25

326 56 32
                                    

Bölüm parçası »»

Sia - Elastic Heart (The Weeknd & Diplo ile düetini dinleyebilirsiniz.)

~

Barlas kendini çıkışı olmayan bir tünelde gibi hissediyordu , sanki durmadan karanlığa doğru koşuyordu. Hiç bıkmadan, usanmadan. Tam her şey düzeldi, acısını unuttu derken dünyası yine karanlığa boğuluyordu.

Üstelik hiç olmayacak bir zamanda, hiç beklemediği bir anda saldırıyordu anılar.

Artık gözyaşlarıyla savaşmayı bırakmıştı. Bu duruma nasıl geldiğini bilmiyordu ama yüzü genç kızın boynundaydı, hıçkırıkları ona çarpıp kendisine geri dönüyordu.

Nasıl yapmıştı, henüz doğmayan çocuğuna bile nasıl kıyabilmişti? Sedef! O... Neredeydi şimdi?

Nilüfer'in elleri Barlas'ın saçlarındaydı, onu sakinleştirmeye çalışıyordu çünkü biliyordu ki acısı bu kadar derin olan birine, aptal sözcüklerle yardım edemezdi, duyguları ifade etmekte her zaman işe yaramıyordu onlar. Ufak da olsa temas gerekiyordu.

Ellerini adamın topuzundan kurtulmuş saçlarında dolaştırdı ve onları düzeltmek için gereksiz bir çaba gösterdi. Barlas'ın saçları hala aynı dağınıklıktaydı, tıpkı ruhu gibi.

Bir süre sonra Barlas'ın hıçkırıkları duyulmaz oldu, gözyaşları dışarı akmayı bıraktı ve sonunda kafasını kaldırıp genç kızın gözlerine baktı. Nilüfer, ona çok büyük bir anlayışla bakıyordu. Ağlamaktan kızarmış gözlerini koluyla sildi ve burnunu çekti, dış görünüşüne aldırmadan genç kıza sarılıp tıpkı küçük bir çocuk gibi ağlamıştı.

"Ben... Özür dilerim." Ağlamaktan kalınlaşmış sesiyle konuştu. Güvensizce çıkıyordu kelimeler dudaklarının arasından. Tıkanan burnu da ona hiç yardımcı olmuyordu.

"Uzun zamandır böyle olmamıştım, şahit olduğun için üzgünüm."

Nilüfer sertçe başını salladı ve çantasından çıkardığı bir paket mendili genç adama uzatırken konuştu.

"Barlas... Lütfen böyle düşünme, içine atmaktan bin kat iyidir. Ben sana anlattığımdan beri çok daha rahatım, kâbusların azaldığını hissediyorum. Umarım sen de benim gibi hissedersin."

Barlas'ın anlattıkları hakkında tek bir şey bile söylememişti, tıpkı onun kendisine yaptığı gibi yorum yapmadan dinliyordu.

"Evet... Uzun zamandır biriyle konuşmamıştım bu konu hakkında, hatta hiç konuşmamıştım ki ben!"

Acı acı gülümsedi, Nilüfer ile sırdaş olmuşlardı artık.

O sırada Nilüfer'in telefonu çaldı, kimin aradığını çok iyi biliyordu çünkü saat iyiden iyiye ilerlemişti ve hava çoktan kararmıştı. Babası onu merak etmişti.

"Alo?"

Karşıdan gelen sesleri dinledi, Barlas da Nilüfer'ın verdiği mendille yüzünü ve burnunu silip saçlarını yeniden topladı ve etrafa dağılmış çöplerini poşete doldurdu. Nilüfer ile konuşmak öyle iyi gelmişti ki ona bencilce kızı bekleyen birileri olduğunu unutmuştu. Kendi ailesinin aksine Nilüfer'in ailesi, eksik de olsa onu bekliyordu.

Kendi annesini düşündü... Kim bilir onu ne kadar üzmüştü, kısa zamanda telâfi edecekti tüm yaptıklarını. Yarın yola çıkacaktı.

O, bunları düşünürken Nilüfer telefonunu kısa bir şeyler mırıldanarak kapatmıştı.

"Benim artık gitmem gerekiyor..."

Barlas başını salladı.

"Eşlik etmek isterim sana, eğer sakıncası yoksa?"

Nilüfer önce kabul etmeyecekti ama Barlas'ın onunla birlikte gelmesi gerçekten çok iyi olurdu.

"Tamamdır... Ama zorunda değilsin, otobüs durağında ayrılabiliriz."

"Hayır, eve geç gitmem artık sorun değil ama eğer seni tek başına bırakırsam içim rahat etmez."

İçindeki küçük bir parça Barlas'ın onu güçsüz gördüğünü düşünerek sinirlendi ancak ona hak vermeden de edemiyordu. Ve ne kadar kabul etmek istemese de adamın onu düşünmesi, onu önemsemesi yüzünde kocaman bir gülümsemenin oluşmasını sağlamıştı.

Çöplerini en yakındaki çöp kutusuna attıktan sonra geldikleri yönün tam tersine doğru yürümeye başladılar. İkisinden de tek en ufak bir ses bile çıkmıyordu.

Otobüse binene kadar bu sessiz hallerini korudular ancak Nilüfer'in evine giden otobüse binip tutunacakları bir yer bulduktan sonra Nilüfer konuştu.

"Evine ne zaman gideceksin? Yani ailenle konuşmaya..."

Sessizce, sadece ikisinin duyabileceği bir sesle konuştu. Otobüste konuşanlardan pek hoşlanmazdı Nilüfer ama genç adamla bu akşamki sürenin azaldığını biliyordu. Merakını olabildiğince gidermeliydi.

Barlas da tıpkı onun gibi sessizce konuşmaya başladı ve sesini daha iyi duyurabilmek için istemsizce genç kıza doğru eğildi. Bir yandan da dengesini korumaya çalışıyordu.

"Yarın öğlene doğru ya da akşam. Bilet bulabilmeme bağlı."

"Ne kadar kalacaksın peki?" Sesindeki bu şey özlem miydi? Neden Barlas'ı henüz o gitmemişken özlemeye başlamıştı?

"Bilmiyorum... Sanırım oradaki işleri halletmeme ve biraz da ablam ile anneme bağlı. Uzun zamandır görmüyorlar beni, kolay kolay bırakacaklarını sanmıyorum."

Sözlerinin Nilüfer'i nasıl etkilediğini görmeden konuşmaya devam etti.

"Yine de bir hafta içinde dönmeye çalışacağım. Burayı özlerim."

'Seni özlerim.' diye tamamladı içinden. Evet, genç kızı özleyecekti.

Nilüfer ise çoktan konuşmadan kopmuş ve Barlas'ın annesi ile ablasını düşünmeye başlamıştı. Eğer kendi ablası ve annesi yaşasaydı onlar hakkında konuşurken gözlerinin için Barlas gibi gülecek miydi?

Kendini toparlaması bir dakikasını aldı.

"Çabuk dön, ben mezun olana kadar kafeyi açmış olman gerek. Orada çalışacağım."

Eğlenen bir ifadeyle baktı Barlas, tek kaşını kaldırmıştı ve Nilüfer'i süzüyordu.

"İşe başvuran ilk ve tek kişi olduğunuz için işe kabul edildiniz. Tebrik ederim."

"Sabırsızlanıyorum..."

"Ama öncelikle nasıl bir aşçı olduğunuzu görmem, yemeklerinizi yemek gerek. Daha ilk günden müşterilerimi kaçırmanı istemem."

Nilüfer güldü. "Kendime güveniyorum ve şimdiden ne sipariş vereceğini düşünsen iyi olur. Bayılacaksın."

(y.n/ arkadaşlar bu klişeliği yaptığım için üzgünüm.)

Barlas ona tam cevap verecekti ki otobüsün aniden sarsılmasıyla daha sıkı tutunarak dengesini sağladı. Ancak karşısındaki genç kız onun kadar şanslı değildi.

Nilüfer bu günkü ikinci düşüşünü yaşayacaktı ki güçlü bir beden ona engel oldu. Şimdi iki beden, aralarında hiç boşluk kalmayacak şekilde yaklaşmışlardı birbirlerine, Barlas otobüsün tepesinde bulunan tutacaklardan(?) tutunurken Nilüfer de düşmemek için onun omzuna yaslanmıştı.

Yolun düzelip daha normâl bir yolculuk edene kadar genç kızın nefesi Barlas'ın boynuna çarptı, dengesini sağlamak için ona tutundu ve uzaklaşmaya çalıştı ancak başarısızdı. Barlas ise uzun zamandır sadece Nilüfer ile böyle yakınlaşabildiğini fark edip sarsıldı. Ona sarılmak istiyordu ancak zaten ayakta durmalarını sağlayan tek şey kendisiydi.

Sadece birkaç saniye süren bu temas ikisini de etkilemişti. Utançla yıkanan bakışları birbirini buldu, Nilüfer kulaklıklarını çıkartıp müzik dinlemeyi teklif edene kadar konuşmadılar ve sonrasında aynı kulaklığı paylaşarak şarkı dinlediler.

Garip bir günü arkalarında bırakmışlardı.

Ölü Ruhun ÇığlığıWhere stories live. Discover now