13.Bölüm-Avcılar Burada

1.3K 102 10
                                    

Biliyorum ki maçalar bir askerin kılıçları
Biliyorum ki sinekler savaşın silahları
Biliyorum ki karolar bu sanat için para anlamına geliyor
Ama hiçbiri kalbimin şekli değil...
-Sting/shape of my heart

**********

Sabah kalktığımda üstüme lacivert şort ve siyah salaş askılı giydim. Emily bir kaç gündür kampta ve gayet sıcak davranıyor herkese. Melezlerin gözüne girdi anlayacağınız. Halen bana niye bu kadar tanıdık geldiğini çözemedim.

Ayaklarıma spor ayakkabılarımı geçirdim ve dışarı çıktım. Kahvaltımı yaptıktan sonra Nico ile birlikte göl kenarına yürümeye başladık. Artık o kadar soğuk davranmıyordu bana. Bir arkadaş. İşte Nico'nun buna kesinlikle ihtiyacı vardı. Tabii benim de. Birbirini anlayan dostlar. Açıkçası çocukluk arkadaşıma olan şeyden sonra arkadaşlarıma bir şey olmasından korkuyorum. Tamam. Piper, Annabeth, leo vs. Hepsi arkadaşım ama işte onlar anlayamazlar. Hissedemezler. Bu çok zordur. Ancak yaşamış, hissetmiş olan anlayabilir. Acı, belki her melez acı çekmiştir ama onlarınki elbet bitmiştir. Benimki ise bitmiyor. Her gün karanlığı ne kadar sevdiğimi düşünüyorum. Ama ne kadar da korktuğumu da... Bu uyuşturucu gibi. Seversin ama sana zarar verir ve bu seni korkutur. Ama değişemezsin.

Göl kenarında suya şekiller verirken bir yandan da bunları düşünüyordum.
"İyi misin? Fazla dalgınsın."dedi Nico. Endişeyle bana bakıyordu. Doğru, fazla sessiz ve dalgınım.
"Şeyy.,evet ben iyim."dedim zoraki bir gülümsemeyle. Anlatmak istemediğimi anlamış olmalı ki hiç bir şey söylemedi. Anlayışlıydı.
Aniden gelen çığlıkla başımı ormana çevirdim.

"Sen de duydun mu?"
"Neyi?"dedi Nico anlamayan gözlerle.
"Çığlığı"dedim etrafıma bakınırken.
"Ben çığlık falan duymadım."dediğinde burnuma o koku doldu. Metalik kan kokusu. O kokuyu nasıl aldım halen aklım almıyor.

"Kan kokuyor."dedim ve çığlığın geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Nico bana yetişmeye çalışıyordu ama çok hızlı koşuyordum. Kan kokusu daha da artmaya başladığında gördüğüm manzara mide bulandırıcıydı. Şanslıyım ki karşımda duran parçalanmış ve her yerinden kan akan ceset benim midemi bulandırmadı. Cesedin yanındaki kız küçük çığlıklar atıyordu. Sol kolunda bir pençe izi vardı yine. Koşarak yanına eğildiğimde bunun Emily olduğunu gördüm. Ağlıyordu ve küçük çığlıklar atıyordu. Nico yardım çağırmaya gittiğinde Emily'e sarıldım.
"Onu parçaladı. Siyah ve büyüktü. Sanırım bir cehennem köpeğiydi."dedi ama bu bir cehennem köpeği için bile fazla caniceydi.

"Geçti. Tamam sen iyi misin? Sadece kolun tırnaklanmış. Yardım için gelicekler. Bugün hava ne güzel dimi? Tam pikniklik"diye saçmalıyordum. Ne diyebilirdim ki gözünün önünde çocuk parçalanmış.

Apollon melezleri yardıma geldiklerinde dehşetle parçalanmış cesede baktılar ve onu sedyeye alıp götürdüler. Emily'e de destek olarak revire kadar taşıdık. Cesedi görenler çığlık atıyordu. Onu morga götürdüler ve ben de Emily'e pansuman yapmaya başladım. Her zaman bir Apollon melezi olduğum da düşünülür. Sanatla aram iyi ve doktorculuk işlerinde de iyiyim. Ona biraz nektar verdim.
Önce dikkatle kazağının kolunu kestim. Sonra şifalı bitkilerden bir şrup hazırladım. Bunu yapmaya alışmıştım. Nektarı verdikten sonra şrubu verirdim. En az nektar kadar insanı iyileştiren bir formülüm var. Bazı otlar ve meyveler. Tabi bunlar bildiklerimiz gibi değil. İlahi bitkiler. Yani sadece melezler için. Aralarından sadece birkaçını insanlar da kullanabilir onun dışında çoğu şey tanrısal güçleri olanlar için. Yani melezler için.

Şrubu içirdikten sonra yarasının olduğu yerdeki kanları silmeye başladım. O sırada gözüme çarpan şey bütün gülümsememi uzaya göndermiş ve geriye sadece şaşkınlığı bırakmıştı. Omzunda başkalarının ben zannedebileceği ama benim asla unutamayacağım bir işaret duruyordu. Bu neden isminin bu kadar tanıdık geldiğini açıklıyordu.
Yüzümdeki şaşkınlık, endişe ve öfke dolu ifadeyi gönderip Emily'e gülümsedim. "Bitti. Birkaç dakikaya iz bile kalmaz."dedim ve kapıya doğru yürüdüm. Kağıdan çıkarken "Shakespeare'in de dediği gibi Cehennem boş bütün şeytanlar burada Emily. Ve şeytanların hepsi ölene kadar, kendine dikkat et."dedim.
"Sende"dedi içten bir gülümsemeyle ama o işareti taşıyanların doğasında vardı kurnazlık ve oyunculuk. İnsanı çok kolay kandırabilirlerdi.

Revirden çıktım ve endişe ile Percy'nin yanına gittim. Onu görür görmez sıkıca sarıldım. O parçalanan çocuk bir Demeter melezi yerine Percy de olabilirdi.
☆☆☆☆☆

Hava yarım saate kararır gibi duruyordu. Nico ortalarda yoktu. Amfitiyatroda bir anda ortadan kayboldu. Bir yandan Emily ile ne yapacağımı düşünürken bir yandan Nico'yu aramak işleri hiç kolaylaştırmıyordu.

Kenarda sohbet eden melezlerin yanına gidip Nico'yu sordum ve aldığım cevap korku filmlerinde elindeki telefonu şokla düşüren kadın moduna girmemi sağlamıştı ama maalesef elimde düşürecek bir şey de yoktu.
"En son Emily ile yürüyorlardı." İşte aldığım ve benim kalp krizi geçirmeye yaklaştıran bu cevaptı. Koşarak etrafta Nico'yu aramaya başladım.

Kaç saat aradım bilmiyorum ama en sonunda göl kenarına gittim. Percy, Annabeth, Piper, Jason, Leo ve Nico orada oturuyordu. Nico mu? Bir saniye! Ben onu saatlerdir arıyorum ve o keyif mi çatıyor. Öfkeyle yanlarına gittiğimde "lanet olsun neredesin sen!"dediğimde şaşkınlıkla hepsi bana bakıyordu.
"En son Emily ile yürüdüğünü söylediler ve bir an..."onlara Emily'nin kim olduğunu söyleyemezdim.
"Evet. Bir an..."dedi Nico anlat dercesine.
"Bir an Eliza'yı aldattığını sandım. Sırf azarlamak için saatlerdir seni arıyorum ben. Tamam kız güzel ama Eliza'ya yapılır mı bu!"diye saçmaladım.
"Birincisi kimseyi aldattığım yok. İkincisi biz Eliza ile çıkmıyoruz."dediğinde içim rahatladı ama son söylediği şey sinirimi bozdu.
"O öyle düşünmüyor. Hadi ama sizden harika Elico olur. Veya Niliza, farketmez..."dedim hızla. Herkes şaşkınlıkla bana bakıyordu.
"Durun tahmin ediyim. Percy'nin saçma imalarıyla Nico ile aramda bir şey olduğunu sandınız,ben bunları söyleyince bütün o planlarınız*burada Piper'a baktım.* suya düştü ve hayal kırıklığına uğradınız"dediğimde hepsi beyinlerini okumuşum gibi bana bakıyorlardı. "Hayal kırıklığıyla dolu dünyaya hoşgeldiniz. Biz sadece arkadaşız."dedim alayla ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Yarı yolda durdum ve Piper'a dönüp. "Piper o görmeyeceğimi sandığın tebrik ederiz yazılı kırmızı kağıtları da şahsen nico eliza'ya çıkma teklifi etme cesaretinde bulunduğunda kullanmayı düşünüyorum."dedim ve Nico'ya o teklif edilecek bakışımı atıp kulübeme doğru yürümeye başladım.Nico da güvende korkmamı gerektirecek bir şey yok. Ama eğer benim yüzümden ona bir şey olursa bu çok bencilce olur.
★★★

Yatağımın mavi örtüsünü değiştirerek gri yaptım. Üzerine uzanarak üstünde Strongmane yazan,siyah deri defterimi aldım ve onca zaman sonra ilk kez düşüncelerimi yazmaya başladım.

Hayat yorucu ama maskeler daha da yorucu. Geçmişimi bir sır gibi saklıyorum perdeler altında. Ama tilkinin de dediği gibi,Sır perdesi aralanıyor. Ben geçmişten ve acılardan kaçmaya çalıştıkça onlar beni buluyor. Kamptalar. Belki de intikamlarını tam olarak alamamışlardır. Belki de tek dostumu öldürmek onları tatmin etmemiştir. Onlar burada ve sevdiklerim için endişeleniyorum. Özellikle de Nico için. Onu çok daha az süredir tanıyorum ama yanında ağlamaktan veya düşüncelerimi söylemekten korkmuyorum. Beni yargılamayacağını da biliyorum. Diğerleri bana onlardan ne kadar farklı olduğumu hatırlatıyor sadece. Ama Nico öyle hissettirmiyor. Beni anlayabildiğini biliyorum. Evet hani demiştim ya diğerleri nasıl hissettiğimizi anlayamaz. Acı çektiğimizi farketmez bile. Ama Nico farkediyor. Bunu biliyorum. Çünkü ben de onun karanlığa hapsedilmiş ve sessizce ağlayan düşüncelerini duyabiliyorum. Acı çekiyorlar. Ve onun benim yüzümden öldürülmesi yaptığım en büyük 2. bencillik olur. Çünkü sevdiklerimizi kaybetmek bizim lanetimiz ve Nico için korkuyorum.

Çünkü avcılar burada!

Kısa bir bölüm yayınladım bir dahaki bölüme kaldı geçmişinin özeti artık. Yazmıştım ama silindi.

Born To Be Monster #Nico Di Angelo (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin