21.Bölüm-Tilkinin İni

1.1K 83 24
                                    

Çok gecikti biliyorum ama internetle ilgili bazı sorunlar var. Tabletten yazıp telefona aktarmaya çaloşıyorum internette yayınlamak için. Bir de yurtdışı planı bazı sorunlar yüzünden ertelendi. Ama yine de yazmayı düşündüğüm yerleri araştırarak yazacağım. Yeni bölümün yarısı hazır gibi yazmaya devam edeceğim. Astra Lucy Holland Roden yaptım arkadaşlar. Ya o ya da Emily Rudd mudu ne işte o olcak. Ben şimdilik o yaptım.
Multi/Astra Lucy

"Hissetmeyi asla istemedim
Kalbimi çalmanı istemedim
Bilmeni asla istemedim
Zayıf olduğumu göstermeyi asla istemedim."
/Taylor Momsen/

"Tanrıçam?"

Hera karşımızda bütün asilliğiyle bizi inceliyordu. Onu hiç bu kadar yakından görmemiştim ve garip hissetmiştim. Aslında neredeyse hiç tanrıça görmemiştim.

Kahverengi saçları omzunun üstünden örülmüştü ve tavuskuşu desenli bir elbisesi vardı. Saçlarındaki taç ve elindeki üstünde lotus çiçeği olan altın asa ile olimpos'un kraliçesi olduğunu belli ediyordu.

kahverengi parıldayan gözleriyle bizi inceliyordu ki bu fazlasıyla rahatsız ediciydi.

"Ben de sizi bekliyordum''dedi. Gözlerindeki o kurnazlık bile endişelenmemi sağladı. Biraz (!) sinirli ve...kinci bir tanrıça olduğunu duymuştum ve belki de sabahtan beri tilkiyi o karşımıza çıkartıyordu.

Aniden bitkilerden oluşan tahta oturdu ve konuşmaya başladı.

"Ne bu suskunluk? Canavar görmüş gibi bakmayı kesmenizi bekliyorum."dedi sinirle.

Nico bir adım öne çıkarak konuşmaya başladı.
"Burda olma nedeninizi öğrenebilir miyiz?"
"Elbette. Öncelikle bu göreve katılırken ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Çok sorumsuzca bir seçim yaptınız. Ve tehlikedesiniz. Bu yüzden bu görevi bırakmanız gerektiğini söylemek için buraya geldim."dedi ciddi bir tavırla.
Tabi canım bizi çok düşünüyorsun da sanki...
"Bu görevi bırakmayacağız"dedi Isaac bir adım öne atılarak."Gerçeklerden kaçmaktan başka bir şey olmaz bu. Korkak gibi davranarak kaçamayız."

Haklıydı ama hera buna sinirlenmişe benziyordu. Sert rüzgarlar yüzümüzü yalarken bir adım attım.
"Madem tehlikede olduğumuzu biliyorsunuz o zaman tehlikenin ne olduğunu da söylersiniz. Saçma oyunlarla melezleri uğraştırmanın bir anlamı yok."dedim soğukkanlılığımı koruyarak. İşte şimdi bana şu kovboy filmlerindeki gibi dehşet verici bakıyordu. Bakışlarının sertleştiğini anladığında gülümseyerek ayağa kalktı. Elbisesinin eteğini taş yolda sürükleyerek karşımda durdu.

"Emma strongmane. Madem göreve devam edeceksiniz..."hepimiz başımızı salladığımızda devam etti. "O zaman size ipucu veririm. Elimden geldiğince yardımcı olabilirim."dedi şeytani sırıtışıyla.
Leo bıkkınca nefesini dışarıya verdi.
"Karşılığında ne istiyorsun? Bir şey istemeden hiçbir şey yapmıyorsunuzda."

Hera Leo'yu takmayarak gözlerini gözlerime kilitledi. Cidden! Bir tanrıçayla göz göze gelmek bile rahatsız edici. O kadar delici bakışları var ki kendimi Tartarus'ta gibi hissediyorum.

"İstediğim şey...Lamia'nın benden çaldığı çiçek.."dedi ve bir anlık yüzünde oluşan öfkeyle hızla tahtına oturdu.
"Lamia da kim?"dedi lucy kaşlarını çatarak. Kaşları birbirine değiyor ve insanın gülesi geliyor cidden...

Hera asasını iki kez yere vurduğunda İris mesajına benzeyen bir görüntü çıktı. Bu bir mahzendi. Çatısındaki deliklerden yukarıda gezinen gölgeler görünüyordu.
Mahzenin siyah mermerleri ona daha korkutucu bir görüntü katarken orada bir kadın olduğunu farkettim. Ama vücudunun alt kısmı yılandı. Ama drakopnların aksine bunun kuyruğu çok daha değişikti. Değişikti işte...tarif edemiyorum.

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin