seni sevmiyor. Sadece nefessizlikten ölme diye yaptı Emma. Deliriyorsun'
İç sesime hak vererek yavaşça Nico'dan ayrıldım.
Saçları dağılmıştı ve gözlerinin altı çökmüştü. Ama yine de çok...tapılasıydı.
"çok dengesizsin"dedim hızla."yanii bir soğuk bir sıcaksın. Ilığın yok mu senin. "Dediğimde belli belirsiz gülümsedi.
"Sen de dengesizsin. Ben karşımda psikopat bir melez göremiyorum"dediğinde gülümsedim.
"Öhöhöm" Leo farketmemiz için neredeyse ciğerlerini söktüğünde ona döndük.
"Bölüyoruz ama... baban bilinmiyor,ayrıca kalbinin gri olduğu iddia ediliyor. Bu konuda bir şey söylemek istersin diye düşünüyorum." Yavaşça ayağa kalkıp
Leo'nun karşısına geçtim.
"Gumiho'yu yendiğimizde bunu düşünmek için vaktimiz olacak. Bak kimim bilmiyorum tamam mı? Tahminim de yok! Bildiğim tek şey var o da ben bir insanım. Tanrı kanı taşıyan bir insan."
Hepsi sus pus kesildiğinde yürümeye başladım.
"Trevi çeşmesi"dedi Leo az önce hiçbir şey olmamış gibi neşeyle. "Roma'ya gitmek için hazır olun!"
**
Lucy
Emma ve Nico önden konuşarak ilerlerken biz de arkadan yürüyorduk.
"Uçan bir şeye ihtiyacımız var."dediğimde Leo gözlerini kısıp bana baktı.
"Ben size seçenek sundum ama kabul etmediniz. Argo 2 dedim, Festus dedim dinlemediniz. Şimdi pac man'de yenilmiş Bay D. Gibi kaldık işte. " ona göz devirdiğimde gülümseyerek kolunu omzuma attı.
"Yine de pegasusları göndermelerini isteyebiliriz. Çoktan kampa dönmüşlerdir. Şahsen bana öyle
isimler koysalar ben kampa hiç dönmezdim" gülümsediğimde amacına ulaşmış gibi sırıttı.
"Hep böyle gülümse kızıl, sana somurtmak yakışmıyor"dediğinde kalbimi kusacağımı sandım. Fazla yakındık.
"Ş-şey ben ımmm, bir Emma'ya bakıp geleyim."dedim ve aradan sıyrılarak Emma'nın yanına ilerledim. Korkaktım. Koca bir korkak.
Emma'nın kolundan çekip birazcık Nico'dan uzaklaştık.
"İyi misin?"diye sorduğumda buruk bir gülümsemeyle "sanırım"dedi.
Üstünde siyah kot şortu ve bordo askılısı vardı. Saçları biraz dağılmış ve kolları da biraz çizilmişti. Göz altları biraz çökük olsada adeta 'seni ezerim'dercesine bir duruşu vardı. Psikopat tanımına pek uymuyordu.
"Anlatmak istediğin bir şey varsa ben buradayım"dedim çekingence. "Yani tabi bana anlatmak istemeyebilirsin sonuçta beni tanımıyorsun ama...kafan karışık ve ben iyi bir sırdaşım"gülümsediğinde ben de aynı şekilde karşılık verdim. Hiç psikopat durmuyordu.
"Teşekkürler. Ve evet kafam biraz karışık" başımla onayladığımda dayanamayıp sordum.
"Gerçekten öpüştünüz mü?" Diğerleri geride kaldığı için kimse duymamıştı. Ağzını açtı ama bir şey diyemedi. Eh, ben cevabı aldım bile.
"Bu harika. Nico'ya nasıl baktığını gördüm"dedim sırıtarak. Ve o an söylediğiyle öylece kalakaldım.
"Ben de senin Leo'ya nasıl baktığını gördüm Lucy. Nico Eliza'yı sevdiğini açıkça söyledi ama senin bir şansın var. Bunu değerlendir. Hem ben aşık olmam"dediğinde düşündüm. Haklıydı. Leo belki karşılık vermeyecekti sevgime ama söylemeliydim. Çünkü içimde tutmak sadece canımı yakıyordu.
Ayrıca, Nico ve Eliza mı? Çocuğu tanımıyor olabilirim ama o kıza bakmayacağına eminim.
"Git ve söyle ona. "Dedi. "İçinde tutmanın canını yaktığını biliyorum. Kimseye anlatmamak, kendine saklamak kötü bir şey olmalı" dediğinde neşeyle güldüm.
"Hakkısın. Ölebiliriz ve ben onu sevdiğimi söylemeden ölmek istemiyorum"dedim omuzlarımı dikleştirerek. "Çünkü beni sevmese de içimde tutmak beni sadece güçsüzleştirir. Belki de geç olduğunda onu tamamen kaybederim. Tavsiye için sağol"
söyleyeceğim.
Tam giderken topuklarımın üstünde döndüm ve gözlerimi kısarak konuştum.
"Unutma Emma. Hayat sana limon verdiğinde yapman gereken şey limonata, onu başkalarının gözüne sıkmak değil."
Samimi bir gülümsemeyle yanından ayrıldım, mesajımı anlaması umuduyla...

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin